Tencere tava...

Gözde Kök'ün “Tencere tava...” başlıklı yazısı 18 Haziran 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Tencere tava eylemleri ilk kez 1971’de Şili’de ortaya çıktı. İspanyolca cacerola (tencere) kelimesinden türetilerek cacerolazo adını aldı. Çiçeği burnunda Allende hükümetine karşı yaklaşmakta olan büyük bir komplonun habercisiydi, hazırlayıcı unsurlarından biriydi. Piyasadaki mal ve hizmet kıtlığından şikayet eden Şili orta-üst sınıflarına mensup tuzu kuru kadınlar tencere tavalara davranıyor, “açız” diye bağırıyorlardı. Sermaye sınıfının tıpkı bugün Venezuela’da yaptığı gibi ekonomiyi bilinçli bir şekilde alt üst eden, döviz spekülasyonu, enflasyonu arttırma, temel gıda ve ihtiyaç maddelerini piyasaya sürmeme eylemleri hükümeti kitliyor, gerçekten aç olan kitleleri çaresiz bırakıyordu. Sonrası malum... Unidad Popular ikitidarı iki yıl daha dayanabildi. Ardından ABD himayesinde gerçekleşen darbe ve Pinochet’li yıllar...

Tencere ve tavalar Şili’de bir kez daha 1980’lerin ortalarında ortaya çıktı. Diktatörlük koşullarında konuşamayan emekçi halkın sesi oldular bu kez. Sosyal medyanın olmadığı koşullarda evlerin içlerinden yükselen tencere tava sesleri yalnız olmadıklarını anlatıyordu insanlara. Böyle böyle büyüttüler cesaretlerini ve korkuları üzerine inşa edilmiş dikta rejimine karşı sokaklara dökülebildiler yeniden...

Tencere ve tavalar kıvılcımı çakıyordu, ama işi tamamına erdirmek, nihai toplumsal kurtuluşu gerçekleştirmek onları aşıyordu. Pinochet gitmişti gitmesine ama ardında piyasa çöplüğüne çevirdiği bir ülke, o ülke üzerinde söz yetkisini yitirmiş bir halk bıraktı. Misyonunu tamamlamıştı yani.

Şili’de tencere ve tavalar 2011 yılı geldiğinde bulundukları dolap raflarında huzursuzlanmaya başladılar yeniden. Öğrenciler sokaklardaydı, en temel hakları için, eşit ve parasız eğitim için mücadele ediyorlardı. Karşılığında polis şiddetiyle ve kitlesel gözaltılarla karşılaşıyorlardı. Tencere tava seslerinin yeniden yükselmesi ile konu öğrenci meselesi olmaktan çıktı, herkesin meselesi haline geldi. Şili bugün iki yıl önceye göre daha fazla umut vaad eden bir ülke artık.

Tencere ve tavaların sık sık iş başında olduğu bir başka ülke Arjantin’dir. Arjantin’de 2001’de tepe noktasına ulaşan ekonomik kriz halkı benzersiz bir isyana sürükledi. Bizim buralara yağma görüntüleri ile yansıyan bu isyanın kendi içinde zamanla gelişen bir örgütlülüğü elbette vardı. Emekçi halk iş başa düştüğünde nasıl harikalar yaratabildiğini gösteriyordu. Kendi gıda ve temel ihtiyaç dağıtım ağını oluşturuyor, iflas eden fabrikalarda şalteri yeniden kaldırıyor, mahallelerde hep beraber düşünüp beraber karar veriyordu. Her şeyi en adil ve en eşit biçimde paylaşmanın yolu bulunuyordu eninde sonunda. Tencere ve tavaların tıngırtıları ile arka arkaya düşürdükleri hükümetler beraberlerinde sistemin meşruiyetini de alıp götürmüşlerdi. Ama aynı tencere tavalarda şimdi ne olacak sorusunun cevabı yoktu... Cevap yine Arjantin kapitalizminin kendisinden geldi. Kirchner’lerin yükselişi, sermaye sınıfı için devasa bir geri adım sayılsa da, Arjantinli emekçilerin nihai kurtuluşu bir kez daha ötelenmişti. Son yıllarda tencere ve tavaların Kirchner karşıtı üst-orta sınıf sağ eğilimli bir kitlenin elinde yine meydanlarda olduğu notunu da burada düşelim.

Ama herhalde tencere ve tavalara en büyük haksızlık Küba’da yapılıyor diyebiliriz. Beyazlı Kadınlar denen ABD yetiştirmesi karşı devrimci şebeke ikide bir “demokratik hakları” için tencere ve tavalarla sokağa dökülüyor. Bir avuç kadının tencere tavalarla çıkardığı gürültü taraftar toplamalarına yetmese de, Küba’da Küba sosyalizminin canına kast etmiş olanların bile özgürce eylem yapılabildiğini dünya aleme gösteriyor en azından... Bir de utanmadan geçen aylarda Venezuela muhalefetini desteklemek, Venezuela seçimlerini gayri meşru ilan etmek için kullanmışlar tencere ve tavaları. Yazık...

Anlayacağınız, bizim başbakan yine yanıldı. Latin Amerika’daki dolaplarından çıkıp tüm dünyaya yayılan tencere ve tavaların hep aynı havayı çaldığı filan yok. İnsanlığın geriye ya da ileriye doğru yürüyüşünü istemelerine göre “ilerici tencere ve tavalar” ile “gerici tencere ve tavalar” biçiminde rahatlıkla ayrım yapabiliriz aralarında. İlk başta çıkardıkları sesler aynı gibi gelse de, biraz yakından dinleyince bambaşka havalar çaldıklarını fark edersiniz. İlerici tencere ve tavalar ise bizim ülkemiz de dahil olmak üzere, her yerde, çaldıkları kulakları tırmalayan o güzel havayı bir devrim şarkısına dönüştürecek siyasi aklı arıyorlar.