Diyarbakır mitingi

"Siz nasıl ülkücüsünüz" diye fırçalıyor yandaş köşe yazarları MHP'lileri… 12 Eylül'de az mı çile çektiniz, yakışıyor mu diye çıkışıyorlar… O kadar söylediler ki bunu, herkes inanacak 12 Eylül faşizminin en büyük acıyı "öteki" faşistlere çektirdiğine… Akrabalık çok yakın, onlar adına konuşma ehliyeti var AKP'nin ama öte yandan yeri geldiğinde "ırkçı"lıkla itham da ediliyor ülküdaşlar! Milliyetçiliğin ana akımının bundan azade bir tarihi varmışçasına…

Velhasıl, AKP iktidarı, parlamento çoğunluğuna yaslanarak MHP üzerinde de hak iddia etmektedir.

Kürtleri de beğenmemektedir AKP tayfası. Yeni değil, hatırlayın Ahmet Altan Yasemin Çongar ikilisinin Kandil izlenimlerini… Şaşırmışlardı, hoşlanmamışlardı PKK'lilerin siyasal yaklaşımlarından, özellikle AKP karşısındaki tutumlarından. Beğenmeyebilirler elbette ama iş bir noktadan sonra "siz ne biçim PKK'lisiniz"e dönüşüyor, tıpkı MHP'nin çıkarlarını en iyi AKP belirleyebilirmiş gibi, aynı iddialılık PKK ya da BDP için de gösteriliyordu. Şimdilerde, referandum söz konusu olduğundan beri AKP'ci basında "Öcalan'dan medet umuyorlar" haberleri ile "BDP bindiği dali kesiyor" yorumları yan yana basılıyor.

En iyisini biliyorlar ya… Başbakanlık, Çankaya, ordu, yargı derken Kandili de yönetmeye adaylar.

CHP'yi azarlıyorlar sık sık, "sosyal demokrat değilsiniz, böyle sosyal demokratlık olur mu" diye… Avrupa'daki sosyal demokrat partilerin kapısını aşındırıyorlar CHP'yi şikayet etmek için. Onlara "asıl sosyal demokrat biziz" dedikleri de biliniyor. En küfürbaz kalemler CHP'den bir "cacık" olamayacağını "ah bir beni dinleseler" bilgiçliğiyle yazıp duruyor.

Devlet idaresine soyunuyorlar, yılların devlet partisi CHP adına onlar konuşmayacak da kim konuşacak?

Ve elbette sıra sola geliyor. Tabanı sınırlı olduğundan ve çevrelerinde dolanıp duran yalakalara alıştıklarından kolay lokmanın boğazlarına takılmış olmasına fena içerlediler. "Böyle solculuk olur mu…" Eskiden "bunlar zengin düşmanıdır" diye yırtınıp ertesi gün "gördünüz mü ayaklarında marka ayakkabılar" demekle yetinirlerdi. Şimdiyse, düpedüz "solculuk aha budur" diye üste çıkıyor yılların gericileri, anti-komünistleri. Referandumda "hayır" diyenlere "solculuğu ayağa düşürdünüz" diye basıyorlar kalayı yazılarında.

Ülkücülüğü, Kürt ulusalcılığını, sosyal demokratlığı, solculuğu ve daha bilimum siyasi konumlanışı temsil etme iddiasını sıradan bir demogoji olarak değerlendirmek büyük hata olur.

Buradaki "tekel", özgün bir faşist yönelime işaret etmektedir ve cemaat örgütlenmesinin ruhuna fazlasıyla uygundur.

Bunun "komünist partisi gerekirse, onu da biz kurarız" zihniyetinden farkı var mıdır?

Vardır! Tek parti dönemindeki mantık büyük ölçüde siyasal alana ilişkin bir iddiayı, bir totaliter müdahaleyi içerir, toplumsal alan ise zaten siyasetten uzak tutulmuştur. Şimdi ise, AKP toplumu bu şekilde kurmaya çabalamaktadır ve epey yol almıştır.

Sanatçıların peşinden koşup onlara "evet" dedirtmek için her tür çabayı gösteren AKP yönetiminin, "hayır" diyenlere ya da ne bileyim Tarkan'a "herkes işini yapsın" diye dellenmesinin referandum paniğinden kaynaklandığını düşünmüyorum. AKP, herkes adına konuşma fikrini ciddi ciddi benimsemiş durumdadır ve aykırı örnekleri asla kabullenememektedir.

İktidar onlardadır, mağdur olan onlardır, Ahmet Arif onlarındır, Necip Fazıl zaten onlara aittir, Diyarbakır cezaevindeki acıyı onlar çekmiştir…

"Hepinizi, yaratandan dolayı seviyoruz" AKP faşizmine dinsel bir örtü müdür, yoksa onu güçlendiren ek bir faktör mü, bir düşünün bakalım.

Bu yazıyı bir gün geç hazırlamama neden olan Diyarbakır mitinginde Erdoğan'ın kayda değer tek sözü "Diyarbakır cezaevini kapatacağız"dı. "Yenisini yapınca inşallah, eskisini yıkacağız"!

AKP'nin Kürtlere vaadi yeni bir cezaevidir!

Eskisini yıkıp yerine yenisini yapmak, AKP'nin devletin kontrgerilla örgütlenmesine ilişkin yaklaşımını da gayet iyi özetlemektedir.

AKP ile faşizm arasında bir ilişki kurmakta hâlâ güçlük çekenler iyice düşünmeli.

Hepinizi yaratandan dolayı seviyoruz, piyasa adına kucaklıyor ve kutsuyoruz!

"Öteki"ne çok meraklı olanlar Diyarbakır cezaevindeki direnişi de sahiplenen Erdoğan'ın "öteki"ni yok ettiğininin bilincine bakalım varacaklar mı!

Evet, mitingde başka bir şey yoktu. Başka bir şey olmamasından çok sonuç çıkartabilir ama mitinge dair aklımda kalan tek şey şudur: Diyarbakır cezaevine tutuklular duble yollardan geçerek getirilecek, paralı askerler izin günlerinde yeni havaalanını kullanarak ailelerinin yanına gidebilecek, Avrupa Komiserleri ise yapılacak dış terminal binasından yolcu edilecektir.

Bir de… Hakan Şükür bir fıkra anlatır diye bekledik ama o da olmadı. E, hani herkes işini yapacaktı!