Anadilini de al git!

Burhan Kuzu, başında Prof. Dr. yazan, “Bir tek Kürdün anası yok ki, 18 tane etnik grup anası alıp gelirse ne yapacağız? Ben de anamı getirdim, ben de dilimi istiyorum derse ne yapacağız” demiş.

Vay anasını! İktidar partisinin Anayasa Komisyonu’nun tepesinde bu adam oturuyor.

“Ya herkes isterse…” kahve tartışmalarının bitirici hamlesidir. Herkesin aklına kendi etnik kökeni gelir, gelince korkar, korkunca susar. Burhan Kuzu da tartışmayı bitirmek istemiş, “Çerkesi, Lazı, Arabı da anadilim nerede diye kuyruğa girer”se ile ürkütmeyi denemiş. İkna olmayanlar için de, “önlem almazsak, bu iş bölünmeye gider” ekini yapmış.

Burada haklı… Çünkü AKP elinde bu iş bölünmeye gider! Sen ardı ardına açılım yap, paket çıkar, süreç icat et, sonra da en temel insan haklarından birinde “anadilini de al git” tavrı göster. İmralı’da neyi tartışıyor, neyin pazarlığını yapıyorlar?

İşin gerçeği, sorun AKP’nin dayandığı sistemde, felsefede. Hani dün Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Erdoğan’ın danışmanı Yiğit Bulut’un “Başbakan en iyi sosyalisttir” lafından paniğe kapılıp, “Başbakan’ım muhafazakardır, ben ona sosyalist dedirtmem” açıklamasını yaptı ya, işte muhafazakar bir ideoloji ve kapitalizm, anadilde eğitim sorununu bile çözemez.

Bölünmeye gelince… Çok uzun süredir, “bölücü” dinamikleri besleyen, gerektiğinde yaratan emperyalistlerdir. İşbirlikçiler, emperyalizmle iş pişirdiklerinden, bölünmeyi engellemeyez, tutup “herkes isterse” diye saçmalarlar.

İnsan haklarıyla, özgürlüklerle ilişkili her başlığa “bana nasıl kâr olarak döner” diye bakan bir zihniyetin, gelip kıç üstü oturduğu andır bu.

Anadilde eğitim hakkına değil, bu zihniyete karşı çıkmak gerekir. Bu zihniyetin dayandığı yıkılası düzene…

Önce biri, sonra öbürü değil aynı anda!

Varsayalım ki, Kuzu “Kürtçe eğitimden doğal bir talep olamaz, verdik gitti” deseydi, bu AKP’ye ilişkin yargımızda herhangi bir değişikliğe yol açar mıydı? Açmazdı. Ne diyorduk, önyargı filan değil, yargımız var ve o yargının dayandığı gerçekler.

Dolayısıyla “önce Kürtlere hakları verilsin hele, sonra bakarız”cı demokratlar, liberaller insan aklıyla alay ediyor. Bir tarafta takır takır gençleri öldüren, yasakçı, karanlık, sömürücü, berbat bir düzen öte tarafta iyi şeyler de oluyor!

İyi bir şey olmaz.

Sosyalizm bu nedenle güncel, zorunlu bir seçenek.

Sosyalizm, Kürtlerin ülkedeki diğer etnik topluluklardan farkını, bu farkın siyasal, tarihsel temellerini ortaya cesurca koyabilir. Bölünmeden ya da başka bir şeyden korkmayacağı için. Bunu söyleyerek ayrımcılık da yapılmış olunmaz, pozitif “ırkçılık” da…

Üstelik, her dili, her kültürü toplumun gelişme dinamiklerini uyumlu bir biçimde inceleme, yaşatma ve geliştirme iradesini de rahatlıkla sergiler, sergileyecektir sosyalizm. Kürtçenin dışındaki dillerde de, gerektiğinde ve talep olduğunda anadilde eğitim mümkün hale gelecektir, gelebilir.

Peki, bölünmeyi ne engeller?

Bölünmeyi ortak yaşamı birlikte kurma iradesi, hayata ve tarihe ilerici bir bakış açısı engeller. Dil açısından, birleştirici olan, bizim ülkemiz söz konusu olduğunda Türkçedir, Türkçe olacaktır. Bu saçma engeller, yasaklar ortadan kalktığında, Türkçe de itibar kazanacak, zenginleşecektir. Sovyetler Birliği’nde -ki ulusal sorun açısından çok daha zor bir ülkeydi, onca dilde eğitim yapıldı ama Rusça bütün ulusları ve milliyetleri birleştirdi, kimsenin o toplamın en gelişkin ögesi olan Rus kültürüyle bir sorunu olmadı, diğer kültürler de hızla gelişti, kimse bir ötekini hakir görmedi.

Reşid Beybutov’u bilir misiniz? Bilenler zaten dinliyordur, bilmeyenler de dinlemeli. Sosyalizmin halkları nasıl birleştirdiğinin somut öyküsüdür Beybutov. Azeridir, Ermenistan’da eğitim görmüş, müzik yapmıştır. Sonra yerleştiği Bakü’de birçok şarkısını üç dilde, Azerice, Ermenice, Rusça söylemiştir. İyi ki bu halklar birbirini boğazlamaya başlamadan öldü Beybutov, tam zamanında!

Kısaca, sosyalizm çözer, sosyalist değil de muhafazakar olanlarsa “anadilini de al git” der. Onlara “demokrat” deniyor, bize “milliyetçi”. Vay anasını!