Yolsuz Turizm’in sayın yolcuları

Meksika’nın kuzey eyaletlerinden Neo Leon’un başkenti Monterrey kentinde Eylül başından beri ilginç bir turizm faaliyeti sürüyor. Alışılmadık bir içeriğe sahip bir otobüs turu bu. Uzaktan renkleriyle dikkat çeken otobüsün reklam için kullanıldığını düşünenler yakınlaştığında yanıldıklarını anlıyorlar. Mavi otobüs eyalette yolsuzlukları ayyuka çıkmış bazı yerel politikacıların resimleri, ülkenin iki büyük siyasi partisi şu an iktidardaki Kurumsal Devrim Partisi (PRI) ve Ulusal Eylem Partisi (PAN) amblemleri ve de çuvallar dolusu parayı kucaklamış sıçan ve domuz resimleri ile bezenmiş.

Yine kötücül bir kişileştirmenin kurbanı oldukları için zavallı hayvancıklar deyip bu kısmı geçiyorum.

Bu resimleri görüp hala bir anlam veremeyenler soruyor. Ve söz konusu olanın bir politik eylem turun amacının da kentin tarihi kültürel değerlerinin tanıtımı filan değil, eyaletteki yolsuzlukların sembolü haline gelmiş yerlerin ziyaret edilerek işlenen suçların deşifre edilmesi olduğunu öğreniyorlar.

Tura talep büyük... Haftasonları gerçekleştirilen ücretsiz seferlerde Ekim sonuna kadar yer kalmamış.

Yolsuz-tur (Corruptour) yolcuları 10 kadar noktayı ziyaret ediyorlar. Bu sırada banttan muhayyel bir işçi ile yine muhayyel yolsuz bir yerel politikacının diyalogları işitiliyor. Örneğin Hükümet Sarayı önünde işçi 2009’da seçilen vali Rodrigo Medina ile birlikte eyalet borçlarının nasıl katlandığını, Yolsuz-turun tek bir turu tamamlandığında valinin 2015 seçimlerine hazırlık için 150 bin dolar daha harcamış olacağını söylüyor.

Casino Royale’in kalıntıları diğer bir durak... 2011 yılında uyuşturucu kartellerinin kavgası sırasında kundaklanan kumarhanede 52 kişi ölmüştü. Bu kundaklamanın engellenememesinin nedeni olarak yerel yönetim ve güvenlik güçleri ile uyuşturucu kartelleri arasındaki derin ilişkiler görülüyor.

Belediye binasının önüne gelindiğinde “politikacılar burada güpegündüz götürür malı” diyor işçi...

Bir diğer durak “duble yol”, astarı yüzünden pahalıya çıkmış bir mühendislik harikası…

Sonra eyalet yönetiminin ayda 9 milyon dolar ödediği gökdelene sıra geliyor. Amaç tüm resmi ofisleri bir araya toplamakmış. Toplanmadığı halde kira ödenmeye devam ediyormuş.

Yoksullar için ayakkabı kutusu büyüklüğünde inşa edilen (45 metrekare) konutlardan oluşan toplu konut alanı bir diğer ziyaret noktası… Şehrin dışında, ne bir park ne başka bir rekreasyon alanı, her türlü kamusal hizmete erişimden uzak, toplu taşımanın olmadığı bir noktada… Bir şehir planının değil “yandaşları” gönendirme planının parçası olarak ortaya çıkan projenin haberini önceden alan yandaşlar arsaları erkenden kapatıp yönetime fahiş fiyatlarla satmışlar. 20 bin konut boş, çürümeye terk edilmiş.

AKP Türkiyesi’nden bakınca çok tanıdık gelen bu manzaralar geniş bir “Latin Amerika’da yolsuzluk” literatürünün konusu. Bu literatürde Latin Amerika’nın yakasını bir türlü kurtaramadığı siyaset ile ekonominin yasal ve yasadışı sektörleri arasındaki çapraşık ilişkiler kıtanın kendine özgü az gelişmiş kapitalizmiyle ilişkilendiriliyor başka yerler için de kullanılan “ahbap-çavuş kapitalizmi” gibi kavramlarla karşılanıyor.

Kıtanın farklı noktalarında bu sorunu hedef alan çeşitli yurttaş eylemleri de etraflıca bir kapitalizm eleştirisi yerine ahlaki çürüme içindeki yolsuz politikacıları hedef alıyor.

Türkiye “yolsuzluk” söz konusu olduğunda Latin Amerika’yla aşık atamayacak bir yer değil. Peki neden bizde bu soruna odaklanmış mücadeleler özellikle AKP ile birlikte geri düştü ve hatta 17 Aralık bile bu mücadeleleri diriltemedi?

AKP Türkiye kapitalizmine eşik atlattığı için mi?

Yoksa yolsuzlukları olağan uygulamalar haline getiren, belki de Meksika gibi ülkelerin henüz beceremediği kurumsal ve hukuki dönüşümü becerdiği için mi?

Ya da yolsuzluğu tabana yayarak normalleştirdiği için...

Ya da Türkiye’deki muhalif hareket ideolojik olarak daha önde çünkü gericilik şampiyonu iktidarımız tekil başlıklara yüklenmeyi imkansızlaştıracak kadar toplu bir saldırı sepeti ile çıkıyor karşımıza...

Yolsuz-turun mavi otobüsü ilginç bir karşılaştırmanın kapısını aralıyor.

Bir de insan ister istemez Melih Gökçek’in payitahtında dolaşan böyle bir otobüs hayal ediyor.