Evet evet, Süper Devrimciler!

Latin Amerika ve Küba üzerine yazıların yer aldığı bu köşede geçen hafta Küba ABD ilişkilerinde yaşanan çarpıcı gelişmelerin ele alınmaması tuhaf olurdu. Öte yandan benim iki ülke ilişkilerinin geleceği üzerine sağcısı ve solcusuyla, mesafeli analizler, spekülasyonlar yapan koroya katılmam da mümkün değil. Yaşanan gelişme benim açımdan oldukça öznel bir yan taşıyor, bu gelişme karşısında dışarıdan gözlemleyen değil, içeriden etkilenenlerden sayılırım… Örneğin süreci yakından takip eden ve Küba’nın mücadelesine katkıda bulunan Küba Dostluk Derneği’nin bir üyesi olarak konunun Küba açısından bir başarı mı başarısızlık mı olduğu yolundaki tartışma benim için gündem dışı. ABD ablukasının Küba halkı için ne anlama geldiğini ve bundaki milim oynamanın hayatlarında ne büyük bir fark yaratacağını biliyorum; Kübalıların bunun için ne kadar uzun süredir mücadele ettiklerini de… Ne arkadaşlarım ne de ben kahiniz. Gelecekte ne olur kesin olarak bilemeyiz. Ama sıradan analistlerden farklı olarak şunu rahat biçimde söyleyebiliriz. Küba ABD’nin yarım asırlık zalim politikasını boşa çıkaran, O’nu kıtada yalnızlaştıran, Amerikan kamuoyunun dikkate değer bir kesimini kendi lehine çevirmeyi başaran mücadelesini sürdürecek. Sanırım o çok derin analizlerde hesaba katılmayan bu… O derin analizlerde Küba’nın mücadelesinin, Küba’nın gösterdiği direncin esamisi yok. Küba’nın eğitim, sağlık gibi alanlardaki başarılarını kabul edenler dahil, iş derin analize gelince Küba’yı bir kez kapıları açtı mı, ABD tarafından sinek gibi ezilecek bir zavallıya indirgiyor. Oysa Küba’nın kapıları hiç kapanmadı… ABD girmiyordu o kapıdan içeri… Emperyal kibrini bir kenara bırakıp adım atamadı o kapıdan; paralı askerlerini, biyolojik silahlarını, kirli teknolojilerini gönderdi şimdiye kadar. Şimdi başka bir şey deneyecek. Tabii ki deneyecek. Saf mıyız? Obama da saklamıyor ki bunu. Şu ana kadar ahlaksız bir politika yürüttük, soykırım suçu işledik, demiyor ki…* Başarısız olduk, mevcut politika çıkarlarımıza hizmet etmiyor, başka bir şey deneyeceğiz diyor. Küba’nın yürütmekte olduğu, pek çoklarının zannettiğinin aksine son 20 yılın politikalarıyla tutarlılık içinde olan ekonomi politikalarını kendine yontmak istiyor, bir renkli devrimin kitle dekorunu oluşturacak şimdiye kadar yaratmayı beceremediği yapay bir toplumsal muhalefet hareketini şimdi daha doğrudan yöntemlerle yaratmayı arzuluyor olabilir. Ne yapsın Küba? Kapılarını sıkı sıkı kapasın, üstüne de kilit mi vursun? Bu nasıl bir akıl? Küba hiçbir zaman kendini böyle savunmayı seçmedi. Kötülüğün üstüne iyilikle gitti. Kirli komploların üstüne açık diplomasiyi zorlayarak, iftiralara karşı kendini hiç gizlemeden dürüstçe ortaya koyarak, tekelci sermaye çıkarları adına kapalı kapılar ardında yapılan siyaset tarzına karşı örgütlü halk gücüyle, insanın bir maliyet kaleminden ibaret olduğu bir dünyaya karşı insanı savunarak. Küba’nın sonunu getiren kehanetleri yapanlar geçen haftanın en can alıcı olayı olan beşlinin serbest bırakılması olayını nasıl yorumluyorlar? Önemsiz bir detay, yoksa ABD hamle yaparken böyle bir iyi niyet gösterisinde mi bulundu? Akıllardan ne geçiyor bilmiyorum. Çünkü bu konuya pek değini yok. Bana göre Küba beşlisi vakası gerçeğin kestirme yoldan izahı. Bu örnekte ne ararsanız var. Küba’nın insana verdiği olağanüstü değer var, “Yeni Kübalı” diyelim artık biz ona - ki Küba beşlisi bunun en güzide örneğidir- erdemleri var, olağanüstü gelişkin bir adalet duygusu, adalet için inatla, ısrarla seferber olan ve tüm dünyadaki dostlarını seferber etmeyi başaran örgütlü bir halk hareketi var. Ben bu vakaya detay demem, Küba’nın ABD’yi nasıl gerilettiğinin açık vesikası derim. Küba hepimiz adına insanı savunma cesaretini göstermişken Küba’yı Libya’yla korkutmaya kalkmak ne? Ben bu parallelliği kuranlar adına hicap duyuyorum. 56 yıldır yaşanan yalnızca iki ülkenin, iki toplumsal sistemin değil, iyiyle kötünün mücadelesidir. İyiye destek olun, cesaret verin. Kötünün ekmeğine kibrinizle, kuşkuculuğunuzla, çok bilmişliğinizle yağ sürmeyin. * Her yıl Ekim ayında Küba’nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunduğu ve Küba’ya uygulanan ablukanın 1948 tarihli Cenevre Sözleşmesi uyarınca soykırım suçu olduğunu ifade eden karar tasarısı ABD, İsrail ve iki buçuk muz cumhuriyeti dışında tüm ülkelerce kabul ediliyor.