Darwin ve Tıp – 2

Bir önceki yazımda tıbbın Darwin'i yeniden keşfettiğini yazmıştım.

Birkaç gün önce 10 Nisan 2009 tarihinde ünlü Science dergisinde Elizabeth Pennisi geçen hafta (2-3 Nisan 2009) Washington'da National Academy of Science (ABD Ulusal Bilim Akademisi)'da "Sağlık ve Tıpta Evrim" isimli bir toplantı yapıldığını bildirdi.

Biz ülkemizde TÜBİTAK'ın dergisi Bilim ve Teknik'in kapağından Darwin'in kovulmasını tartışırken aynı günlerde TÜBİTAK'ın benzeri bir kuruluşta ABD'de önemli bilim adamları ve tıp eğitimi sorumluları Darwin'in evrim teorisini günümüzde genom projesinden elde veriler ışığında yeniden ele almaktalar.

Toplantının önemi dünyanın önde gelen tıp fakültesi dekanlarının (Harvard Tıp Fakültesi, John Hopkins Tıp Fakültesi, Baylor Tıp Fakültesi) bu toplantıya katılmaları ve tıp eğitimi müfredatına "Evrimci Tıp", "Darwinist Tıp" ya da "Evrimci Biyoloji" programlarının eklenmesi gerektiği konusunda görüş bildirmeleridir.

Doksanların başında başlayan, George Williams ve Randolph Nesse tarafından dikkat çekilen Darwinci Tıp, yirmi yıl içerisinde kayıtsız kalınmayacak bir aşama kaydetdetmiştir.

Tıp Enstitüsü (Institude of Medicine) Başkanı Harvey Feinberg, Darwinci tıbbın, hekimlerin güçlü bir evrimci perspektif sahibi olabilmesi için tıp eğitiminin içine yerleşmesi gerektiğini söylemiştir. Bu sayede insan genom çalışmalarından elde edilen yeni bilgilerle evrimci düşünce birleştiğinde insan vücuduna yepyeni bir gözle bakılabilecektir.

Son yıllarda pek çok bilimsel çalışmada birçok hastalığın insan evrimine ne kadar bağlı olduğu gösterilmiştir. Bulunan genomik verilerin tüm organizmalar arası ilişkileri anlamada ve açıklamada kullanılması için, Darwinci tıp hekimlere önemli bir olanak sunmaktadır.

Örneğin, insanların geçmişte maruz kaldıkları parazit hastalıklarına karşı geliştirdikleri savunma mekanizmaları bazılarımızın günümüz hastalıklarına yatkın hale gelmesine yol açmaktadır.

Sıtma paraziti (Plasmodium vivax) insan alyuvarlarına girebilmesi için Duffy adı verilen bir yüzey proteinine ihtiyaç duyar. Sıtmanın çok yaygın (endemik) olduğu bazı bölgelerde yaşayan insanlarda Duffy geninde bir değişim (mutasyon) oluşmuş ve bu sayede sıtmaya karşı bağışıklık geliştirmiştir. Ancak Duffy bağışıklık sistemi iletişiminde aynı zamanda sünger görevi görmekte, mutasyonu halinde alerjik astım ve diğer alerjik reaksiyonlarda görülen bir maddenin ( immünglobulin E) salınımı oluşmaktadır. Sonuç olarak Brezilya, Kolombiya ve Karaibler gibi sıtmanın çok yaygın olduğu yerlerde Duffy geninde mutasyon bulunan nüfusta astım hastalığının yüksek oranda olduğu gösterilmiştir. Geçmişte ataları sıtma hastalığından korunmak için genetik yapılarını değiştirince günümüz insanı alerji ve astım hastalığına duyarlı hale gelmiştir.

Bu bilgi bize günümüzün yaygın sağlık sorunlarından astım ve alerjik hastalıklara Darwin'in gözünden bakmamızın önemini vurguluyor.

Bizim resmine bile tahammül edemediğimiz Darwin, tıp bilimine yeni yollar açmak için ışık tutmaya devam ediyor.