Türkiye’nin her yerinde olacağız

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan pazartesi röportajlarında bu hafta yerel seçimlere ilişkin sorularımızı yanıtladı. Düzen partilerinin AKP'nin karşısına yine AKP'li adaylarla çıktığına dikkat çeken Okuyan, bunun insanların karamsarlığını artırmaktan başka bir sonucu olmadığını vurguladı. YSK'nin açıkladığı listede bazı partilerin yer almamasının hukuki dayanağı olmadığını vurgulayan Okuyan, TKP'nin bu seçimlerde Türkiye’nin sol değerlerini ortadan kaldırma çabalarını boşa çıkaracak bir seçim politikası geliştireceğini söyledi. "Karpuz seçmiyoruz, Türkiye’nin geleceğinin kavgasını veriyoruz" diyen Okuyan, belediye meclislerine mümkün olduğu kadar çok komünist sokmayı planladıklarını dile getirdi. Okuyan, bu düzende bile halktan yana bir belediyeciliğin mümkün olduğunu belirterek Ovacık Belediye Başkanı Maçoğlu ile birlikte hareket etmenin yollarını aradıklarını ifade etti. 

Türkiye yeni bir seçim sürecinde ve 2019 yerel seçimleri için siyasi partilerin nerede-nasıl bir stratejiyle seçimlere girecekleri netleşiyor. Bu tabloyu değerlendirerek başlayalım isterseniz.

Strateji yok ki, netleşme olsun. Strateji denen şey toplumun kabullenmediği AKP Türkiyesi’ni, siyaset alanında tekleştirmek. AKP zaten bunun için uğraşıyor. CHP ve diğerleri de bunun için uğraşıyor. Stratejik ortaklık diyebiliriz ama bir seçim stratejisi değil bu. Bakın AKP’nin karşısına MHP’lilerle çıkmak, eski MHP’lilerle çıkmak yetmedi, eski AKP’lilerle çıkmayı denediler, devam ediyorlar. Şimdi bu da yetmedi AKP’nin karşısına AKP’lilerle çıkacaklar. Söylenenler doğruysa, Manisa’da halen AKP üyesi olan biri AKP’nin desteklediği MHP’li adayın karşısına çıkacak. Pusulada MHP ile İYİP yarışacak. Geldiğimiz nokta budur. Zamanında Ekmeleddin’e demediğini bırakmayan CHP’liler pusulaya bakacaklar ve AKP’li bir adaya kurtuluş için oy verecekler. Strateji bu. Türkiye toplumunu çökertmek, umutsuz bırakmak için elbirliği ile uğraşıyorlar. Neymiş, Erdoğan’ı yeneceklermiş! Yakında Bilal Erdoğan’dan, Berat’tan da medet umarlar. 

Bu tercihin nedeni ne?

Yıllardır söylüyoruz, Türkiye’de parlamento içi muhalefet bütün renkleriyle, bugünkü düzenin yumuşatılmış bir AKP ile devamından yana. Bu kabulleniş, Erdoğan’a karşı gözükse de ona hayat veriyor. Ancak başka çareleri yok. Türkiye’de mevcut iktidara karşı toplumsal dinamiklerin harekete geçmesini istemiyorlar, bunu engellemeleri lazım. Bu nedenle topluma sürekli olarak “Türkiye sağcı” fikrini aşılıyorlar. “Türkiye sağcı, Türkiye muhafazakar…” Bu kısmen doğru. Ancak böyle dedikçe “sağa teslim olun”, “muhafazakarlığa teslim olun” çağrısı da yapmış oluyorlar. Sonra da ortalığı velveleye veriyorlar "insanlar Türkiye’den kaçıyor" diye... AKP’ye karşı AKP’li bir adayla çıkıyorsun, insanların karamsarlığını artırmaktan başka bir sonucu olabilir mi bunun? 

YSK’nin açıkladığı seçime girecek siyasi partiler listesinde Türkiye Komünist Partisi de yer alıyor. Parlamento dışı bazı sol partiler seçime giremiyor. Bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye Komünist Partisi geçtiğimiz Genel Seçimlere de katılmaya hak kazanmıştı ancak YSK ilgili yasayı çok uç bir yorumla farklı uygulamaya karar verdi, birçok parti gibi TKP de seçimlere sokulmadı. Seçimlere bağımsız adayla katılmak zorunda kaldık. O andan itibaren bu hukuk dışı engeli de aşmak için çalışma yürüttük ve hak gaspını engelledik. Bildiğim üç partinin itirazı var, umarım bu itirazlar kabul edilir, çünkü YSK’nin uygulamasının hukuki dayanağı yok. Her durumda TKP Türkiye’nin sol değerlerini ortadan kaldırma çabalarını boşa çıkaracak bir seçim politikası geliştirecek. Tersine Türkiye’de sosyalizm seçeneğinin güçleneceği bir seçim dönemi geçireceğiz. 2015’te KP olarak seçime girdik, liberalizm rüzgarına karşı direndik, aldığımız oyun bir önemi yoktu, önemli olan o direnci, aklı temsil etmekti. Yenilenen seçimde o dirence ve akla daha fazla kişi sahip çıktı. 2018 Haziranı’ndaki genel seçimde aynı oyun oynandı ve bu kez bağımsız adaylarla bu oyunun karşısına dikildik. Suya imza atmış değiliz, bütün çalışmalarımız iz bıraktı, çok geniş bir kesimle buluştuk, Türkiye’nin emekçi insanları bize hak verdi. Şimdi, 2015’teki kuru gürültüden, 2018’deki mahalle baskısından eser yok. Çünkü sahte umutlar ardı ardına boşa çıktı. İşimiz yine zor ama biz bildiğimizi daha iyi yapacağız, Türkiye’de yurtseverliğin, laikliğin, emeğin, kamuculuğun sesi olacağız. Sorumluluğumuzun farkındayız. TKP daha güçlü bir biçimde geri geliyor.

TKP’nin açıklamalarında ve sizin röportajlarınızda belediye meclislerine odaklandığınız görülüyor. Alternatif bir belediyecilik için bazı bölgelerde belediye başkan adayları çıkarmak için de çalışmaların devam ettiğini belirtmiştiniz. Bu süreç nasıl devam ediyor?

TKP hiçbir zaman sorumluluktan kaçmadı, ne gerekiyorsa onu yapmaya çalıştı. 2019 Martı'nda sağa, patron düzenine, emperyalizme, yobaza, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşı durmak, insanların çaresizliği aşmasına yardımcı olmakla yükümlüyüz. Bu görevi yerine getireceğiz. Kaçak güreşmeye niyetimiz yok. Bu görev iddialı olmayı gerektiriyor. Belediye meclislerine mümkün olduğu kadar çok komünist sokacağız; rantçılığa, emek hırsızlığına, doğa katliamına, sanat düşmanlığına, piyasacılara karşı halkın çıkarlarının savunusu için. Bugünkü düzende dahi halktan yana bir belediyecilik mümkün, bu Ovacık’ta kanıtlandı, örnekleri çoğaltmak için çaba harcayacağız. Üzerinde durduğumuz bazı yerleşimler var. Ayrıca Ovacık Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu dostumuz ve arkadaşlarıyla görüşüyoruz, bu örnekleri çoğaltmanın, güçlendirmenin, birlikte hareket etmenin yollarını arıyoruz. Partimize adaylık başvuruları geliyor, görüşmeler yapıyoruz. TKP’nin temsil ettiği değerleri savunan, dürüst, halkçı insanlarımızın belediye başkanlıkları ve belediye meclis üyeliklerine sıcak bakıyoruz, dahası düzen partilerinin oyununu bozmak isteyen devrimci, yurtsever unsurları TKP’den aday olmaya çağıyoruz. TKP’nin yetkili kurulları hafta sonu toplandı, Türkiye’nin her yerinde olacağız, belediye başkanlıklarında, meclis üyeliklerinde… Karpuz seçmiyoruz, Türkiye’nin geleceğinin kavgasını veriyoruz. Halkımızı patronun, para babalarının, saltanat düşkünlerinin, işbirlikçilerin, yobazların karşısında seçeneksiz bırakmayacağız.

Astrologlara danışarak siyasi yaşamını şekillendirenler, seçim stratejisini iletişim ajanslarına teslim edenler... Türkiye’nin geleceğinden çok pozitif iletişim, polemikten uzak durma gerekliliğinin konuşulduğu bir dönemde TKP seçimlere nasıl hazırlanacak?

Bizim parti olarak mükemmel bir falcımız var: Bilimsel düşünce. Medyumumuzu yanımızdan hiç eksik etmiyoruz: İnsanlığın devrimci birikim ve iradesi! Partimizin çizerleri, tasarımcıları, sanatçıları, metin yazarları, yeteneklerini sosyalizm mücadelesi için kullanan dostlarımız bizim iletişimcilerimizdir. Bunun da ötesinde tüm parti örgütlerimiz emekçi halkımıza doğru ve namuslu bir biçimde seslenme sanatının icracılarıdır. Taşerona seçim çalışması yaptıracak halimiz yok. Polemiğe gelince… Sağcı sağcıyla neyin polemiğini yapacak. Bakın İYİP ile MHP’nin yarışacağı, baş başa kalacağı kentler var. Aralarında milim fark yok demiyorum ama aralarındaki farkın bir değeri yok diyorum. Polemik yapmasınlar, birbirlerine çiçek götürsünler; bugüne kadar ortalığı yeterince kirlettiler didişmeleriyle… Bunların polemikten anladığı belden aşağıya vurmak. TKP ise sözünü söyleyecek; kirlenmeden-kirletmeden. Tartışmadan, eleştirmeden seçim çalışması mı olur? Ama bunların söyleyeceği söz yok, kalmadı. Pek muhtemeldir ki, Erdoğan “ya o da iyi bir arkadaştır, bizdendir, seçilirse fena olmaz” diyor zaten.