Bir kez daha hayat, asfaltın içinden fırlayan çiçekler gibi, iktidarın planlarına sığmadı. Bugün büyük oranda kendiliğinden gelişen ve sokaklarda yükselen, gençlerin gelecek talebidir.
Gençlik geleceğine sahip çıkıyor: İnadıyla, hayaliyle!
Gamze Yücesan Özdemir
İstanbul büyükşehir belediye başkanının diplomasının iptaliyle başlayan süreç, gözaltılarla ve tutuklamalarla devam etti. Yurttaşlar, en çok da genç olanlar, önlerinde tutuşan atmosferin kendi cumhuriyetlerini, geleceği kuracak iradelerini yıkmaya dönük olduğunu gördüler. Ağır bir tablo vardı ortada. Vuruş halk iradesine geldi. Göğsümüze bir yumruk oturdu. Ta ki gençleri görene kadar, onların gözlerindeki ışıltıyı, coşkuyu ve inancı görene kadar... Olmaması gerekenin karşısında durdular, durmaması gerekeni yürümeye zorladılar. Bir kez daha anladık ki, karanlığın önündeki en büyük engel gençlerdir. Gençleri, bize verdikleri umudun sıcaklığıyla selamlıyoruz.
Egemenlerin zihnindeki dünya ile gençlerin kurmak istedikleri dünya arasında öyle bir fark var ki… Çocukların neşesini, kadınların gülümsemesini, emekçilerin umudunu, gençlerin geleceğini çalmak istiyorlar biliyoruz ama gençlerin dünyası çalınabilir gibi değil. Çok güçlü öncelikle, onlara karşı çıkmak değersizleştirir insanı. Çok dürüst sonra, çünkü seçim cumhuriyetin esası ve onlar da kayırmacılığa, yanaşmacılığa karşı. Kendi ülkelerinde bir şans istiyorlar, kendi ülkelerinde başkasının insafına kalmamak istiyorlar. Cumhuriyetin çok tanımı var, biri de başkasının insafına kalmadan var olabilmektir. Onurlu olarak var olabilmek cumhuriyettir. Genç yurttaşlar cumhuriyet diye yürüyorlar. Ay-yıldızlı bayrak cumhuriyetin, cumhuriyet de gençlerin. Söylemeye gerek var mı, gençler de bizim, hepimizin.
İstanbul Üniversitesi öğrencileri tarihi Beyazıt Meydanı'ndan büyük bir kalabalıkla Saraçhane’ye yürüyüp, barikatları aşıp alana girince, Saraçhane mitinglerinin de içini doldurdular. Üniversitelerde yaptıkları boykotlarla da tarihe önemli notlar düşüyorlar. Gençler İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve ülkenin genelinde son yılların en kitlesel eylemlerini gerçekleştiriyor. Gençlerin hepsi orada: Üniversitelisi, liselisi, güvencesiz işçisi, işsizi… Onların arayışına katılıp da orada olanlar da genç oluyor bu arada.
Cumhuriyetimizin içeriğini, şu anda olandan daha güzelini ve başka bir düzeni gençlerin dinamik, yaratıcı ve üretken eylemleri kuracak. Gelecekleri konusunda haklı kaygılar duyan genç insanları önemsemek iktidar için bir tercih olmasa gerek. Bu eylemlerde ortaya çıkan “hayalleri ve inatları” onları gerçek bir güç olarak toplum ve tarih sahnesinde yükseltecek.
Çünkü gençlik yarınlardır. Son yıllarda gençler yarınsızlıkla, geleceksizlikle ve güvencesizlikle karşı karşıyalar. Üniversite yaşamı, yarınları kurma iradesini engellemek için yapılandı: Kantin yerine ticari kafeler, üniversite toplulukları yerine kariyer ofisleri. Öğrencileri gelecekleri için kaygılara gömülmüş, siyasetten uzak ve kariyer peşinde koşan bireylere dönüştürmeyi amaçladılar. Gençlerin geleceğini gericilikle gasp etmek, toplumsal hayatını kültürel ve ideolojik erozyonla tüketmek istediler. Bilim ve evrensel akılla bağını kopartarak, hareketsiz ve şükreden yeni bir kuşak hedefliyorlardı. Ama olmadı. Bir kez daha hayat, asfaltın içinden fırlayan çiçekler gibi, iktidarın planlarına sığmadı. Bugün büyük oranda kendiliğinden gelişen ve sokaklarda yükselen, gençlerin gelecek talebidir. Kendilerini var edebilecekleri laik, sosyal bir cumhuriyetin savunusudur. Onlar insan yerine koyulmayı, haklara sahip yurttaşlar olmayı, toplumsal adaletten beslenen cumhuriyeti istiyorlar. Cumhuriyet, gençlerin seslerinde yükseliyor.
Çünkü gençlik harekettir. Bugüne kadar gençlerin direnme kararlılığını çalmak istediler. İtaatkar, boyun eğen, renksiz, yılgın ve solgun bir gençlik yaratmaya çabaladılar. Üniversite öğrenci hareketini susturmak için birçok yola başvurdular: İdari soruşturmalar, cezalar, polisiye önlemler. Tüm bunlara karşı bugün gençler seslerini yükseltiyor. Gençlik deviniyor ve yarını kurmak için hareketleniyor. Bugün öğrenci hareketinin canlanmasına ve siyasallaşmasına baktığımızda bazı özgünlükler görüyoruz.
Gençlik hareketi, 1960 ve 70’lerde yükselirken, üniversitelerde kantinler, topluluklar gençlerin siyasallaştıkları zaman ve mekanlardı. Gençler bu dönemde doğrudan üretim ilişkilerinin içinde olmadan, toplumsal düzen karşısında muhalif oluyorlardı. Üniversite ile çalışma yaşamı arasındaki mesafe, gençlere hayatı farklı kavrayabilme mesafesini de sağlıyordu. Günümüzde bunların hepsi çözülmüştür. 1980’ler ve özellikle 2000’ler sonrası üniversite çalışma hayatından ayrı bir dönem olmaktan, gençlerin siyasallaşabileceği imkanları sunmaktan uzaklaşmıştır. Bu bir yandan kantinlerin ve toplulukların yok oluşları ise, diğer yandan gençlerin çalışma hayatına katılmak zorunda oluşlarıdır. Ama diğer yandan bu yeni süreç, öğrencilerin kapitalist üretim ilişkilerinin en acımasız ve sert yüzüyle “gençlik ateşi” içindeyken karşılaşmasıdır. Bugün yükselen öğrenci hareketi tam da bu zorlu ve farklı dinamikler içinden gerçekleşiyor.
Çünkü gençlik devrimci romantizmdir. Gençliği soldurmak ve siyasetsizleştirmek çok uzun yıllara yayılan bir müdahaleydi. Ama olmadı. Gençliğin içindeki devrimci romantizm yükseldi yine. Devrimci romantizm hayalperestliği, insana olan inancı ve hesapsızlığı devrimcilikle birlikte var eder. İsyan ile devrimi, hayal ile inadı birleştirir. Duygusal ve naif olabildiği kadar öfkeli ve hiddetlidir de. “Mümkün”ün sınırlarını zorlar. Büyülüdür, neşelidir. Gençleri başka hangi özellikler ve sıfatlar tanımlayabilir? Ve yarını başka hangi nitelikler kurabilir?
Çünkü gençlik memlekettir. Gençliğin memlekete dair düşlerini soldurmaya büyük çaba sarf ettiler. Onları ülkeyi terk etmeye, bu topraklarda nefes alamayacak hale sürüklediler. Dünden bugüne bu topraklardaki gençlik hareketine can veren laik, halkçı ve cumhuriyetçi damarları kesmeye kalktılar. Bugün gençler gericiliğe, karanlığa, cumhuriyet karşıtlığına geçit vermemek için sokaklardalar, meydanlardalar. Onların memleket düşüyle kurulacak yarınlar. Yarını anlamak için gençlerin özgürlük mücadelelerinde ve devrimci anlarda yer alışına bakmak yeterlidir. Tarihimiz böyle deneyimlerle örülüdür: Emperyalistlere karşı bağımsızlık mücadelesinde en önde olanlar, baskıcı iktidarlar karşısında ayağa kalkanlar, halkının özgürlüğü ve ülkesinin bağımsızlığı uğruna darağacına giden fidanlar… Haziran’da sokağa duranlar, gericiliğe sırtını dönenler…
Gençler cumhuriyeti ve ülkelerini savunmak için zorbalığın karşısına bir duvar gibi dikiliyor. Gençlerin gözlerinin içine bakalım! Orada cesareti ve neşeyi görüyoruz. Orada umudu ve boyun eğmemeyi görüyoruz. Orada cumhuriyeti ve geleceği görüyoruz.