Şu anda AKP’yi düşürecek güç yok

Türkiye’de seçim anketleri siparişle yapılır. Bir bölümü gizlenir ısmarlayan tarafından. Amaç nabız tutmaktır. Diğer bir bölüm ise doğrudan “kamuoyunu yönlendirmek” içindir. Yakın tarihte seçim yoksa mesele de yoktur. Özgürce üfürülür rakamlar. Aslında seçim varsa da sıkıntı olmaz, burası Türkiye’dir, kimse “kardeşim senin açıkladığım rakamlarla seçim sonuçları arasında 8-9 puanlık fark var, bu ne iş” diye sormaz.

Şimdi yine başladılar. “AKP düşüyor, CHP onu yakalıyor.” Bunu diyenlerin sicili bozuk, özellikle 2007’de işin cılkını çıkaran aynı kişilerdi.

Kişiler aynı ama koşullar oldukça farklı.

AKP iki nedenle oy tabanında daralma yaşıyor. Henüz “genel olarak kriz” diyemiyoruz, burada kritik unsur işsizlik. Dinamik nüfusun küçümsenmeyecek bölümü işsizlik baskısı altındayken hükümet partisinin bundan etkilenmemesi söz konusu olamaz.

“Kürt açılımı”nın milliyetçi tepkileri dengeleyecek somut bir sonuç vermemesi de herkesin vurguladığı gibi AKP’yi kemiren faktörlerden biri.
Dolayısıyla şu an itibariyle AKP için “tek başına iktidar olamaz” diyenler daha destekli üfürüyorlar.

Ancak... Farklı koşullar derken, yalnızca AKP’yi kemiren faktörleri kastetmemiştim. 2007’den bu yana AKP’nin stratejik noktalara yerleşmede gösterdiği başarıyı, sistemin bütününü kalıcı bir biçimde etkileyecek siyasi ve ideolojik müdahaleler yapmasını, Obama ile birlikte ABD’den gelen desteğin “kalitesi”nin artışını, AKP’nin karşısındaki odak olarak gösterilen ve gösterilmek istenen TSK’nın otorite kaybını da hesaba katmak gerekiyor.

Gözüktüğü üzere, AKP’nin toplumsal tabanındaki daralma onun siyasal ve ideolojik konumunda bir sarsılmaya yol açmamıştır. Tersine, AKP bugün iki yıl öncesine göre daha fazla “iktidar”dır.

Düzen partileri doğal olarak yaklaşmakta olan seçimlerde AKP’nin köşeye sıkışabileceğinin hesabını yapıyor. Toplumda da AKP’den hoşnutsuzluk duyan kesimlerde “dişimizi sıkalım, bu sefer gidecekler” psikolojisi uç veriyor.

Eğer Erdoğan doğru söylüyorsa ya da ona tükürdüğünü yalatacak bir gelişme olmazsa, seçimlere 1.5 yıl var. Türkiye ve bölge açısından yaşamsal öneme sahip bir dönemi “seçim beklentisi”yle geçirecek bir AKP karşıtlığının herhangi bir şansı olamaz. Olamaz, çünkü ülkenin kaderini belirlemeyi bu ölçüde tekeline alan bir zihniyetin seçimleri manipüle etme yeteneği de giderek artar.

Bir de...

Bunlar seçim başarısızlığı ile elde ettikleri mevzileri terk etmezler!

AKP’nin herhangi bir parti olmadığını söylemiştik. Bugünkü misyon ve yapısıyla AKP bir “muhalefet” partisi olmaz, olamaz.

Düzen muhalefeti ne yaparsa yapsın.

Asıl önemli olan, sosyalist hareketin AKP karşıtlığına sınıfsal bir perspektif katıp katamayacağıdır. Bu perspektif olmaksızın AKP karşıtlığı bir toplumsal enerjiye dönüşmeyeceği gibi, sistemin AKP tarafından belirlenen siyasal ve ideolojik sınırlarını da asla zorlayamaz.

Seçimlere kadar günlük reflekslerini canlı tutan ama temel olarak toplumsallaşmaya odaklanan ve sandıkta da ciddiye alınacak bir sıçrama kaydeden bir sol gerekiyor.

Türkiye önemli gerilim ve hatta çatışmalara gebe. Böyle bir dönem şunun bunun kuyruğuna takılmış bir sol, emekçi halkın yıkımını engelleyemez.

Özel olarak AKP’nin yenilgiye uğratılması ise bu gerilimli dönemde solun önemli aktörlerden biri olup olamayacağına bağlıdır.

Dileyen bundan heyecan duyup kolları sıvar, dileyen oturup bekler, başka şeylerle ilgilenir.