İmkansızı istemek

Hani bazen isteriz. Çok isteriz ama biliriz, sezeriz ki istediğimiz şey imkansızdır. Rusya’da hükümetten sahici bir ulusal ekonomi politikası uygulamasını isteyen milliyetçi siyasetçi ve iktisatçılar içten içe hissediyor olmalılar, imkansızı istediklerini.

Gümrük duvarları yükselecek ve ülke yabancı malların istilasından kurtarılacak, hammadde ihracat gelirleri teknolojik yatırımlara aktarılacak, ülkeden sermaye kaçışına kısıtlamalar getirilecek, ülkeyi dolara ve batılı finansal yapılara bağımlılıktan kurtaracak uluslararası alternatifler yaratılacak.

Ve devlet yıllardır kârlarının bir kısmını batılı tekellerle paylaşarak semirmiş oligarkları, zenginliklerine uluslararası bankalarda takla attırmaktan vazgeçmeye ve kendi ülkelerinde yatırım yapmaya zorlayacak.

Milliyetçilerin gündüz düşlerine Putin’in bazı ekonomi politikaları katkıda bulunmuştu.

Devletin ülke gelirlerini koruma adına en radikal hamlesi enerji sektöründe oldu. Oligarkların, hisselerini batılılarla paylaştıkları Yukos, Sibneft gibi şirketlerine yönelik operasyonlar enerji piyasasının devlet kontrolüne geçmesini sağladı. Petrol ve doğalgaz yatırımlarında yabancı varlığını yüzde 25 ile sınırlı tutan bir yasa çıkarıldı. Başına güvenlik bürokrasisinin üst düzey simalarının geçirildiği devlet-özel ortaklıkları büyük enerji ve altyapı yatırımlarına giriştiler.

Bunların yanı sıra siyasi iktidar büyük yatırımları emperyalist finans kuruluşlarının kredilerine muhtaç olmaktan kurtarabilmek için çeşitli adımlar attı. Eski Sovyet cumhuriyetlerinin bir kısmını kapsayan Avrasya Ekonomik Birliğinin adım adım inşası ya da BRICS kapsamında işbirliği arayışları örnek olarak gösterilebilir.

2000’lerin başından beri hakim piyasacı paradigma içinde alternatifler arayarak Rusya ekonomisini yeniden ayağa kaldırma çabaları belli ölçülerde sonuç vermişti. Rusya’da söz konusu yıllarda ekonomi istikrarlı biçimde büyüdü, enflasyon ve işsizlik azaldı, reel ücretlerde ciddi iyileşme sağlandı.

Ta ki önce 2008 finansal krizi ve 2014 Ukrayna krizi ile başlayan uluslararası ekonomik yaptırımlar Rusya ekonomisinin kırılganlığını ve dışa bağımlılığını gözler önüne serene kadar.

Kültürel ve ideolojik alandaki vatansever söylemlerin, ülkedeki derin Sovyet nostaljisine hitap eden göndermelerin ve güçlü devlet şişinmelerinin sahibi Putin hükümeti iş ekonomiye gelince su koyuveriyordu. Putin serbest piyasaya inancını her seferinde yineliyor, Sovyetler'i geri getirmeye çalıştığına ilişkin iddialara kuru iftira muamelesi yapıyordu.

Siyasi iktidar kilit enerji ve savunma sektörlerine dönük devlet müdahaleleri ile ekonominin motorunu çalıştırdığı aynı yıllarda elektriği özelleştiriyor; uygun koşullar doğduğunda başka alanlarda da özelleştirmelerin gerçekleşeceği müjdesini veriyordu.

Yine aynı yıllarda devlet desteği ile enine ve boyuna büyüyen Rus sermayesi büyük bir hırsla yurtdışında mal mülk ediniyor, paralarını offshore cennetlerine akıtıyordu.

Rus sermayesi dışarıya saldırırken yabancı yatırımcılara da Rusya’ya gelmeleri için cazip teklifler yapılıyordu.

Putin yönetiminde ekonomide korumacılığı savunan figürler hep var oldu. Ancak ekonomi, maliye bakanlıkları ve merkez bankası gibi ekonomi yönetiminin kilit noktaları piyasacı çizginin elinde kaldı.

Çarpıcı bir örnek Sergey Glazev’in başına gelendir. Yeltsin döneminde dış ekonomik ilişkiler bakanlığı yapmış, 2003’te Rodina adlı partiyle muhalefete soyunmuş “milliyetçi” Sergey Glazev’i 2012’de Putin muhtemelen biraz da kontrol altında tutmak adına önemsiz bir danışmanlığa atadı. Glazev merkez bankası başkanlığı gibi önemli bir pozisyona ulaşmak için büyük çaba sarf etse de koltuk 2013’te “müdahalesizlik” yanlısı Elvira Nabiullina’nın oldu.

2014 Ukrayna krizinin ardından başlayan uluslararası yaptırımlarla birlikte “otarşi” sevdalılarına gün doğmuş gibi gözükse de iktidarın temel ekonomik yönelimlerinde değişikliğe gideceğine ilişkin ciddi bir emare ortaya çıkmadı.

Özü koşulsuz sermaye savunuculuğu olan bu yönelim ülkenin kısırdöngüden çıkmasını imkansız hale getiriyor. Glazev gibi bugün ulusal ekonomiyi savunanlara Sovyet birikiminin üzerinde tepinirken aklınız neredeydi diye sormak gerekiyor.