Seçim barajı...

Seçim barajı kalksın!

Siz bu talepten ne anlarsınız?

Azıcık mantık, azıcık dilbilgisi şu sonucu verir: Seçimlerde parlamentoya temsilci sokabilmek için, bir partinin yurt genelinde oyların şu ya da bu kadarlık bir oranını almasını gerektiren yasanın iptalini.

Yani, bir seçim bölgesinde oyu milletvekili çıkarmaya yeten bir partinin seçmeni yok sayılamayacak ve Türkiye çapında oyu ne olursa olsun, Meclis’e temsilcisini gönderecek.

Kuşkusuz iyi olur. Halkın siyasete katılımı için iyi olur, sol partiler için iyi olur.

Yıllardır Meclis’e girmek için “bağımsız aday” politikası uygulamak zorunda kalan Kürt siyaseti için iyi olur.

İşte şimdi barajın kaldırılması tartışılıyor.

Tartışılmıyor da, tartışılır gibi yapılıyor!

Çünkü tartışılan barajın kaldırılması değil, yüzde onluk barajın aşağıya çekilmesi. Yüzde 8 olsun diyen var, yüzde 5 diyen ve de yüzde 3!

Diyenler parlamentoda şu anda temsil edilen partiler. Yani, “baraj dursun” demekteler. Dursun ama düşsün!

Barajın seviyesi neye göre belirlenecek?

AKP’nin işine gelecek şekilde mi?

BDP’nin Meclis’e parti olarak girebilmesini sağlayacak noktada mı?

MHP oylarının BBP’ye gitmesini engelleyecek oranda mı?

CHP’nin “oyları bölmeyin” propagandasını büsbütün etkisizleştiremeyecek düzeyde mi?

Neye göre?

Partilere hazine yardımını düzenleyen yasa zamanında MHP’ye de para aktarılacak biçimde düzenlenmişti. Şimdi de Meclis’teki partileri tatmin edecek bir ortak yüzde mi bulunacak?

O zaman söyleyelim, Meclis’teki partiler bu konuda taraftır. Barajla ilgili tartışmalar bu haliyle ikiyüzlüdür ve özgürlüklerle filan bir ilgisi yoktur. Barajı hangi düzeye çekeceklerine ilişkin aralarında sürdürdükleri tartışma, yasal olabilir ama asla ve asla meşru değildir.

Dürüst olan, bu kısıtlayıcı hükmü topyekun kaldırmaya çalışmaktır.

Yoksa kalsın, yüzde 10’da kalsın, Türkiye’de siyasal sistemin nasıl da kısıtlayıcı ve yasakçı olduğunu açıkça gösteren bu uygulama, demokratikleşiyoruz palavralarına kanıt gösterilecek biçimde yumuşatılmasın.