Oyuna gelmeden oy verme sanatı!

Dünya kupası yaşandı. Yaşanırken bir dolu ekonomik sosyal ideolojik değerlendirmeler yapıldı. Dünya kupası maçlarının en canlı kanlı döneminde Ali Kırca’nın konuğu olarak “Siyaset Meydanı” programına katıldım. Katılımcıların büyük çoğunluğu gerçekten dünya ölçeğinde futbolu yakından takip eden konuklardı ve Ali Kırca program gereği ilk sözü onlara vermişti. Program akışı içerisinde konuklardan Ali Ece’nin çıkardığı bir pasla söz bir ara bana da geldi. Ali Kırca’nın bana söz verdiği için belki de daha sonra pişmanlık duyabileceği bir tartışma böylece açılmış oldu. Ali Kırca programın jeneriğinde “Futbol sadece asla futbol değildir” diyordu. Oysa ki ben “futbol futboldur, asla oyun değildir” diyerek sözlerime başladım, “sistemin sporu ve sistemin spor emekçileri vardır” diyerek sözlerimi sürdürdüm.

Konuşmamın bir yerinde sistemin sporunun şike, doping, siyaset, mafya, ırkçılık, cinsel ayrımcılık ürettiğini kendi deneyimlerime dayanarak açıkça dile getirdim. Ali Kırca kendisine “radikal” gelen bu çıkış karşısında oldukça şaşırmıştı ve o ana kadar taşıdığı görüşünü savunacak, kanıtlayacak, destek olacak başka bir konuğa söz verme gereği duydu. Bu konuk Fenerbahçe’nin eski başkanı Ali Şen’di. Ali Kırca, Ali Şen’den umduğu desteği bulamadı çünkü Ali Şen sözlerine “Metin birçok konuda haklı” diyerek başladı. Konuşmasının tamamında ise gündemi değiştirmeye ve spor gerçeğinin dışına çıkmaya çalıştı. İşte bu noktada Ali Kırca’da artık spor batakhanesinin gerçeklerini konuşmak yerine Ali Şen’in kaldığı yerden devam ederek, programı bir magazin programına çevirmeye çalıştı ve tüm katılımcılara Dünya kupasını kim kazanır sorusunu sordu. Kuşkusuz katılımcılar kendi dünya görüşlerine göre turnuvaya devam eden takımlar arasında kendi şampiyon adaylarını açıkladılar. Söz bana geldiğinde dostlarımızın bu çabalarının beyhude olduğunu, kanıtlarıyla kendilerine sunduğumda “Siyaset Meydanı’nın” sıcak ortam buzhaneye döndü. Açıklamamın devamında ortaya koyduğum rakamlar hiçbir katılımcı tarafından reddedilemedi.

Dünya kupası sürecinde yaşanan hangi gerçekleri vurgulamıştım:
Dünya kupası öncesinde Güney Afrika Cumhuriyeti’ne yüz bin hayat kadını ithal edildi.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin en büyük limanında yapılan aramada 1,5 ton esrar yakalandı ve 46 milyon nüfusu olan ülkede en az 6 milyon AİDS hastası bulunduğundan 1,5 milyon prezervatif stoklandı.

Hal böyleyken Dünya Kupasında “ilk üç”e giren takımlar hangileri olacaktı?
Kuşkusuz zirvede yüz bin hayat kadınını kullanarak köşeyi dönen fuhuş tacirleri olacaktı.

Kupanın ikincisi tonlarca esrarı kupa gerekçesiyle Güney Afrika Cumhuriyeti’nde bulunan yerli yabancı yüz binlerce insana “boca” eden uyuşturucu mafyasıydı.

Üçüncüsü herkes tarafından kolaylıkla tahmin edileceği gibi AİDS’i öne sürerek neredeyse herkesin cebine birer tane prezervatif koyan sözüm ona insanların sağlığını düşünen tacirlerdi.

Ben bunları dile getirdim ve dünya kupasında hala kim kazanır diye yorum yapmalarının ne denli abesle iştigal olduğunu ilk üçü ben açıklayarak göstermiş oldum.

12 Haziran seçimleri yaklaşırken seçimlerin sonucuna dair bugün yapılan tartışmalar bana yukarıda anlattığım programı anımsattı. Ne diyordu o günkü programın konukları
Kimisi İspanya, kimisi Portekiz, kimisi Hollanda, kimisi Almanya...

Bugün ne diyor seçim sonrasını seçmenlerden önce belirleyenler

AKP birinci, CHP ikinci, MHP de belki...

Sahibinin sesi korosu nasıl yönlendiriyor seçmenleri

AKP’den kurtulmak istiyorsan oyunu CHP’ye ya da MHP’ye ver ve AKP’ye karşı en azından CHP, MHP koalisyonu olur, ülkemiz de karanlıktan kurtulur.

Karanlıktan kurtulmak iyi hoş da, bunların söyledikleri de boş mu boş.

Ülkemizi karanlığa sürükleyen güçler ve devekuşu gibi kafalarını kuma sokup konuşan sahibinin sesi medya borazanları, halkımıza boyun eğdirmenin düşündükleri kadar kolay olmayacağını sandık sonuçlarında göreceklerdir.

Ne olacakmış? Sakın oylar bölünmesin! Oylar boşa gitmesin!

Peki oylar boşa gitmemeli de nereye gitmeli? Sahibinin sesine göre bu düzen partilerinden birine gitmeli.

Düzen partisi ne demek?

Hadi arkasında ABD, yanında AB, önünde cemaat, sırtında sermaye olan AKP’yi sağın temsilcisi bir düzen partisi olarak mahkum ediyoruz da ya CHP’ye ne demeli?

CHP de AKP’leşmek için dört nala koşmuyor mu? Laiklik tehdit olmaktan çıktı demiyor mu?Uluslar arası sermayeye yaranmak için 40 takla atmıyor mu?. Bir de üstüne üstlük ABD ile Türkiye’yi de CHP barıştıracakmış! Vay canına! CHP için söylenebilecek tek bir şey var! Sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, her yerde ve her zaman ABD’nin AB’nin NATO’nun ve patronların peşinden giden sadık bir koşucu.

Şimdi konusu ettiğimiz gerçeklerin ışığında sandığa giderken öncelikle neyin hesabını yapmamız lazım?

Seçime hangi partiler katılıyor? Seçime katılan partilerin hangisi gerçekten emekten yana? Seçim pusulasına baktığımızda yurt genelinde kendini solda tanımlayan üç parti gözüküyor.

Adı sanı geçmişte kalmış Ecevit’in vefatından sonra tarih olmuş, ismi olan cismi olmayan DSP, uluslar arası sermayeye “senin çıkarlarını en iyi ben korurum hatta AKP’den daha iyi korurum” diyen CHP Bir de “Ne ABD ne AB ne de NATO, Tam Bağımsız ve sosyalist Türkiye” diyen, yaşamın her alanında emekçilerle lokmasını paylaşan ve her türlü baskıya ve sansüre boyun eğmeden mücadelesini sürdüren ve boyun eğmeyen beşyüzbin insan arayan TKP var.

TKP adayları halktan oy isterken gerçekte toplumu seçim sonrasına hazırlıyor ve daha dirençli daha kararlı ve birleşik bir emek cephesinin tohumlarını şimdiden atıyor. Çünkü ne AKP’nin aldığı oyun yüzdesi, ne CHP’nin ya da MHP’nin aldığı oyun yüzdesi, her gün biraz daha ekmeği küçülen emekçi halkın sorunlarını çözmeyecek.

İşte bu noktada emekçi halkın gerçek temsilcisi boyun eğmeyenlerin partisi TKP’ye verilecek her oy, emekçi halkımız için hazırlanan tüm tuzakları boşa çıkarmak için kullanılacaktır.

Dostlar, oyuna gelmeden oyunuzu kullanın.

Sizlere seçeneksiz olduğunuzu sürekli tekrarlayan patronlara inat, eşitliği özgürlüğü ve bağımsızlığı seçenek haline getirin.

Oyumuzu TKP’ye verelim ki, güçlenen TKP ile güzel günlere dair umutlarımız yeniden yeşersin.