Sol Peronizm’in sonbaharı

Geçen ay sonunda Arjantin’in lideri Cristina Fernandez’e hasta yatağında bir iyi bir de kötü haber geldi.

İlk haber seçim sonuçlarıydı. 27 Ekim’deki parlamento seçimlerinde Cristina’nın 2003’ten beri iktidardaki partisi Zafer Cephesi’nin oylarında önemli bir düşüş yaşanmıştı. Parti Arjantin Parlamentosu’nun iki meclisinde de uzun süre keyfini sürdüğü üçte iki çoğunluğu yitirmişti. Bu gelişmenin herkesin ilk aklına gelen doğrudan sonucu şu: Bir anayasa değişikliğiyle Cristina’yı 2015’te üçüncü kez başkan seçtirme planları suya düştü. Bu 2003’te açılan Kirchnerler parantezinin kapanması anlamına gelecek. Peronist geleneğin sol kulvarında yer alan Zafer Cephesinin, Kirchner çiftinin karizmatik liderliğine yaklaşabilecek yeni bir aday çıkarması şimdilik mümkün görünmüyor. Eğer böyleyse, yakın gelecekte Arjantin siyasetini önemli bir değişim bekliyor demektir.

Daha iyi anlamak için, Peronizmle bizim Kemalizm arasında bir analoji kursak büyük bir gaf yapmış olmayız sanırım. Arjantin siyasetini elli küsur yıldır belirleyen bu geniş ideolojik kulvar kendi içinde sürekli dönüşüm halinde olmuş, kendi sol ve liberal varyantlarını yaratmış. Bu durum Arjantin’de kanıksanmış durumda. O kadar ki 90’ların başında Peronist başkan Carlos Menem ülkeyi tam boy sermayeye teslim ederken ‘işçinin, yoksulun dostu’, devletçi atası Juan Peron’un kemikleri sızlar mı acaba diye hiç düşünmedi. O günün yükselen değeri sepserbest bir piyasaydı ve bu Arjantinlilere dar boğazdan çıkış kapısı olarak sunuluyordu.

On yıl kadar sonra, ülke yıkıcı piyasa politikalarıyla iflasa sürüklenmişken bu kez bir sol Peronist, Cristina Fernandez’in müteveffa eşi Nestor Kirchner sahneye çıktı ve Peronizmin başlangıçtaki ilkelerine yakınsayan bir ulusal ekonomi politikası yürürlüğe koydu. Uluslararası para kuruluşlarına ve sermaye kesimlerine gözdağı verdi. Ülke zenginliğinin yurtdışına kaçırılışını sınırlamaya çalıştı. Arjantinlileri geniş sosyal programlarla tanıştırdı.

27 Ekim seçim sonuçları açıklandıktan sonra ulusal ve uluslararası ana akım medyanın hemen hemen tüm organları kopyala-yapıştır usulüyle şunu dedi: Arjantinliler hızla artan enflasyon, ithalat üzerindeki kısıtlamalar, yüksek vergiler, döviz kontrolleri ve yüksek suç oranlarına karşı tepkilerini ortaya koydular.

Sermaye sınıfının sol Peronizme karşı iyiden iyiye tahammülsüzleştiği açıkça görülüyor. Kirchnerlerin neoliberal dönemde üstelik uluslararası kriz koşullarında sürdürmeye çalıştıkları ulusal korumacı politikalar mantıki sınırlarına ulaştı ve sorun üretmeye başladı. Bu sorunlar da sermaye tarafından iktidara karşı bol bol kullanılıyor.

2015 başkanlık yarışı için Cristina’nın kabinesinden kopup kendi partisini kuran Sergio Massa favori isim olarak öne çıkıyor. Son seçimlerde büyük başarı elde etti. Peronizmin bir felaketten kurtaracaklarını, akıldışı ekonomi yönetimine son vereceklerini söylemiş. Sermaye desteğini de arkasına almış. Peronizmin yeni sürümü yapım aşamasında anlayacağınız…

İşte böyle, Arjantin siyaseti bir ucu sağ Peronizme diğer ucu sol Peronizme vuran bir sarkaç gibi işliyor. Arjantin’in geniş emekçi kesimleri sarkaç salınım halindeyken heyecanlar, öfke patlamaları, sevinçler ve hayal kırıklıkları yaşamaya devam ediyor.

Cristina’ya bir de iyi haber geldi, demiştik. Dört yıl önce meclisten geçen anti-tekel medya yasası Clarin grubuyla Cristina arasında cereyan eden kıran kırana bir mücadelenin sonunda nihayet Anayasa Mahkemesi tarafından onayladı. Yasaya göre Clarin’in dev yazılı, görsel basın ve internet ağını parçalayıp satışa çıkarması gerekecek.

Clarin ülkenin diktatörlük dönemi suçlarına ortak olmuş, neoliberal dönemde hükümet borazanlığı yapmış, Kirchnerlerin emekçiler cephesinden onaylanabilecek tüm politikalarına savaş açmış rezil bir sermaye grubu. O nedenle alınan sonuç tarihsel değeri olan ve bana kalırsa sadece Cristina için değil Arjantin için de büyük bir zafer. Ancak Kirchnerlerin sonbaharında yasanın ne ölçüde uygulanabileceğini kestirmek gerçekten çok zor.