Rus diplomasisinin başarısı

Yılın son günlerinde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Rus NTV kanalında yayınlanan “Uluslararası Hızar” adlı şov programına katıldı. Sunucu, Lavrov’a geride bıraktığımız senenin zor geçtiğini, Fransa seçimleri, Brexit ve Katalan referandumu derken Rusya’nın bu yıl hangi ülkelerin siyasi süreçlerine müdahale etmeyi planladığını sordu. Lavrov her zamanki titizliği ile Rus komplolarına konu olan ülkeler listesine Danimarka, İsveç, Makedonya, Karadağ ve Avusturya'yı ekledi ve bu işlerin hiç de kolay olmadığını örneğin Japon imparatorunu devirmek üzere çalışmalarının sürdüğünü ancak imparatorun iki yıl ek süre istemesi üzerine işin uzadığını aktardı.

Ve bu diyalog sırasında sunucunun ciddiyetine Lavrov’un espri yaptığı anlarda dahi asla ödün vermediği donuk ifadesi eşlik etti.

Ruslar eğleniyorlar. Amerikan kaynakları Rusya’nın çevirdiği gizli dolaplarla ilgili söylentileri kontrolsüz biçimde çeşitlendirdikçe konu iyiden iyiye saçma bir hal aldı. ABD’deki iktidar kavgasının en önemli malzemesi olan Rusya’nın 2016 başkanlık seçimlerine müdahalesi iddiaları da bu arada bir politika aracı olarak eski değerini yitirdi.

Rusya ise özgüvenli bir biçimde müdahale iddiaları ile dalga geçiyor. Bunların ortaya saçılmasından da hiç şikayetçi değil üstelik. Eğer ateş olmayan yerden duman çıkmazsa, bu da yalnızca Rusya’nın kudretini gösterir çünkü.

2017 yılı bir önceki yılın sonundan devrolmak üzere ABD ve Rusya arasında diplomatik bir bilek güreşine sahne oldu. Başka koşullarda savaş nedeni sayılabilecek seçimlere müdahale gibi iddialar, diplomatik misyonların kapatılması ve diplomatların sınır dışı edilmesi gibi kararlar kimseyi şaşırtmamaya başladı.

Bu bilek güreşinde Rusya’nın en büyük avantajı dış politikada vermeyi başardığı ilkeli ve tutarlı görüntü. ABD’nin dış politikası ise sansasyonel çıkışlara bayılan Trump’ın başkanlık döneminin açılması ile birlikte iyiden iyiye -Lavrov’un ifadesiyle- break dansa döndü.

Sergey Lavrov’a "en azından belirli kuralları olduğu için Soğuk Savaş rekabetini özledik" dedirten koşullarda, Rus diplomasisi ısrarlı biçimde devlet ciddiyetini hissettiriyor, devletler arası ilişkilerde mütekabiliyet esasına dayanan ölçülü tepkiler veriyor ve Rusya’nın başka ülkelerin egemenlik haklarına saygılı olduğu mesajını yayıyor.

Üstelik bunu son yıllarda dışarıda giriştiği siyasi ve askeri operasyonlar eşliğinde yapıyor. Donbas’taki düşük yoğunluklu savaş sürüyor ama üç yıl önce Kırım’ın ilhakı konusunda esip gürleyen emperyalist batı bugün ancak homurdanabilmekte. Başta Rusya’nın Suriye’ye girişi bu ülkedeki karmaşık krizi daha da derinleştiren bir unsur olarak görülüyordu. Şimdi ise Rusya Suriye konusunda tutarlı bir stratejisi olan yegane aktör olarak kendi hedefleri bakımından başarılı sayılıyor. Batı dünyasında kendinden geçmiş Rus düşmanı propagandaya rağmen ne Ukrayna ne de Suriye krizi Rusya’nın meşruiyet iddiasının uluslararası kamuoyunda karşılık bulmasını engelledi.

Öte yandan Rus dış politikasının aşırı pragmatizmini anlamak için son iki yılda Türkiye ile ilişkilerde izlediği seyre bakmak yeterlidir. Rus dış politikası kurnaz, esnek ve pragmatiktir. Putin’in Tayyip Erdoğan ile her el sıkışmasında aklından ne geçtiğini düşünürken bir kez daha emin olduğumuz bu duruma rağmen Rusya’nın hâlâ ilkeli bir dış politika izlediği görüntüsünü koruyabiliyor olması üzerinde durulmaya değer bir konu.

Başarılı bir diplomasi pratiği, evet, kesinlikle önemli bir etken. Rusya ezelden beri dış politika ihtiyaçlarına cevap verebilen yetenekli diplomatlar çıkarmış bir ülke ve Lavrov şüphesiz bu geleneğin temsilcisi. Rusya’nın 1990’larda karşı devrim tarafından yok edilen uluslararası varlığını yeniden inşa eden çizginin baş icracılarından. Kırım Savaşı hezimetinin ardından Çarlığa iki paralık olmuş itibarını yeniden kazandıran dışişleri bakanı Prens Gorçakov’u kendisine örnek aldığını biliyoruz.

Ancak parlak Rus diplomasisi Rusya’nın bu alandaki başarısını açıklamaya yetmiyor.

Geride bıraktığımız yılın ortalarında Lavrov’un Trump’la görüşmesinin ardından Rusya’nın “doğrulamaya ya da yalanlamaya değmeyecek kadar ileri derecede saçmalık” olarak nitelendirdiği bir iddia Washington Post tarafından ortaya atılmıştı. Bu iddiaya göre Trump, Lavrov’a Amerikan devletinin cihatçılarla ilgili bazı aşırı mahrem sırlarını vermişti.

Dünyanın en büyük emperyalist gücünde şu sıralar vaziyet bu. Bugünkü Rusya’nın başarısının asıl sırrını da tam olarak burada aramak gerekir. Ve Rusya’yı dünya barışının koruyucusu ilan etmeden önce iki kere düşünmekte fayda var.  

Uluslararası sermaye rekabetinin kızıştığı, Amerikan devletinin büyük bir iktidar savaşının sahnesi olarak dağılma emareleri gösterdiği bu tekinsiz dünyada Rusya kendine alan açmaya çalışırken silahlanma konusunda da hiçbir büyük güçten aşağı kalmıyor.

Ve tarihten bildiğimiz gibi, barış koşullarında rekabet sürdürülemez hale geldiğinde başarılı diplomasi pratiklerinin çöpe gitmesi de an meselesi oluyor.