Suriye’de Rusya-İran rekabeti

Temmuz ortasında Helsinki’de Trump ve Putin arasında yaşanan pazarlığın can alıcı konularından biri İran’ın Suriye’deki varlığıydı. Aslında geçtiğimiz ilkbaharda yaşanan gelişmeler konunun pazarlık masasına konmasına zemin hazırlamıştı. 

17 Mayıs’ta Esat’la Soçi’de sürpriz bir buluşma gerçekleştiren Putin “tüm yabancı silahlı güçlerin” Suriye’yi terk etmesi ve Suriye’de siyasi yapının yeniden inşası için BM güvencesinde bir Anayasa Komitesi kurulması çağrısında bulundu. Daha sonra Kremlin Putin’in yabancı silahlı güçlerden kastının ABD, Türkiye, İran ve Hizbullah olduğunu açıklayarak belirsizliği ortadan kaldırdı. 

Açıklamayı en fazla üzerine alınan İran yönetimi oldu. İran basınında “Rusya bizi satacak” hezeyanı yükseldi. 21 Mayıs’ta İran’dan resmi açıklama geldi: “Kimse İran’ı herhangi bir şey için zorlayamaz. İran güçleri terörizm faal olduğu ve Suriye hükümeti talep ettiği sürece Suriye’de kalacaktır.” 

Alınganlık temelsiz değildi. Putin’in çağrısı Suriye Ordusu’nun başkentin çevresinde ve Suriye’nin ortasında Humus bölgesinde kontrolü tamamen ele geçirdiği ve ülkenin güneyini cihatçı teröristlerden temizlemek için hazırlık yaptığı bir anda, Moskova’da İsrail başbakanı ile yaptığı görüşmeden kısa bir süre sonra gelmişti. İsrail İran’ın Suriye’deki askeri varlığının sona ermesi ve İsrail işgali altındaki Golan tepelerinden İranlı ya da İran destekli güçlerin uzak tutulması konusunda Rusya ile bir süredir pazarlık yapıyordu. Bu pazarlıkta elini Suriye’de İran ve Suriye güçlerini hedef alan hava saldırıları ile güçlendiriyordu. Tıpkı 9 Mayıs’ta Moskova’da Netanyahu Putin’i İran konusunda işbirliğine ikna etmeye çalışırken İsrail savaş uçaklarının Suriye’deki İran üslerini bombalamasında olduğu gibi. 

Rusya’nın savaşa dahil olduğu zamandan beri bölgedeki İsrail saldırganlığı konusunda başını kuma gömme adeti var. Bu konudaki düşük profil ile İsrail’i kendine yakın tutma siyasetini sürdürüyor. Öte yandan Suriye Ordusu’nda yabancı güçlerin desteğini tartışmaya açacak biçimde hakimiyet sağlıyor oluşu Rusya’ya İran konusunda çıkış yapma imkanı verdi. Bu sayede Suriye savaşında sona yaklaşılırken hem İran’a Suriye konusunda kendisiyle rakip olamayacağı mesajını veriyor hem Suriye Ordusu’nun ilerlemesine engel çıkartmaması için ABD’nin ağzına bir parmak bal çalıyor. Üstelik Beyaz Saray’ın kurmaya çalıştığı pazarlık masasında İran kartını kullanma şansını elinde tutuyor. 

Rusya İran’ın Suriye’deki geleceği konusunda kilit ülke haline gelmiş durumda. Suriye Savaşı’na dahil olduğu 2015’ten bu yana Rusya adım adım Suriye’deki en etkili güç olarak kendini ispat etti. Suriye yönetimini kendine bağımlı hale getirdi. O nedenle de İran’ın Suriye’de ne oranda hangi süreyle kalacağı konusundaki tek muhatap Suriye hükümeti değil. Ayrıca İran ABD ile uzlaşma şansını yitirdiği oranda siyasi ve iktisadi olarak Rusya ve Çin’e daha bağımlı hale geliyor. İran’ın yaptırımlar üzerine yağarken, Rusya’nın enerji yatırımlarına kapılarını sonuna kadar açması bunun göstergelerinden biri. 

Bu koşullarda İran’ın Rusya’ya fazla ayak direme şansı yok. Üstelik şu an Suriye’de düşük profil sergilemenin Suriye’deki olumlu gelişmelerin İsrail’in ve ABD’nin provokasyonlarıyla zarar görmemesi için hayati olduğunu teslim ediyor. Rusya’nın İran bağlantılı güçlerin İsrail sınırının 80 km ötesine çekilmesi talebine bu nedenle itiraz etmedi. 

Ancak, İran’ı Suriye’den söküp atmak öyle kolay değil. Rusya’nın da niyeti tam olarak bu değil. Bir kere savaş henüz bitmedi, İran’a ihtiyaç sürüyor. İkincisi içerde ciddi ekonomik ve siyasi sorunlar yaşarken kamuoyu rahatsızlığını göze alarak Suriye’ye bunca  yatırım yapmış İran’ın verdiklerinin karşılığını almak için sonuna kadar uğraşacağı açık. 

İran’da halk arasında Suriye’ye verilen destek konusunda ciddi rahatsızlık var. İran’ın Suriye’deki can kaybının, savaş için yaptığı askeri harcamanın, ve Suriye’ye açtığı milyarlarca dolarlık kredinin karşılıksız kalacağına ilişkin hissiyat toplumla birlikte devletin çeşitli kademelerinde yöneticilerde de kendini gösteriyor. 

Hamaney’in askeri danışmanlarından Rahim Safavi Suriye’deki gelişmeler üzerine verdiği seminerde Ocak ayında Rusya ve Suriye arasında yapılan 49 yıllık anlaşmaya işaret ederek, Rusya’nın askeri üssünü kalıcılaştırmanın yanı sıra iktisadi ve siyasi ayrıcalıklar elde ettiğinden söz ediyordu. 

Geçen yılın sonunda Devrim Muhafızlarına bağlı ülkenin en büyük holdingi Khatam al-Anbia Suriye’nin yeni döneminde yolların, limanların, petrol tesislerinin, elektrik santrallerinin, fabrikaların inşasında rol üstlenmek istediğini deklare etti. 

İran’ın Suriye hükümeti ile şu ana kadar yaptığı işbirliği anlaşmaları Tartus’a liman inşaatı, binlerce hektar arazide yapılacak zirai yatırım, Palmira’nın güneyinde fosfat madeni çıkarma çalışmaları ve cep telefonu operatör lisansı gibi başlıkları içeriyor. 

Ancak İranlı şirketlerin Rusya’nın taşeronluğunu üstlenmedikçe Suriye’de iş yapmaları zor görünüyor. 

Aslına bakarsanız Rusya’nın Suriye’ye girişinin en önemli getirilerinden biri başka aktörlerin ülkedeki ekonomik operasyonlarını sınırlama yeteneği veren ayrıcalıklar elde etmiş olması. Bu durumdan ilk elden etkilenecek olan ülke İran. İranlı kaynaklara göre Şam-Moskova anlaşması İran’ı ve İranlı şirketleri yeniden inşa sürecinden yeterince pay sahibi olmasını engelleyebilir. Başka bir değişle, İran’ın Suriye’nin yeniden yapılanmasında yer alması için Rusya ile pazarlık etmesi gerekecek. Nitekim, fosfat madeni ve telefon operatörleri başlıklarında adım atılamamış olmasından Rusya sorumlu tutuluyor. 

Sonuç olarak Rusya İran’ı gözden çıkarmamakla birlikte gerektiği ölçüde sınırlandırabileceği bir bölgesel aktör olarak görmek istiyor. Son manevralarının önemli bir boyutunu Suriye’yi yağma planlarındaki rekabet oluşturuyor. Ancak gözden uzak tutulmaması gereken bir şey her iki ülkenin de bu alanda kendi cüsselerini çok aşan büyük bir rakibe sahip oldukları gerçeği. 

Savaşın başından beri Suriye’ye dönük pasif ve dolaylı destekçiliği tercih etmiş olan Çin şimdiden Suriye’nin en büyük ticari ortağı haline geldi. Ülkedeki yatırım olanaklarının Çinli sermayedarlara tanıtımı için özel bir çaba içinde olan Suriye devletinin Pekin büyükelçisi Imad Moustapha “yalnızca Çin’in Suriye’nin yeniden inşasında gerçek bir rol oynayabileceğini” düşünüyor ve Çinli yatırımcıların ihalelerde önceliğe sahip olabileceğini belirtiyor. 

Bütün bu hengamenin olası sonuçlarından biri parayı veren Çin düdüğü çalarken Rusya’nın dış politikadaki “başarılı” manevralarına rağmen iktisadi yetersizlikleri yüzünden emperyal hırslarını doyuramaması olabilir.