Hizmette 
sınır yok

Gülen cemaati, kendilerinin adlandırmasıyla Hizmet Hareketi, son günlerde gazeteciler arasında süren atışmayı resmiyete dökerek AKP ile yaşadığı gerilimle ilgili uzun bir açıklama yaptı.

soL gazetesi, cemaat-hükümet gerilimine özel olarak ilgi gösteren, bu gerilimi kaşıyan bir yayın organı değil. Bu gerilim üzerine siyaset inşa edilmesini doğru bulmadığımız gibi, “cemaat” edebiyatının AKP iktidarını çoğu kez aklamak anlamına geldiğini de söyledik. Siyaset somut, açık, algılanabilir bir düzlemde yapılmalıydı, siyasi iktidar kavramını flulaştıran, siyaseti komplolar denizinde kaybeden yaklaşımlardan uzak durulmalıydı.

Bütün bunlar elbette cemaati, onun örgütlülüğünü ve özellikle son 15 yıldır Türkiye’nin siyaset ve ekonomisindeki yerini yok saymamız anlamına gelmiyordu. Yalnızca cemaati her şeye muktedir, Türkiye siyasetini istediği gibi dizayn eden bir güç olarak yansıtmanın saçmalığını, cemaatle AKP arasındaki çıkar ortaklığının yüzeysel olmadığını, Türkiye’nin geleceğini bu iki ortak arasındaki ilişkilerin bozulmasına bağlayanların bu ülkeye haksızlık ettiğini hatırlatıyorduk.

İlişkiler bozulabilir. Bu ancak bir sonuç olabilir. Cemaat açısından bir muhakemenin sonucu...

Cemaat, Erdoğan’ın artık misyon taşıyamayacağını, fazla yıprandığını düşünüp farklı arayışlara girebilir. Yoksa, sadece ve sadece güç ve çıkar kavgası üzerinden cemaat ve AKP yollarını ayıramaz. İsteseler de olmaz.

Çünkü, AKP iktidarı bu kadar sağlam değil!

Türkiye’nin geleceğini AKP-cemaat geriliminin belirleyeceğini sananlar halkı ve belki de kendi güçlerini hafife alıyor. Cemaat şu an için AKP’siz yapamaz, AKP de cemaatsiz hükümet edemez.

Dolayısıyla bu gerilim, açık bir hesaplaşmaya dönüşmeden uzlaşmayla sonuçlanabilir. Geçici olur, güven vermez ama bir anlaşma elbette mümkündür. Cemaat, kendisine karşı güç gösterisi yapan Erdoğan’a, “tamam bitmediğini kanıtladın, işi tadında bırak, biz de sana yardım edelim” diyebilir.

Erdoğan’ın yardıma gereksindiği açık. Akıl gitti, stratejik düşünce gitti. Cemaat bunu kısmen sağlıyordu.

Yok, Erdoğan cemaate “ben size mahkum değilim” demeye devam ederse, o zaman cemaat açısından bunun anlamı, “intikam saati geldi çattı” olmaz. Kinle değil, hesap yaparak hareket ederler. Burnunun ucunu göremeyen birine destek olup, kendilerini bütünüyle riske atmazlar. Başka bir gelecek arayışına yönelirler.
Yaşayacak ve anlayacağız.

Ama şu an için AKP ile cemaatin ipleri koparması için ideolojik-siyasal bir neden yok. Açıklamaya bakın. Herhangi bir farklı görüşe rastladınız mı? Ortada güç ve çıkar ekseninde bir gerilim var, işin siyasi ve ideolojik kısmını solcu aydınlar yaratıyor!

Ve her defasında bir heyecan, bir heyecan…

Buna ne gerek var! Memleketin kaderini bu iki güç mü belirleyecek? Böyle bir algının gerçek hayatta karşılığı 
yok.

Bir de… “Cemaat Erdoğan’ı 7 Şubat’ta tutuklayacaktı” iddiasına verilen yanıt var. Neden yapalım ki türünden bir yanıt. Çok dikkatle okudum o bölümü, nasıl tutuklayabiliriz ki diye sorulmuyor. Neden yapalım ki denmiş. Tutuklamaya muktediriz anlamına gelir bu… İlginç olsa gerek. Demek ki, böyle bir güce sahip olduğunu inkar etmek istememiş 
Hizmet…