Ankara’da bir Fransız

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande dün Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştü. Hollande’ın Türkiye ziyareti ne Fransız medyasında ne de Türkiye’deki gazetelerde özel bir heyecan yaratmış gibi gözükmüyor. Ziyaret haberleri kendisine ancak üçüncü, dördüncü sıralarda bir yer bulabildi.

Fransız medyası açısından ziyaret birkaç açıdan anlamlıydı. Bir tanesi Hollande’ın 22 yıl sonra, yani François Mitterand’ın ardından Türkiye’yi resmi olarak ziyaret eden ilk cumhurbaşkanı olması. Üstelik Türkiye konusunda mesafeli olmak Nicolas Sarkozy’nin dışilişkiler politikasında azımsanmayacak bir yere sahipti. Tıpkı bir dönem Tayyip Erdoğan’ın Fransa’yı karşısına almayı önemli bir dış politika argümanı haline getirmesi gibi.

Dolayısıyla Hollande aradaki buzları eritmek için bir adım atmış oldu. Ama “en kötü zamanda”! Fransız basınına göre. Hollande Türkiye’yi ziyaret etmek için Haziran eylemleri ile sarsılmış olan hükümetin bir de yolsuzluk skandandalları ile prestijinin iyice azaldığı, yine Fransız medyasının son dönemde sık kullandığı tanımlama ile “türk modelinin çöktüğü” günleri bulmuş oldu. Hatta Libération gazetesine görüşünü açıklayan bir AKP eski milletvekiline göre Türkiye’de bugün hükümet ne ikili görüşme yapabilecek ne de bölgesel sorunları tartışabilecek durumda.

Aslında Hollande’ın durumunun da Fransa’da hallice olduğu söylenemez. Sarkozy’ye karşı büyük umutlar beslenerek iktidara getirilen sosyal demokrat cumhurbaşkanı hiçbir vaadini yerine getiremediğinden hızla popülaritesini kaybederken bir de son günlerde “özel hayat” skandalları ile uğraşıyor. Cumhurbaşkanı’nın teamüllere göre “birinci kadın” (amerikancasıyla first lady) konumundaki sevgilisi, Hollande’ın başka bir kadınla birlikte olduğunun bir Amerikan dedikodu gazetesi tarafından ortaya çıkrtılmasının ardından, birkaç gün önce cumhurbaşkanlığı köşkünü terk etti. Fransız basını şimdilik işsizlik, ekonomik kriz gibi konulara ara vermiş, cumhurbaşkanının kamusal hale gelen özel hayatını ve “birinci kadın” konumunun Fransa gibi bir ülkede ne kadar anlamlı olduğunu tartışıyor.

Konu açılmışken, hala “kızlı erkekli evleri” tartışan bir başbakanın karşısına evli olmadığı sevgilisi “birinci kadın” ile çıkan bir cumhurbaşkanı eğlenceli bir seyirlik olabilirdi. Ancak yine Fransız kadın-erkek ilişkilerinin sürekli değişen doğası gereği mümkün olmadı. Bugün Başbakan ile görüşeceği söylenen Hollande, Erdoğan’ın karşısına yalnız çıkacak.

Aslında iki ülke yöneticisinin de şu anda ortak bir noktaları bulunuyor. Her ikisi de bugünlerde kendilerini yurtdışı ziyaretlerinde daha iyi hissediyorlar. Özellikle ülkesinde yüzü pek gülmeyen Hollande’ın son dönemde özellikle Mali, Libya, Orta Afrika ziyaretlerinde “krallar gibi karşılandığı” görülüyor ve rahat ve kendinden emin davranışları dikkat çekiyor. Hollande’ın Türkiye ziyaretinde de aynı rahatlığı hissedip hissetmediğini şimdilik bilemiyoruz. Ama gördüğümüz kadarıyla Abdullah Gül ile yaptığı basın toplantısı sırasında onca meselenin arasında “Fransa’da işsizlik sorunu ne olacak?” sorusu gelmiş yine kendisini bulmuş.

Daha “ciddi” konulardan bahsetmek gerekirse, Hollande ile Gül’ün dünkü görüşmesinde öne çıkan başlıklar Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği ve Suriye meselesi oldu. Bir de Türkiye’de basının öne çıkarmayı çok sevdiği Fransa’daki Ermeni soykırımı yasası. Bu üç başlıkta da her iki cumhurbaşkanı da yeni bir şey söylememeyi başarmış. O nedenle üzerinde duracak bir mesele yok.

Bir de konuşulmayanlar meslesi var. Hollande’ın Türkiye ziyareti öncesinde Fransa’da bulunan ve Türkiye’deki mahkemelerin, üç kez suçsuz bulunduğu bir davada inat ederek “suçlu” kararı çıkardıkları sosyolog Pınar Selek için bir kampanya düzenlenmişti. Bilindiği gibi bu son mahkeme kararına dayanarak Türkiye hükümeti Fransa’dan Selek’i Türkiye’ye teslim etmesini resmi olarak talep etti. Selek’e yapılan haksızlıklara karşı mücadele etmek çin kurulan destek komitesi de, Hollande’ın Türkiye ziyareti sırasında bu konuyu gündeme getirerek bu haksızlığa müdahale etmesini istemişti. Ancak bu konunun gündeme geldiğine dair bir emare bulunmuyor. Tıpkı Paris’te katledilen üç Kürt kadının suikastinin MİT tarafından planlanmış olduğu iddialarının yakın zamanda gündeme getirilmiş olmasına rağmen bu konunun da konuşulduğuna dair bir emare bulunmadığı gibi.

Son olarak, Hollande’ın bu ziyareti yeni olmayan şeylerin konuşulduğu ve konuşulması gerekenlerin belki de hiç konuşulmadığı bir buluşmadan ibaret değil tabii ki. Hollande Türkiye’ye beraberinde çok sayıda Fransız işadamıyla ve birtakım ikili anlaşmalar yapmak üzere geldi. Son yıllarda Fransa ve Türkiye arasındaki mesafenin açılması dolayısıyla da Fransız şiketlerinin Türkiye’deki varlığı büyük bir düşüş göstermişti. 2009’dan 2012 yılına fransız şirketlerinin Türkiye’deki Pazar payının yüzde 6’dan yüzde 3’e düştüğü tahmin ediliyor. Kimbilir, bu iki günde Hollande belki bu soruna çözüm bulmuş ve ülkesine hafif bir gülümseme ile dönüyor olabilir.

[email protected]