Daha kaç yıl

Geçen hafta gazetemizin kitap ekinde çok hoşuma giden bir röportaj yayınlandı. “Chavez kuşağı yazarları” olarak geçen yeni bir akımın genç temsilcilerinden Juan Manuel Parada ile yapılan röportaj…

Parada’nın en çarpıcı bulduğum sözleri büyülü gerçekçilik akımının ortaya çıkışı üzerineydi. “Amazonlardan And Dağları’na Latin Amerika’ya dair her şeyde ortak olan tek şey aslında ‘ölçüsüzlük’. Davranışlardaki ölçüsüzlük, o görkemli doğadaki ölçüsüzlük...” Parada’nın isteği üzerine ilk geldiklerinde karşılaştıkları görkemli doğa, azgın nehirler, dev ormanlar, azgın tropik yağmurlarla karşılaşan Avrupalıların şaşkınlığını düşünüyoruz. Üzerinden yüzyıllar geçtikten sonra, belki de hiç geçmeyen bu ilk şaşkınlığın edebiyattaki ifadesi büyülü gerçekçilik oluyor.

Peki ya siyasetteki ifadesi?

Peru’dan örnek vererek anlamaya çalışalım.

Peru gerçekten de sınır tanımaz bir doğanın insanlığa sunduğu bolluk ve bereketle, kadim bir tarihin miras bıraktığı güzellik ve zenginlikle bezeli görkemli bir ülke. Bu ülkeyi hâlâ, gördükleri karşısındaki hayretlerini kısa sürede ölçüsüz bir iştaha ve yağma arzusuna dönüştürebilmiş Avrupalıların siyasi, iktisadi ve kültürel devamcıları yönetiyor. Ülkemizi pazarlamakla mükellefiz diyerek, ülkenin altınını, gümüşünü, bakırını, petrolünü, doğal gazını ve daha nelerini dışarıya hibe ederken ceplerini dolduran tüccarlar ve onların yüzü hep gülsün diye sürüp giden kokuşmuş bir siyasi düzen.

Birbiriyle ilişkisiz gibi görünen, iki gün önce bir haber portalında yan yana dizilmiş üç haber:

2011’den bu yana ülkeyi yöneten Ollanta Humala’nın önlenemez düşüşü. Son kamuoyu yoklamalarına göre Başkan’a verilen destek yüzde 26’ya gerilemiş.

Humala’nın Uzak Doğu gezisi sonrası Paris’e uğrayarak Başkan Hollande ile yaptığı görüşme Peru Parlamentosu’nun onayladığı programa dahil olmadığından, Anayasa’yı ihlal sayılmış.

Eski Devlet Başkanı nam-ı diğer diktatör Fujimori mahkemeye pijamaları ile gitmek istediğini söylemiş.

1990-2000 arası Maocu gerilla örgütü Aydınlık Yol’u bitirme iddiasıyla altına imza attığı binlerce katliam ve bunlara eşlik eden yolsuzluklar nedeniyle yargılanan Fujimori pasif direniş sergiliyor. En büyük destekçisi parlamentoda büyük bir grubu temsil eden kızı Keiko son seçimlerde başkanlığı kıl payı kaybetmişti. Şimdi Humala’yı her fırsatta sıkıştırıyor, babasından özür dilenmesi, ev hapsine geçirilmesi ve daha iyisi serbest bırakılması için her türlü kirli pazarlığa varım diyor.

Humala’nın seçim sonrası keskin bir dönüşle satışa getirdiği Kongre’nin sol partileri, onun sağcı siyasi rakipleriyle kah birlik oluyor, kah ayrı düşüyor.

Sonu gelmeyen şantaj ve pazarlıklara malzeme her zaman hazır. Başkan’ın Fransa ziyareti de öyle oldu… Kimse Kongre’nin iradesini çiğneyerek Fransa’ya gidemezmiş. Peh!

2016 başkanlık seçimlerinde ne olacağı şimdiden en önemli gündem maddesi. Humala’nın eşi başkan adayı olabilecek mi? Fujimori kendi karısı heveslenmesin diye “first lady”lere başkanlık yolunu kapatan bir yasa çıkarmıştı!

Ve Humala gerçekten giderek düşüşte. Halkçı bir programla seçimlere girdi. Perulular bir kez daha inandı, umutlandı. Humala’nın U dönüşü için birkaç ay geçmesi yetti. Seçildikten sadece dört ay sonra, Cajamara bölgesinde madencilik faaliyetleri için dağ göllerini kirleten şirkete karşı süren mücadele kızışınca Humala, cevabını 17 bakanından hepsi de solcu olan 11’ini bir kararname ile görevden alarak ve halktan yana açık tavır alan birkaçına cezaevi yolunu göstererek verdi.

Yabancı şirketlerin ödediği imtiyaz bedellerini yükselterek yarattığı bir milyar dolar ek geliri sosyal kalkınma programlarına yatıracakmış. Bu bir milyar dolarla “Peru rüyası”nı gerçekleştirecek, Peru halkı da tatmin olacak.

Perulular uzun zamandır ilk kez, öfke ve memnuniyetsizliklerini kitlesel olarak sokağa dökülerek ifade etmeye başladılar. Peru’da da heyecanlı bir yaz yaşandı. Doktorlar hastalarını yanlarına almış sokaklardaydı. Öğretmenler de öğrencileriyle birlikte… Bir de Fujimori’nin katliamlarını silik bir çocukluk anısı olarak hatırlayan, geleceğini arayan gençler…

Perulular, sesleri giderek daha derin bir çukurdan gelen egemenlerine “daha kaç yıl” diye soruyorlar.