Asılın İpin Ucuna! KEMAL OKUYAN

Bir süredir, Türkiye Komünist Partisi'nin yaz eğitimlerinin yürütüldüğü kampta olduğumdan yazılarıma ara vermek durumunda kaldım. Arada fırsat buldukça Ergenekon davasında mahkemenin kabul ettiği iddianameye göz attım, ilgi çekici bölümlere ilişkin notlar çıkardım.

Ne denebilir ki! Bilmiyorum, her defasında, bu iddianamenin elle tutulur bir tarafının olmadığını söyleme hakkını elde etmek için, soruşturma kapsamında tutuklananlar arasında halka karşı suç işleyenlerin olduğunu hatırlatmak durumunda mıyız? "Oh olsun, çeksinler" bir tavır mıdır?

Veli Küçük böyle... Sedat Peker gibilerinin adını zikretmeye gerek bile gerek yok. Ancak uzun bir dönem boyunca bir suç makinesine dönüşen devletin kimi kurumlarındaki görev ve sorumluluğuna dair kimsenin kuşkusu olmayan Veli Küçük ile Ergenekon iddianamesindeki Veli Küçük arasında büyük boşluklar mevcut.

Sonuçta "oh olsun"a tamam ama... Bilelim, suçlu Veli Küçük ile yargılanan Veli Küçük aynı kişiler değil. Bu somut örnekten hareket edeceksek, cinayet masası dosyayı trafik şubesine yollamış gibi!

Ama muazzam bir ceza isteniyor.

Halka karşı işlenen suçlardan değil! Devlete, hükümete, rejime karşı işlenen suçlardan!

"Sol"a bunu da yutturdular ya!

Daha önce de yazdım, birçok cinayet ve katliam Ergenekon'a bağlanmış ama dikkat edin, buralarda "halk" yok, "emekçiler" yok, "Kürtler" yok, "sol" yok... Devlet içi kavgalar var, hükümeti zor durumda bırakma isteği var, iktidarı elde tutma gayreti var.

"Sol" hâlâ "gittiği yere kadar gitsin" demekle meşgul! Ergenekon'un "gideceği yer", 1920'den beri solun, devleti ele geçiren bir odağın piyonu, maşası olduğunun ilanıdır. Güle güle kullanın!

"Sol" bu iddianamenin meşruluğunu kabul ederek kendini inkar etmiştir.

"Sol" Ergenekon operasyonuna ilişkin tutumuyla kendi değerlerini de inkar etmiştir.

Adalet duygusu başta gelir... Sol şimdiye kadar bu düzene ve bu düzenin kurum ve sahiplerine karşı hiç iftira atmadı, hiç düzmece suçlamalarda bulunmadı. Buna gerek yoktu bir, bunu yapmazdık iki... Kan dökücülük, hırsızlık, sahtekarlık, zorbalık... Sol bunları yıllarca teşhir etti durdu. Düzenin sahipleri hukuk yollarını hep kapattı ama çürütülmüş bir toplumun dahi vicdanına bu düzenin, bu devletin suç ve ayıplarına ilişkin baskın bir hissiyat yerleşti.

Ergenekon 600 yıl gerilere gidiyormuş... O kadarını geçtik, son on, yirmi, otuz, kırk yıl... Toplumun vicdanından söz etmiyorum şimdi, Türkiye'de hangi solcunun vicdanı rahatladı iddianameyi okuduğunda?

Gittiği yere kadar gitsinmiş! Ergenekon'un gideceği yer sol düşmanlığı, açık Amerikancılık ve hukuksuzluktur.

İşkencecilerine, katillerine altı aylık cezayı bile çok gören bu devlet İlhan Selçuk'un asırlar boyu yatmasını talep ediyor. Ve sol "büyük başlangıç" diye görüyor bunu. Çorap söküğü gibi...

Vah ki ne vah!

İddianameyi okuyun... Halkımızla, solla alay ediliyor. Gladio buymuş, kontrgerilla, derin devlet açığa çıkarılmış...

Sol bir kez daha kendini inkara zorlanıyor. Çünkü buysa bu düzenin kendini koruma mekanizmaları, sol muz cumhuriyetlerine dahi nasip olmayacak üfürükten bir diktatörlük karşısında çaresiz kalmış. Nerede hata yaptık diye dertlenmeye meraklı Türkiye solu bu sorunun cevabını vermeli. Bizi bu hale bu devlet mi getirdi?

Ve "sol" bir daha "hukuk"tan bahsetmemeli. İddianamede mutlaka gerçekler de var... Ya da vardır... O kadar sayfa! Ancak "ne alaka" dedirtecek ve zaman zaman da güldürücek bölümleri çıkarın geriye ne kalıyor?

Bu iddianame, bundan sonrasının habercisidir. Evdeki takvimin üzerine düştüğünüz "hastane muayene günü" notu o gün işlenen bir cinayetteki rolünüzün kanıtıdır, okuduğunuz bir polisiye katliam planlamasıdır, internetten indirdiğiniz her bir dosya sizin darbeciliğinizin resmidir. "Sol" şimdi sırıtmaktadır, "sırıttıkça sıra ona gelecektir" ve zaten sıra hep ondadır!

Yıllarca Moskova Mahkemeleri'nin düzmece olduğunu ileri süren, Stalin'in hukuku katlettiğini ilan eden "sol"cularımızın 2500 sayfaya tek bir MHP ve BBP gölgesi düşürülmeden Türkiye'de faşizmin, kontrgerillanın, katliam ve cinayetlerin tarihinin yazılmasını bir "kazanım" olarak nasıl gördüklerini açıklamaları gerekiyor.

Gittiği yere kadar gitmeliymiş!

Peki söyleyin, ipin ucunu tutanlara sonuna kadar gitsinler:

"Ergenekon'un arkasında ABD yok. Aksine, ABD ve Batı düşmanlığı yapan ve alternatif yollar arayan Ergenekon'un ipinin çekilmesinde büyük ihtimalle Amerika rol oynadı." (Nazlı Ilıcak, 27 Temmuz ABD, Kontrgerilla ve Ergenekon)

Yürürken çıtlatırsanız, Nazlı Hanım iletir...