Teknoloji boku

Kemal Okuyan'ın “Teknoloji boku” başlıklı yazısı 24 Şubat 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

ABD’de yine sızıntı var. Gizli belgelerin, yazışmaların, raporların, özetle ABD İmparatorluğu’nun oluşturduğu devasa pisliğin küçücük ama “heybetli” bir bölümü, Wikileaks belgeleri olarak ortaya çıktı. Türlü rezaletin içinde Türkiye de vardı ve her rezalette olduğu gibi AKP hükümeti oralı bile olmadı. “Yalan”, “iftira”, “kanıtlamayan şerefsizdir” replikleriyle, sızıntının Ankara bacağının üzeri örtülüverdi.

Şimdi ABD yine sızdırıyor.

CIA’in, Pentagon’un, Beyaz Saray’ın bütün dünyaya yaydığı kusturucu siyasi atıktan sonra bu kez nükleer atık sızıyor. Vaşington eyaletindeki Hanford Nükleer Tesisleri’nde toprak altında tutulan depolar, çoktan ıskartaya çıkarılmaları gerekmesine karşın hâlâ kullanıldığından, ciddi miktarlarda radyoaktif sıvıyı toprağa salıyor. Resmi açıklamalara göre sızan atık, yılda bin litrenin üzerinde ancak bazı uzmanlar bu rakamı iyimser buluyor ve tehdidin boyutlarının çok daha büyük olduğunu söylüyorlar.

Yetkililer “merak edecek bir şey yok, atığın sulara karışması bir-iki yılı bulur” türünden laflar ediyorlar. Bizimkilerden tek farkları civardaki su kaynağından bardaklarını doldurup kafaya dikmemeleri… Öğrenecek çok şeyleri var elbette!

Nagazaki’ye atılan atom bombasının plütonyumu, Hanford tesislerinde üretilmişti. 1943’ten beri burada nükleer atıklar toprağın altına gömülüyor. İddiaya göre sızıntı hep vardı ve ABD’nin en büyük nükleer atık deposu, milyonlarca metreküp içme ve kullanım suyunu kirletiyor.

Ortalığın temizlenmesi için bu tesislere her yıl 2 milyar dolar para yollanıyor ama bir şey değişmiyor. Belgelerinden pislik akan ABD’nin, nükleer santralleri de insanlığı tehdit ediyor.

Kimisi nükleer atığı uzaya yollamayı planlıyor, kimisi okyanusun altına… Ancak şu anda “yasal” olarak yüz yıl sonrasını düşünmeden toprağın altına, çelik ve beton depolarla birlikte gömüyorlar. Sızan bunlar.

Telafisi yok. Ucuz ve temiz enerji olarak lanse edilen nükleer enerjinin yol açtığı çevre felaketini hafifletmek için milyarlarca dolar harcanıyor ama nafile. Daha fazla kâr elde etmenin temel içgüdü haline geldiği kapitalizm, nükleer enerji üretiminin gerektirdiği bilimsel ve toplumsal titizliğin yanından dahi geçemiyor.

Bu nedenle insanlık “sıfır risk”e ulaşıncaya kadar, nükleer enerjiden uzak durmalı. Hele hele bizdeki gibi bir zihniyetin elinde nükleer enerji, yalnızca bağımlılığı artırmayacak, tahmin edilemeyecek büyüklükte felaketlere gebe olacağı için mutlaka engellenmeli.

“Her tür önlem alınmıştır, vatandaşın telaş etmesine gerek yok…” Nükleer santralde çıkacak bir yangına bizimkilerin tepkisi aynen böyle olacaktır. Telaş etmek gerektiğinde ise “bu tür kazalar en gelişmiş ülkelerde bile oluyor, kader” diyeceklerdir.
En gelişmiş?

Doğru. Sızdırıyor. En gelişmişi dahi sızdırıyor. Komplo, yolsuzluk, rüşvet, darbe, dış müdahale, savaş… Gladyo, kontrgerilla, özel harp, ÖSO… Kültürel çürüme, görüntü kirliliği, cehalet, hurafeler… Kimyasallar, radyoaktif maddeler, hormonlar, GDO’lar…

Gelişkin kapitalistler dünyanın içine ediyor. Bizimkiler de buraların! Emin olun, bölgeye yayılmak istemeleri de bundan. Yutacak, semirecek ve ortalığı batıracaklar!