Rus devletinde 'liberal komplo'

Rus yöneticiler uluslararası alandaki siyasi meselelerin hemen tamamında kendi deyişleri ile “batılı ortaklarından” farklı düşünüyorlar. İş ekonomi politikalarına gelince bu kez batı ile ne kadar aynı olduklarını kanıtlamak için seferber oluyorlar.

Bu seferberliği sık sık düzenlemeyi iş edindikleri ekonomi ve iş dünyası forumlarında açıkça gözlemleyebilirsiniz. Artık geleneksel hale gelmiş bu forumlar yılın çeşitli zamanlarında ülkenin farklı noktalarında devletin himayesinde cereyan ediyor. Rusyalı büyük patronların, üst düzey siyasetçi ve bürokratların “batılı ortaklarıyla” ortak panellerde buluşmalarını, sosyal ve kültürel yakınlık kurmalarını, kârlı iş ortaklıklarına imza atmalarını sağlıyor.

Rusya’nın forumlardaki vitrinini devlette piyasacılığın şampiyonluğunu üstlenmiş siyasetçi ve bürokratlar oluşturuyor.

Örneğin Anatoliy Çubayis. 90’lı yıllar boyunca başbakan yardımcısı olarak özelleştirmelerin baş sorumlusuydu, yani büyük yağmanın orkestra şefiydi. Rus diline “hepsi Çubayis’in hatası” deyişini kazandıran bu kötü şöhretli politikacı yıllardır devletin içinde ama halkın gözünden görece ırak tutuluyor. Rusnano isimli Amerikalılarla teknoloji üretimi konusunda ortaklıklar kuran bir kamu şirketinin başında. Son zamanlarda ekonomi politikalarının şekillenmesinde fiilen ağırlığını arttırdığı görülüyor. Geçen haftalarda katıldığı Gaidar forumunda Rus halkının enerji tüketiminin çok yüksek olduğunu yumurtladı ve bu basında enerji giderleri ile ilgili halk düşmanı yeni bir düzenlemenin kapıda olduğu biçiminde yorumlandı.

Örneğin Aleksey Kudrin. 2011 yılında 11 yıl maliye bakanlığı yaptıktan sonra hükümetin “popülist” bulduğu harcamalarını eleştirdiği için görevden alınmıştı. Ancak yönetici çevrelerde büyük bir iktisatçı olarak itibarını yitirmedi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi başkanı olarak elit toplantılarında boy göstermeye devam etti. Son olarak Putin Mart 2018’de yeniden başkan seçilmesinin ardından kendisini Sayıştay başkanlığına atadı.

Kudrin dinlediğim “forum” konuşmalarında yapısal reform, emek üretkenliği, teknolojik yenilenme gibi basmakalıp ifadelerin ardından sözü emeklilik yaşına getiriyor, devlete ait enerji şirketlerinin satılması gerektiğini, yüksek öğrenimin tamamen özelleştirilmesi gerektiğini savunuyordu.

Kudrin’i bu standart fikirler değil batıyla bağlantıları muteber kılıyor. Bakanlığı sırasında batıya kendini tanıtmış ve ilişkilerini geliştirmiş biri olarak yabancı yatırımcılara güven veriyor, varlığı “piyasaları rahatlatıyor”.

Tıpkı 2011’de maliye bakanlığı koltuğuna onun yerine oturan Siluanov gibi. 2013’ten beri Rus merkez bankası başkanlığı yapan ve defalarca başarıları nedeniyle Putin’in övgülerini kazanan Nabiullina gibi.  

Siluanov ve Nabiullina gerçekten ne düşündükleri konusunda kendilerini asla ele vermeyen poker suratlarıyla, yaptıkları robotik konuşmalarla batılı piyasacı teknokratlarla aynı kalıptan çıkmış gibiler. Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan sıkı para politikası ve sıkı maliye politikası ile Rusya’yı ekonomik olarak batı normlarına göre öngörülebilir bir yer haline getirme azmindeler. Onların önerileri ile şekillenen sosyal harcamaları kısma, emeklilik yaşını yükseltme ve emekçi halkın vergi yükünü arttırma gibi önlemler toplumda büyük rahatsızlık yaratmış durumda. Bu politikaların neticesinde ve yeniden yükseliş trendine giren petrol gelirleri sayesinde bütçe fazla verip “para içinde boğulurken, halk parasızlıktan boğuluyor”.

Batıya vitrin olarak sunulan bu isimler iç politikaya dönüldüğünde “liberal kanat” olarak etiketlenip günah keçisine dönüştürülüyor.  

Rus basınında bir yorumcu bu “liberal kanadın” özel bir plan dahilinde devlet içinde toplumun tepkisini çekecek politikalara yön verdiklerini, Putin’in reytingi yeteri kadar düştükten sonra dış müdahaleye ve rejim değişikliğine hazır hale gelecek bir toplumsallık yaratmaya çalıştıklarını iddia etmiş.

Bu komplocu yaklaşım bir şeyi gözden kaçırıyor.

Aslında ezici çoğunluğu örgütsüz olan Rusya halkının devlet kurumlarına ve yöneticilere yabancılaşması, onları zengin sınıfla özdeşleştirmesi yeni bir olgu değil. Yeni olan seçimlerden sonra büyük bir hızla Putin liderliğinin halkın gözündeki ayrıcalıklı konumunun sarsılmaya başlaması. Ve asıl şaşırtıcı görünen Putin’in bu konuda özel bir önlem almaması. Putin 2000’lerde oluşmuş olan toplumsal uzlaşmayı sarsma pahasına göze sokulan yeni piyasacı dalgayla ilgili açık desteğini her fırsatta dile getirmekten kaçınmıyor.

Adet olduğu üzere yıl sonunda düzenlediği büyük basın toplantısında Putin, sevecen bir şekilde kendisini kayıran ve etrafındaki kurt yöneticilerden şikayet eden bir gazeteciye aynen şöyle dedi: “Eskiden Rus çarları için de 'çevresi kötü' denirdi. Ortada bir sorumluluk varsa, en başka bana aittir!”

Oldukça naif bir şekilde “sosyalizme dönmek mümkün değil mi” diye soran bir başka gazeteciye nerden tutsanız dökülen şu yanıtı vermekte tereddüt etmedi: “Sosyalizm her zaman gelirden çok gider anlamına geliyor ve ekonomide bir çıkmaz yaratıyor. Sosyalizm yerine yapılması gereken yoksulluk sınırının altında yaşayan insanlara adil muamele.”  

Dalga mı geçiyorsun denecek bu sözler son yılların en popüler siyasetçilerinden birinin ağzından döküldü.

Azıcık serinkanlı bir değerlendirme durumu şaşırtıcı olmaktan çıkarıyor.

Emperyalist dünyanın kucağında büyüyen Rusya sermayesinin siyasi ve iktisadi iddialarını arttırmış olması ona bağımsız hareket etme yeteneği kazandırmadı. Rusya kapitalizminin az gelişmiş ve bağımlı doğası krizle ve çığ gibi yağan yaptırımlarla gün yüzüne çıktı ve sermaye kesiminde panik yarattı.

Rusya’nın uluslararası siyasetteki konumlanışlarında da daha tavizkar bir tutum için bir sermaye baskısına yol açan bu panik en net şekilde devletin en tepesindekiler dahil Rusya’da burjuva siyasetinin Rusya ekonomisini emperyalizmle bütünleştirme çabalarında kendini ele veriyor.