Herkes birlik olmak istiyor ama...

Gözde Kök'ün “Herkes birlik olmak istiyor ama...” başlıklı yazısı 28 Mayıs 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Geçen hafta Kolombiya’nın Cali kentinde bir zirve toplandı. Pasifik İttifakı Zirvesi... Bu ittifak Pasifik’e kıyısı olan 4 ülkenin yönetimleri tarafından geçen yıl oluşturuldu. Bu ülkeler kuzeyden güneye Meksika, Kolombiya, Peru ve Şili... Ortak özellikleri Amerika Birleşik Devletleri’yle olan derin bağları ve başarısızlığı defalarca ispatlanmış serbest piyasa politikaları izleyen hükümetlere sahip olmaları...

Zirvede ittifak ülkeleri kendi aralarında gümrük vergilerini yüzde doksan oranında düşürdüklerini ve bunun bir başlangıç olduğunu bildirdiler. Ayrıca bu ülkeler arasında vizesiz geçiş mümkün olacak. Dünyanın çeşitli yerlerinde ama öncelikle ekonomik ve ticari bir açılım gerçekleştirmek istedikleri Asya’da, ortak elçilikler ve ticari temsilcilikler açacaklarmış. İstanbul’da böyle bir ticari temsilcilik açılmış bile...

Bu zirve bana 2005’de Arjantin’de yapılan bir başka zirveyi hatırlattı. O zamanki ABD başkanı George W. Bush’un feci şekilde madara olduğu Amerikalar zirvesiydi bu. Bush’un Latin Amerika’nın tümünü kapsayan bir serbest ticaret antlaşmasını kabul ettirme girişimi hem zirveye katılan liderler düzeyinde hem de sokaktaki protestolarla sert bir biçimde reddedilmişti. ABD’nin işleri eskisi gibi götüremeyeceği konusunda aldığı çok güçlü bir sinyaldi bu. Bundan sonra Latin Amerika’nın kendi içinde oluşturduğu ve genellikle solcu/sosyal demokrat hükümetlerin damgasını vurduğu birlik projeleri güç kazandı.

1991’de Brezilya’nın girişimi ile kurulmuş olan Mercosur’a (Güney Ortak Pazarı) 2008’de yine aynı ülkenin kurduğu Unasur (Güney Birliği) eklendi. Venezuela ve Küba arasındaki bir anlaşmaya dayanan ALBA (Bizim Amerika Halkları için Bolivarcı İttifak) 2004’te kurulmuş ve ülkeler arası ilişkilerde ekonomik çıkarlar yerine dayanışmayı ön plana çıkaran söylemi ile benzersiz bir örnek teşkil etmişti. Son olarak, 1948’de kıtada Sovyet etkisine karşı ABD öncülüğünde kurulmuş olan ve halen Küba’nın dışlandığı OAS’a (Amerika Devletleri Örgütü) alternatif olarak CELAC oluşturuldu. Latin Amerika ve Karayip Ülkeleri Topluluğu. Böylece ABD’nin bölge meselelerine dahlini azaltan bir siyasi müdahalenin yanı sıra ekonomik ve ticari ilişkiler bağlamında bölgenin kendi içinde birlik olması ve ABD’ye karşı Çin, Rusya gibi ülkelere yönelinmesi konusunda mesafe kaydedildi.

Her şey buraya kadar çok güzel... Ancak durum göründüğü kadar güllük gülistanlık değil. ABD’nin Latin Amerika’yı koskoca bir serbest ticaret çiftliğine çevirme hayalinin önündeki en büyük engel olan Mercosur’da bir tıkanma yaşanıyor. Bu tıkanma, birliği oluşturan ülkelerin kendi aralarındaki sorunlardan ileri geliyor. Öncelikle birlik ülkeleri arasındaki eşitsizlikler... Birlik geçen seneye kadar Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay’dan oluşuyordu. Büyük abilerle küçük kardeşler birliği gibi. Bir kere Brezilya sermayesi Uruguay ve Paraguay ekonomilerinin önemli bir bölümünü kontrol ediyor. Birlik var olan sömürü çarkının devamına hizmet ediyor. Arjantin’in kendi ekonomisini koruma adına birlik kurallarına aykırı olarak yükselttiği gümrük duvarları en fazla küçük kardeşleri zarara uğratıyor. Bu duruma kızan Brezilya’nın Arjantin mallarına dönük misillemeleri birlik içinde çatışma görüntüsü yaratıyor. Yine Arjantin’in döviz kontrol politikası Arjantinli turistlerin önemli bir kalemini teşkil ettiği Uruguay turizmini olumsuz yönde etkiliyor. Birkaç ay önce mikrofonun açık olduğunun farkında olmayan Uruguay lideri Mujica, yanındakine Arjantin’in eski ve yeni devlet başkanlarını kastederek “Yaşlı cadı şaşı kocasından beter çıktı” diyerek serzenişte bulunmuştu. Özür dilerken hapishanede geçirdiği uzun yıllarda bu tarz argo konuşmanın gizli bir iletişim yöntemi olduğunu ve hala bu alışkanlığı üzerinden atamadığını belirtmişti. Her neyse... Sonuçta rahatsızlık en açık biçimde dile getirilmiş oldu.

Mercosur’un siyasallaştığı ve ideolojik bir kampa dönüştüğü, ABD tarafından üretilen ve kıtanın sağ güçlerinin bol bol kullandığı bir argüman. Başlıca nedeni, geçen yıl bir meclis darbesi ile solcu başkan Lugo’nun görevine son veren Paraguay’ın üyeliğinin askıya alınması ve hemen ardından Venezuela’nın üyeliğe kabulü... Bu argümandan en fazla rahatsız olan ülke, ABD ile ipleri koparmak istemeyen ve geniş bölgesel çıkarlara sahip olan Brezilya.

Venezuela ise en başından beri birliğin üye ülkelerin sermayelerine hizmet etmekten çıkarılıp bölgenin yoksul halkları lehine politikalar geliştirecek bir dayanışma örgütüne dönüştürülmesi gerektiğini söylüyor. Birliğe güç kattığı herkes tarafından kabul edilen Venezuela, belki birliğin çehresini değiştirecek müdahalelerde bulunabilir.

Aksi takdirde karşı taraf, şimdilik bir yere varıp varmayacağı belli olmayan Pasifik İttifakı ile her şeyden önce ideolojik bir saldırı başlatmış bulunuyor. Fikir babasının ABD olduğu kesin olan bu yeni oluşum, allayıp pulladıkları serbest ticaret söylemi ile Mercosur’un başarısızlıklarından fazlasıyla nemalanacak gibi görünüyor. Bölgenin zayıf halkalarını da kendilerine mıknatıs gibi çekebilirler. Paraguay zaten o yolun yolcusu. Ama örneğin sol bir yönetimin iş başında olduğu Uruguay’ın da sıraya girmiş olması düşündürücü.