Solin ölmesin!

Belma Nur Kartal'ın “Solin ölmesin!” başlıklı yazısı 11 Şubat 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Bu imza kampanyası henüz beş yaşındaki lösemi hastası bir kız çocuğu için…

Solin… Kürtçe çiçek bahçesi demek… Bir çiçek bahçesi kadar güzel bu kız çocuğunun diğer lösemili çocuklardan farkı, anasız babasız tek başına yaşam mücadelesi vermesi… Annesi Hanım Onur, Cizre Belediye Başkan Yardımcısıyken 2011’de KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınıp tutuklanmış, 9 aydır Mardin Cezaevinde… Solin’in babası ise aynı operasyonun firari sanığı. Epilepsi hastası kardeşi Mirhat da Solin kadar bakıma, ilgiye ve anne sevgisine muhtaç...

Solin’in her geçen gün hastalığı ilerliyor. Solin yaşadığı travma nedeniyle tedaviye yanıt vermiyor, görüşüne gittiği annesi dahil hiç kimseyle konuşmuyor. Anne Hanım Onur’un çocuklarının sağlık problemleri nedeniyle tutuksuz yargılanmak için avukatları aracılığıyla mahkemeye sunduğu raporlar ise kabul görmemiş.

Adalet! İnsaflı ve doğru olmak, zulmetmemek, hakkaniyet… Türkiye’de adaletin bakanlığı dünya tutuklu insan şampiyonu! Solin için düzenlenen imza kampanyasında başta Adalet Bakanı olmak üzere tüm sorumlular ve vicdan sahibi herkes, Hanım Onur’un çocuklarının durumu nedeniyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması için duyarlı olmaya çağrılıyor. TCK, TMK ve özel yetkili mahkemeler bakanlığının olmayan vicdanının beş yaşında bir kız çocuğu için sızlaması bekleniyor.

Hangi tarih yazmıştır böyle bir utancı, hangi mahkeme, hangi adalet?.. Hangi avcı, hangi savcının revasıdır bu? Hangi coğrafyanın gökyüzüdür bu karanlık? Yasalar hangi yalanın ve tiranın bekçisidir? “Ben sadece annemi istiyorum. O kötü yerde kalmasın annem” diyen Solin’e kıyanların insanlığı nerede öldü?

“Yalan her şey yalan / bir sen varsın canım anam / senden sonrası yalan / yoruldum artık dayanamıyorum” Annesi için bu şarkıyı söyleyen Solin’i de “Başbakana seslendik, sesimizi duymadı. Başbakan gece nasıl uyuyabiliyor, annesini özlemiyor mu?” diye soran Mirhat’ı da “Hepimiz Hanım’ın yerine cezaevinde kalmaya ve daha maalesef elimizden gelemeyen her şeyi yapmaya hazırdık” diyen kadın tutukluları da bir gecede yasa çıkaranlar duymuyor, görmüyor.

Çünkü onlar, “Türkiye hiçbir ülkenin şamar oğlanı değildir” deyip tutuklu 75 gazeteci, 870 öğrenci, 75 avukat ve 136 bin yurttaşı şamarlamakla meşgul… Çünkü onlar, bir yandan AB ve ABD’ye sözde efelenip bir yandan füzeleri, askerleriyle Suriye ve Türkiyeli yurtseverleri şamarlamakla meşgul… Çünkü onlar, cezaevlerinde beş paralık ettikleri subayların itibarını, Suriye’ye saldırma diyeti karşılığında şimdi iade etmekle meşgul… Çünkü onlar, E-tipi Başkanlık sistemi için ırakları ‘yakın’ etmekle meşgul…

2010 referandumunda nasıl “yetmez ama evet”çilerin köprüsünden geçtilerse 2013’te de yine bir referandumla aynı desteği BDP’den istiyorlar. “BDP ile referandum noktasında 330’u yakalamak adına anlaşabilirsek müşterek adım atabiliriz “ diyen Erdoğan’ın taslağa BDP’nin “Olur, oda olur” diyebileceği maddeler ekleyerek referanduma gitmesi işten bile değil.

“Türkiye Kürt sorununu çözerse Orta Doğu’da çok güçlü, saygın bir devlet, çok önemli bir model olur” diyen Ahmet Türk, görünen köyün kılavuzudur. “Bizim de AKP’nin de doğru önerileri var. Bu doğruları birleştirebilirsek daha iyi bir anayasa yapabiliriz. Biz ‘her halükarda referandum’ olmalı diyoruz. 550 oyla çıksa bile yeni anayasa referanduma gitmelidir. AKP ile BDP ortak anayasa yapar, kendi taslaklarını Türkiye’ye dayatır’ diye bir şey düşünülmesin. AKP ya da BDP’nin değil, bütün Türkiye’nin anayasasını yapmak için böyle bir uzlaşma arayışı içine gireriz. Türkiye’nin yeni bir sisteme girmesi lazım. Bütün kültürlerin Türkiye’nin birliği içinde korunması gerektiği ilkesi anayasanın ruhuna sinmelidir. Bire bir örtüşmüyor ancak yakınlaştığımız parti AKP’dir” diyen Demirtaş, görünen köyün kılavuzudur.

Demirtaş’ın “Türkiye’nin yeni bir sisteme girmesi lazım” dediği o yeni sistemin adını ise BDP’li Altan Tan çoktan koydu: Şeriat!.. Katledilen Turan Dursun demişti: “Şeriat acımasızlıktır! Şeriat egemen olduğu zaman özgürlük, demokrasi diye bir şey olmayacak. Demokrasi, özgürlük isteyenler bunların zıttı bir partinin kurulmasını isteyemezler, evet diyemezler!”

Şeriata ve padişaha evet diyenler, Solin’in yarasına merhem olamazlar! Hayır, yüz bin kere hayır faşizme, padişahlığa ve şeriata!