Atilla Özsever

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi, Cumhuriyetçi bir cephenin oluşumu için 25 Mayıs’ta Ankara’da bir kurultay düzenliyor. Laiklik ve bağımsızlık ilkelerinin ön plana alındığı bu girişimde emeğin ağırlığının da bulunması üzerinde duruldu.

Cumhuriyetçi Cephe’de emeğin önemi

Atilla Özsever

Cumhuriyetçiler, siyasal İslamcı “Tek adam rejimi”nin baskıyı giderek artırdığı bu ortamda belli ilkeler ve bir program çerçevesinde harekete geçiyor. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM), mevcut rejime karşı siyasal bir yol haritasının belirlenmesi ve Cumhuriyetçi bir cephenin yaratılması amacıyla Ankara’da bir kurultay düzenliyor.

25 Mayıs 2025 tarihinde Ankara’da düzenlenecek Cumhuriyetçiler Kurultayı’nda, 1923 Devrimi’nden hareketle bugünlere nasıl gelindiği, ekonomide halkın egemenliğinin nasıl kurulacağı, antiemperyalist mücadele ve laikliğin yeniden nasıl inşa edileceği konu başlıkları tartışılacak.

THTM Yürütme Kurulu Üyesi Aydemir Güler ile birlikte meclisin kurucu üyeleri gazeteci Zülal Kalkandelen ve akademisyen Kaan Arslan, önceki gün (10 Nisan 2025) İstanbul Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde konuya ilişkin bir toplantı düzenledi.

Bu toplantıda Cumhuriyetçiler Kurultayı’nın amacı, nasıl bir yol izleneceği, özellikle laiklik ve bağımsızlık konularında nasıl bir mücadele verilmesi gerektiği konuları üzerinde duruldu. Ayrıca bu kurultay süreci sonunda oluşturulmak istenen Cumhuriyetçi Cephe’de emek kesiminin de ağırlığının bulunmasına vurgu yapıldı.

İlkeler ve program

THTM Yürütme Kurulu Üyesi Aydemir Güler, siyasal iktidarın Cumhuriyeti tasfiye etmeye kalktığı, toplumda bu sürece karşı konmaya çalışıldığı ancak Cumhuriyeti savunmak için bir programa da ihtiyaç bulunduğunu söyledi.

Aydemir Güler, laikliğin bir halk aydınlanması olarak güncellenmesi gerektiğini, bağımsızlığın da önemli bir Cumhuriyet ilkesi olduğunu belirtti. Güler, oluşturulacak bir Cumhuriyetçi Cephe’de ilkelerin önemli olduğunu, politik bir türdeşlik yerine farklı politik kesimlerin ilkeler zemininde bir araya gelmesinin amaçlandığını ifade etti.

Gazeteci Zülal Kalkandelen de, liberal “İkinci Cumhuriyetçilerin” katkısıyla bir istibdat rejiminin kurulmak istendiğine dikkat çekerek laikliğin yeniden toplumca benimsenmesinin önemi üzerinde durdu.

Akademisyen Kaan Arslan da, laiklik ve bağımsızlıkla birlikte emekten yana bir Cumhuriyeti savunmanın gereğine işaret etti. Arslan, Türkiye’nin bir yol ayrımında bulunduğunu, ülkenin ya daha karanlık bir sürece evrileceğini ya da Cumhuriyetin yeniden ayağa kaldırılabileceğini söyledi. 

Emeğin ağırlığı

Toplantıda daha sonra gazetecilerin ve katılımcıların soru ve katkılarına geçildi. Emek kesiminin, daha doğrusu işçi sınıfının bu sürece daha etkin bir şekilde katılımının nasıl sağlanabileceği tartışmaya açıldı.

Cumhuriyetçi bir cephenin oluşumunda laiklik ve bağımsızlık kadar emek faktörünün de önemine değinilerek bunun nasıl gerçekleştirilebileceği, işçi örgütlerinin, sendikaların bu süreçte ne gibi işlevlerinin olabileceği üzerinde görüş alışverişinde bulunuldu.

THTM Yürütme Kurulu Üyesi Aydemir Güler, bu konuda görüşünü açıklarken sosyal devlet anlayışının önemine değindi ve emekçilerin mutlaka Cumhuriyetçilerin içinde olması gerektiğine vurgu yaptı. Güler, “Günümüzde işçi sınıfının mücadelesi parçalı bir düzeyde devam ediyor. Ne yazık ki bu süreçte toplu bir işçi hareketi mücadelesi oluşamıyor. Bunun için çaba harcamalıyız” diye konuştu.

Zülal Kalkandelen de, Cumhuriyetçiler Kurultayı’ndaki ekonomi konulu tartışmaya sendikaların da katılması gerektiğini belirtti. Kalkandelen, emeğin sınıf siyasetinin öne çıkarılmasını, işçi sınıfını bölmeyi amaçlayan kimlik politikasından kaçınılması gerektiğini savundu.

Kaan Arslan da, Cumhuriyeti savunmanın sadece laiklik mücadelesine indirgenemeyeceğini, emek mücadelesinin de son derece önemli olduğuna değindi.

Kurultay programı

İstanbul’daki toplantıda, 25 Mayıs’taki Cumhuriyetçiler Kurultayı’nın program taslağı da katılımcılara dağıtıldı. Taslak programda, dört oturum halinde Cumhuriyetin tarihsel süreci ve kayıpları, ekonomi, laiklik ve bağımsızlık konu başlıkları bulunuyor.

Ekonomi başlığında, “Ekonomide halk egemenliği nasıl kurulur? Merkezi planlamanın önemi nedir? Holdinglerin yarattığı tahribatı nasıl ortadan kaldıracağız” ara başlıkları yer alıyor. Bu konu başlığında emek faktörüne, işçi sınıfının mücadelesine doğrudan doğruya bir atıf yapılmadığı görülüyor.

Taslak olan bu programda, emeğin konumuna da bir ara başlıkla yer verilmesi uygun olabilir. Emek örgütü temsilcilerinin konuşmacı olarak bulunması, böyle bir cephe girişimine nasıl baktıkları dikkati çekebilir.

Cumhuriyetçi Cephe’de işçi sınıfının hem nitel, hem nicel anlamda varlığının yer alması, emeğin sorunlarının ve çözüm yollarının da böyle bir programa dahil edilmesi, faşizan bir sürece karşı mücadelede son derece önemli olabilecektir…