TSK küme düşmüştür KEMAL OKUYAN

Artık alıştık, aylardır Taraf gazetesinin Genelkurmay ile didişmesini izliyoruz. Taraf kendisine teslim edilen belgeleri doğru-yanlış belli bir sistematikle basıyor. Bunun gazetecilik olmadığını herkes biliyor, devletin içindeki tepişmede dosyalar hazırlanıyor ve servis ediliyor.

Bir bakıma iyi oluyor, ne dolapların döndüğü, ne dümenlerin çevrildiği ortaya çıkıyor. Kötü oluyor, her şey kanıksanıyor, birileri çıksa "filanca bakan ABD ajanıdır" diye ortaya kanıt dökse yer yerinden oynamayacak, bir paşanın anı defterinde "filanca kasaba tamamen yok edilmeli netekim" istek ve temennisi bulunsa dünyanın sonu gelmeyecek!

Karanlık aktörlerin birbirilerini hareketsizleştirmeye dönük çabaları ne özgürlük ne demokrasi getirir. Bunu yıllar önce Susurluk sırasında da yazmış ve bir noktadan sonra ortaya dökülen kirin toplumu da kirlettiğini söylemiştim. Şimdi de öyle... Telekulak skandalı skandal olmaktan çıktı, bakan bey "herkes dinlenebilir, masum vatandaş rahatsız olmasın" deyiverdi. Buna kayıtsız kalan "muhafazakar" toplumun aslında teşhirci eğilimler içinde olduğu gayet açık!

Ancak dosyacı Taraf'ın icraatlarının bir başka boyutu daha var. Taraf, tıpkı zaman zaman Genelkurmay'ın yaptığı gibi, karşıtını hareketsizleştirmek, paralize etmek için etkili noktalara vuruş yapıyor. Bu vuruşların Türkiye'de darbe tehlikesini savuşturmak bir yana, bir başka darbenin önünü açtığını, işini kolaylaştırdığını söylemeye bile gerek yok.

Türkiye'de Amerikancı, Avrupacı "sivil darbe" kapıdadır ve başımız cuntacı generallerden, albaylardan sonra şimdi de Yeniçeri ağası Ahmet ile Turnacıbaşı Yasemin'le derttedir.

Ve "sivil darbe"ciler tam da bu yazının orta yerinde "askeri darbeci"lere etkili olduğundan kuşku duyulamayacak bir "darbe" vurmuşlardır! Emekli paşalar Tolon ve Eruygur, ona ek olarak Sinan Aygün, Mustafa Balbay gözaltındalarmış...

Şimdi bu yazının işi zorlaştı... Söylemek istediğim doğrulanmıştır ama sıkışmanın patlatacağı başka gelişmelerle yalanlanabilir de...

Taraf'ı muhatap alan bir ordunun küme düşüşünün tartışılamayacağını anlatmak istiyordum. TSK başka güçler bir yana, AKP'yi değil de geçici bir gazeteyi muhatap alarak "benim halim kalmadı" demektedir.

Başından beri "AKP'yi hafife almayın" diye yazıyordum. AKP, Taraf'la oyalanan bir kurumu fazla önemsemez. Taraf yazarları da ciddiye almıyor, gerçek bir "tehdit" olarak görselerdi, Ahmet Altan'ın TSK'ya dayılanması söz konusu bile olmazdı.

Zaten her yerde ordu ve yargının "ekonomik gerçekler"le bağlandığı konuşuluyor. Unakıtan'ın çevresine "kapatsınlar da görelim, ülke 30 yıl geriye gidecek" diye kahkaha attığı, üst düzey subayların son on yıllık banka hesaplarının yakın takibe alındığı, kimilerinin yüksek miktarda hisse senedine sahip olduğu söyleniyor.

TSK hakimiyetin sermayede olduğu bir dünyada, sırtını sermayeye dayayan güç olarak didişiyor, konumunu korumaya çalışıyor. Hâlâ büyük bir güç ama ona güç veren ABD tarafından hareketleri kısıtlanmış. Silah ve şiddet yetkisine sahip ama artık bu yetkiyi polisle paylaşıyor...

Uluslararası sermaye TSK'ya yeni roller vermek için, onu bugünkü yerinden birazcık kıpırdatmak istiyor. Mesele burada... Bu kıpırdanma geciktikçe, küçük müdahaleler yapıyor.

Ancak asıl müdahale TSK'ya değildir. Bir kısım solcumuzun anlamadığı ve anlayamayacakları, müdahalenin, "sivil darbe"nin Türkiye'ye yapıldığıdır. TSK şu andaki haliyle (şu andaki haliyle diyorum, çünkü gelişmelerin hangi dinamikleri tetikleyeceğini kestirmek güçtür) küme düşmüş bir ayrıntıdır, emperyalizm Türkiye'ye yeni bir şekil vermek için kapsamlı bir operasyon yürütmektedir ve bu operasyonun Türkiye'yi demokratikleştirdiğini iddia edenler gerçekten şaşkındır. Bu operasyon tamamlandığında o zaman göreceğiz hep beraber TSK'yı...

Bakalım Ahmet Altan ve şurekası "profesyonel NATO kolordusu" için gıklarını çıkaracak, kirli ve kanlı pazarlıklarda taraf olacaklar mı?

[email protected]