Ateşi ve ihaneti gördük

Belma Nur Kartal'ın “Ateşi ve ihaneti gördük” başlıklı yazısı 28 Ocak 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

“Adana, Antep, Urfa, Maraş: Düşmüş dövüşüyordu... Ateşi ve ihaneti gördük. Ve kanlı bankerler pazarında memleketi Alaman’a satanlar, yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar, düştüler can kaygusuna ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından karanlığa karışarak basıp gittiler. Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet, en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat, dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat, iki kat soyulmamak için”

“Arkamda duran Patriot bataryası aktiftir!” NATO Askeri Sözcüsü Yarbay Dariusz Kacperczyk de verdi müjdeyi! Montajı bitti, yönü de Suriye’ye çevrildi. Biri Adana’da, diğeri İncirlik Hava Üssü’nde Antep ve Maraş’takilerse Şubat’a hazır… 300 Alman askeri Maraş’ta… “Türk devleti bizi istediği sürece buradayız. Şu anda 1 yıl burada kalma süremiz duruma bağlı olacak.” dedi Maraş dondurmasını yalarken Alman komutan…

Coniler, ayağı Türkiye toprağında, gözü Suriye toprağında dondurma yerken Maraş’ta, Mardinli Ahmet Türk Paris suikastiyle ilgili “Tahminim İran yaptı” dedi, “Türkiye’nin bölgede tek başına uluslararası güç olmasını istemeyen uluslararası güçler…” diye devam etti.

Çok saldırıya uğradı Ahmet Türk… Biri de 2010’da Samsun’daydı. Muş Bulanık’ta DTP’nin kapatılmasını protesto eden kitlenin üzerine ateş açılmış, iki kişi ölmüş davanın ilk duruşmasını da göz göre göre Samsun’a vermişlerdi. Duruşma için Milletvekili Sırrı Sakık, Ahmet Türk, Aysel Tuğluk Samsun’a gelmiş, Türk’ün mahkeme önünde bir saldırganca burnunun kırılmasını demokratik kitle örgütleri, siyasi yapılar protesto etmiş, protesto edenler faşistlerce saldırıya uğramış, TKP il binası taşlanmış sonrasında Samsun Emniyeti’nden iki sorumlu, uzaklaştırma cezası almıştı.

Bir yıl sonra İdil’e Nazım Çocuk Kitaplığı kurmak için gittiğimde, Beytüşşebap’a da geçip 23 yıl sonra ilk kez, ilk görev yerimdeki öğrencilerimle görüştüm. İlçeden Şırnak’a dönerken yolda kaza geçirdik ve ben burnumdan yaralandım. İlk panik anı geçtikten sonra araçta refakat eden öğrencimin esprisiydi: “Ödeştik mamoste siz de Ahmet Türk’ün burnunu kırmıştınız!” O günden bu yana, kırılan burnun, kolun, bacağın, onurun ve ödeşmelerin haddi hesabı yok! Ülkenin içinden geçtiği süreçle uyumlu bir uçuruma doğru sürükleniyoruz. Bir yanda ne kadar Türkiye’de kalacakları “durum”a bağlı conilerle işbirlikçileri, bir yanda sadece 2012 iş cinayetlerinde ölen 900 işçi! Türkiye iş cinayetlerinde Avrupa birincisi, dünya üçüncüsüdür!

“Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi, bölgede tek güç olmasını sağlar” diyen Ahmet Türk’e sesleniyorum! Bölgede tek güç olacak bir Erdoğan’ın Kürtlere de, her yıl bin bin ölen işçi ve emekçilere de derman olacağına emin misiniz? “Halka yalan söylemek suçtur” diyen bir gazetenin yazarıyım. Ne siyaseten edilen sözleri ne politik manevraları anlamıyor şu yüreğim… Emperyalizmin taşeronu olmuş bir siyasi iktidarın “bölgede tek güç” olması, etnik kimliği ne olursa olsun Türkiye işçi sınıfını kurda teslim etmektir. Bölgede tek güç olması, Suriye’nin emperyalizme peşkeş çekilmesine bağlı bir iktidarın adaletinden biz Türkiyeli komünistler ve yurtseverler bir hayır beklemiyoruz!

Birgül Ayman Güler’e sesleniyorum! Hangi klan-kabile, soy-boy, milliyet ve ulustan geldiğimize değil bu ülkenin gerçek sahipleri emekçilerin, işçilerin hangi maden ocaklarında, neden öldüklerine bakın. Suriye’ye dönmüş füzelere, -sizin deyiminizle- Türk ulusundan ve Kürt milliyetinden cezaevlerinde çürüyenlere bakın! NATO’cu, AB’ci tüzüğünüze, Obama’cı başkanınıza bakın! Ne liberallerinizin ne milliyetçilerinizin bu ülkede iş cinayetlerinde can veren tek bir işçinin tırnağı bile etmediğine bakın! Aydınlanmacılığı da bu ülkenin yurtsever birikiminin temsiliyetini de ne zaman, nerelerde kaybettiğinize bakın!

Ben onların derdindeyim! “Mamoste, Türküz desek Apo kızıyor, Kürdüz desek devlet kızıyor” diyen yoksul öğrencilerimin yanındayım ben tersanelerde, inşaatlarda, Zonguldak’ta, Eti Bakır’da biner biner ölen işçilerin yanındayım! Meclis’in değil, Türkiye işçi sınıfının yanında! Bu halk ve bu işçiler ölmeye devam edecekse, utansın yüzü olan! Utansın NATO’nun askerine, füzesine karşı kalkan olmayıp Türk ulusundan söz edenlerden! Utansın “Kürtleri Aydın’dan temizleyeceğim” diyenler! Utansın halkın çocuklarına yalan söyleyenler!

“git be çocuk, bize umudu getir / ve getir, büyütelim o umudu sosyalist vatanımızda / büyüsün içimizdeki çocuk / yenilmesin kötüye ve yensin namerdi meydanda / ve büyütelim barışı Türkiye’de…”