Sandığa sahip çıkmaktan ne anlaşılmalı?

27 Haziran 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Dünyanın hiçbir yerinde, yüzde 50 civarında oy alan ya da aldığını iddia eden bir partiyi tek başına siyasetin seçim dışı kulvarlarında alt edemezsiniz. Siyaset ya da “demokrasi” sandıktan ibaret olmayabilir ama seçimler de istediğiniz an “yok” sayacağınız bir ayrıntı değildir.

AKP bugün meşruiyetini büsbütün kaybetmiyorsa, bunda üst üste kazandığı seçim “zafer”lerinin büyük payı vardır.

Bu koşullarda yaklaşmakta olan üç seçimin AKP için yaşamsal önem taşıdığı açıktır. Sandıkta karşılaşacağı ilk başarısızlık AKP’nin elinden en önemli kozu alacak, faşist iktidar pratiğinin “kitle tabanı”nın eridiği ortaya çıkacaktır.

O halde, sandığa sahip çıkılmalıdır.

Öncelikle, AKP’nin “ne yapıp edip, sandıktan çıkacağı”na ilişkin inançla mücadele edilmelidir. Bugün sokakta büyük çoğunluk, “bunların hileleriyle baş edilemez” düşüncesindedir. Bu düşünceyi değiştirecek olan, halkın örgütlenerek her yerellikte seçim hilesine karşı önlem alması, bunun toplumda güven oluşturacak noktaya gelmesidir.

Seçim hilesi, en fazla seçmen kayıtlarıyla oynanarak ve mükerrer oy kullandırtılarak gerçekleşmektedir. Bunun önüne geçilebilir, seçimlere katılacak siyasi partiler başka konularda olmasa bile, bu konuda ortak hareket edebilir ve YSK’ya baskı yapabilir.

AKP’nin bütün sandıklarda hayata geçirmekte olduğu “her seçmene yakın markaj” uygulaması, propaganda amacınının ötesine geçmiştir. 2011 seçimlerinde bazı seçmenlerin oy kullanma hakkının, tuhaf yöntemlerle gasp edildiğini hatırlayın. İnsanlardan habersiz gerçekleşen ikametgah değişiklikleri, bazı adreslere “sanal” kişilerin taşınması birçok örnekte yasal itiraz süresi dolduktan sonra fark edilmişti. Kabul etmek gerekir ki, bu tezgah, ön istihbari çalışmanın eseriydi.

İktidar partisi, sandık sandık kimlerin nasıl oy kullanacağına ilişkin veri toplamaktadır. Sahte üye yazım kampanyalarının bir amacı da budur. Üye kaydedilip de sonradan itiraz edenler “kayıp vaka” olarak görülmekte, ses çıkarmayanlarla yeniden ve yeniden temasa geçilmektedir.

Genelde, seçim hilesinin tek ve “mistik” bir yöntemle gerçekleştirildiği sanılmaktadır. Oysa, çok sayıda yöntemin aynı anda hayata geçirildiği ortadadır.

Her sandıkta yalnızca bir kişinin, AKP’ye oy vermeyeceği kesin olan bir kişinin, oy kullanma hakkı elinden alınsa, bu en az 200 binlik bir fark demektir.

YSK tarafından “sonucu etkilemez” gerekçesiyle gündeme alınmayan sandıkta görevli polislerin mükerrer oy kullanması, teorik olarak hükümet partisi lehine ucu açık bir “fark” yaratmaktadır çünkü polisler saptanan örneklerde 2 değil, 3, 4,5… kez oy kullanabilmişlerdir!

Parayla birlikte verilen üzeri mühürlü oy pusulalarını, Keçiören’de yaşanan rezaleti eminim çoğunuz unuttunuz. Dediğim gibi, küçük küçük bir sürü yöntemle ele geçiriyorlar sandığı.

Kuşkusuz “bingo” sahte seçmen yazımındadır. Süreç nüfus müdürlüklerinde başlamakta, seçim kurullarında devam etmektedir. Kırsal alanlar dışında aynı sandıkta oy verenlerin birbirini tanımayacağı açıktır. Geçtiğimiz seçimlerde uyduruk adreslere, metruk konutlara, ölülere, çocuklara seçmen kağıdı çıkarılmıştır. Ancak bunun boyutlarını kimse araştıramamıştır. Ortalama her sandığa yalnızca beş kişi ekleyin, örgütsüz bir halk bunu asla ve asla fark edemez! Ama söz konusu olan, 1 milyon oydur...

Ana muhalefet partisinin bazı sandıklarda gözlemcisinin bile olmadığı, bazılarında ise oy verme işleminden sonra mekanı terk ettiği bir seçimden söz ediyoruz. Sandıkların başında yalnızca iktidar partisinin temsilcilerinin olduğu örneklerde mükerrer oy kullanımı kolaylaşmakta, oy sayımı ve bunun çizelgeye aktarımı sırasında da hile yapılabilmektedir.

Bütün bu olup bitenlerin iktidarın yerel örgütleri eliyle planlanıp uygulanabilir olması da başka bir sorundur. Ortaya çıkarılan her hile münferit olarak nitelendirilmekte, adli bir vaka olarak gösterilmektedir.

İşte bu nedenle halk şimdiden örgütlenmeli, bütün yerelliklerde önlem alınmalıdır. Onlar uyanıksa, biz de halkız!

Seçim politikalarına ilişkin erken bir yazıya ise dilerseniz yarın yer verelim. Çünkü seçim denen şey “hile”yle 
başlayıp “hile”yle bitmiyor!