Son bomba

Bazen Venezuela’nın faşist muhalefetinin verdiği soğukkanlı ve sinsi fotoğrafa rağmen aslında komik olduğunu düşünüyorum. Geçen ay yaşanan olaydan sonra yine aynı hisse kapıldım. Chavez’e ait olduğunu iddia ettikleri bir ses kaydını piyasaya sürmüşler. Kayıtta Chavez kardeşi Adan ile konuşuyor. Ona aslında ölmediğini, dost bildiği kişilerin adamlarınca kaçırıldığını söylüyor. Üstelik kayıt meczup işi filan değil. Hükümetin iddiası doğruysa muhalefet lideri Capriles’in siyaset danışmanı J. Rendon’un kafasından çıkmış.

Kim inanır buna, diyor insan değil mi?

Venezuela muhalefeti, bu yöntemlerle mi ülkedeki devrimci sürece nokta koyacak?

Venezuela Şirinler ülkesi, muhalefet Gargamel mi ki böyle uyduruk yöntemlere bel bağlanıyor?

Öncelikle bu tür komploların Venezuela muhalefetine özgü olmadığını belirtelim. ABD ve CIA destekli tüm karşıdevrimci, bize komik gelen komploları bir araya getirsek ortaya kocaman bir külliyat çıkar. Üstelik bunların bir kısmı su katılmamış bir ahmaklığın neticesi olabilir gerçekten de…

Venezuela muhalefeti çok büyük ihtimalle Amerikalı danışmanlarının haberi olmadan tuvalete bile gitmiyor. ABD’nin bu kesimlere Chavez sonrası ‘elinizden geleni ardınıza koymayın’ dediğine de eminim. Kredileri sonsuz. Bu ses kaydı fantazisine de gönülleri olsun diye ses çıkarılmadı belki.

Bana daha kuvvetli görünen diğer ihtimal ise şu: Bu saçmalığın tutarlı bir stratejinin parçası olarak belirli bir işlev üsteleneceği öngörüldü.

Ülkenin son bir yılını hatırlayalım. Chavez’in Ekim 2012 seçim zaferinin ardından hastalığının nüksettiği duyruldu. Bundan sonra Venezuela halkı ABD-İspanya-Venezuela üçgeninde konuşlanan karşıdevrimci şebekenin Chavez’in hastalığına ilişkin insanlık dışı spekülasyonlarına maruz kaldı. Ülkeyi uçurumun kıyısında gösterecek girdiler yapılıyordu sürekli. Chavez’in 5 Mart’ta ölümünün ve 14 Nisan’da Maduro’nun küçük bir oy farkla başkan seçilmesinin ardından muhalefetin azgınlığı tepe noktasına vardı. Seçimlerde yolsuzluk iddiaları, kırılgan Venezuela ekonomisini altüst eden sabotajlar, şiddet eylemleri, medyada yürüyen iftira kampanyası ülkede bir kaos ortamının var olduğu görüşünün yaygınlık kazanmasına hizmet ediyordu.

Devrimin ülkesi olan Venezuela talihsiz ve tekinsiz bir acayiplikler ülkesine dönmekteydi sanki.

Maduro 14 Nisan’da Chavez’in ölümünün yarattığı moral bozukluğu ile paralize olmuş 900 bin Chavista’nın sandığa gitmediğini söylüyor. Ve şimdi Venezuela bir yıl dolmadan üçüncü seçimine hazırlanıyor. 8 Aralık’ta belediye seçimleri yapılacak. Muhalefetin yeni bir plebisit olarak gördüğü, göstermeye çalıştığı yeni bir seçim.

Seçim çalışmaları startını da Chavez’in ses kaydı ile vermiş oldular bana kalırsa. Kim inanır demiştik, değil mi?

Aralıksız piyasaya sürülen yalanlarla gerçeklik algısı zarar görmüş, içine kurt düşmüş, Chavez gibi bir devin öldüğüne hâlâ inanmakta güçlük çeken birileri inanabilir.

Ama bunun ötesinde yüksek dozda kaygıya eklenen kuşkular siyasete dönük ilgisizliğe dönüşürse gerçekten Chavistalar için seçim yenilgisi anlamına gelebilir. Bu ses kaydı da bu yenilgide kendi mütevazı rolünü oynamış olur.

Yazı burada bitti aslında ama içime sinmiyor. Biraz uzun olacak ama söylemeden edemeyeceğim. Venezuela bir seçimden diğerine koşan sözümona demokratik bir sistemden örgütlü halk katılımına dayanan bir siyasi düzene geçmediği sürece, Venezuela Devrimi saldırılara bu kadar açık olmaya, düpedüz delisaçması olan komplolar da ürpertici olmaya devam edecek.