“Türkiye’de yargı var…” Öyle diyorlar. Yargı olduğu için, Erdoğan ya da siyasi iktidarı eleştirenler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Yargı olduğu için insanlar hiçbir açıklama yapılmaksızın işten çıkarılıyor. Yargı olduğu için OHAL uygulamalarına dönük herhangi bir itirazda bulunulamıyor.
Doğru söylüyorlar, Türkiye’de yargı var.
Elbette, yargı var, yargı var!
Yargı olunca otomatikman adalet olmuyor. Adaletsiz bir toplumsal sistemin başımıza sardığı adaletsiz bir iktidarın görevlendirdiği yargının adaletle bir ilgisinin kalmamasına kim şaşırabilir?
16 Nisan’da referandum yapılacak. En azından şu anda durum bu. Siyasi iktidarın kendisi açısından uygunsuz bir sonuçla karşılaşmak istemeyeceğini, gerekiyorsa referandumdan kurtulmanın yollarını da hesapladığını düşünenlerdenim.
Biraz da bu nedenle “YETMEZ ama HAYIR” diyoruz. Her durumda örgütlenmek gerekiyor.
Bakın Ocak ayında Yüksek Seçim Kurulu seçimlere katılabilecek siyasi partileri açıkladı. Daha önceki seçimlerde hep yirminin üzerinde olan sayı bir anda dokuza düştü. Aynı kurallar, aynı koşullar. İtiraz da kabul etmiyorlar.
Sebep?
Birden fazlası söylenebilir ama güncel mesele, referandumda neredeyse tamamı “HAYIR” diyecek olan partilerin “müşahit” belirlemelerinin önüne geçmek.
Böyle başladılar, devamında dokuz partinin dışındakilerin referandum çalışması yapmasına izin vermemenin yollarını arıyorlar. Samsun’da hiçbir dayanağı olmayan bir yazı ile Halkevleri’nin referandum çalışmasını engellemeye kalktılar. Neymiş, Yüksek Seçim Kurulu seçimlere katılabilecek partilerin listesini yayınlamışmış!
E ne olacak, bir vatandaş Reis’in başkanlığını destekleyemeyecek mi? Ne ayıp!
Şimdi de üniversitelerde referandum çalışmasının yapılamayacağına ilişkin genelgeler dolanmaya başladı ortalıkta. Camilerde serbest, okullarda yasak!
Neden? Üniversite öğrencilerinin oy kullanmasını da mı engelleyeceksiniz?
Yargı, margı… Siyasete asla yasak koyamazsınız. Aksırsanız da, tıksırsanız da bunu beceremezsiniz. Siz saçma sapan, kanunsuz yasaklar koyarsınız, HAYIR’lar evlere bacadan girer. Referandumda “HAYIR oyu kullanmak yasaktır” diye yasa çıkarsanız, yasanız milyon kez delinir, sonuçta örgütlü bir halkla baş edemezsiniz.
Mesele zaten örgütlülükte…
Benim anladığım şudur: Siyasi iktidar yalnızca referandum sonucundan değil, referandum sürecinde toplumun politikleşmesinden, örgütlenmesinden korkuyor. Bizim ısrarla vurguladığımız gibi, hiçbir şeyin 16 Nisan’da bitmeyeceğini bildiği için toplumun direnç noktalarını kötürümleştirmenin yollarını arıyor. İleride fena halde hesap sorulacağını bilmekle birlikte “yargının hür iradesiyle” traji komik uygulamalara imza atılması bundan.
Bize de pizzaya ananas koyabiliyor muyuz diye hem Erdoğan’a hem de değerli hakim ve savcılarımıza sormak kalıyor. (*)
(*) İzlanda Başbakanı bir sohbette “bana kalsa ananaslı pizzayı yasaklardım” demişti de sonra “iyi ki böyle bir yetkim yok” diye düzeltmek zorunda kalmıştı. Orası İzlanda! Merak ediyorum, ananaslı pizza bizim ülkemizde izinli mi, değil mi? Bana göre iki seçenekli bir referandumda seçeneklerden tekini savunmayı yasaklamakla ananaslı pizzayı yasaklamak arasında bir fark bulunmuyor. Üstelik sanırım ananaslı pizzada domuz eti de var. Yargı görevini yapsın.