Yeni Türkiye

Türkiye’nin 2001 Krizi’nin ardından başlayan ve AKP eliyle sürdürülen dönüşüm süreci, 2010 Referandumu ve arkasından 2011 Genel Seçimi ile önemli bir virajı almıştı.

Artık farklı bir Türkiye’den bahsedilebilirdi. Ancak “Yeni Türkiye”nin yeni bir Anayasa, yasal düzenlemeler ve devamında başkanlık vb. bir sistemle sağlam kazığa bağlanması girişimleri geri tepti. Halk bu gömleğe girmeyeceğini Gezi Parkı Direnişi ve tüm ülkeye yayılan eylemlerle ilan etti.

AKP’nin örmeye çalıştığı Yeni Türkiye iki hafta içerisinde eskidi!

Başbakan Tayyip Erdoğan sürecin başından bu yana yaptığı tutarsız ve saldırgan açıklamalarla eski Türkiye’ye tutunmaya çalışıyor. Bu çaba nafile, çünkü çapulcular yeni bir Türkiye’yi çoktan kurdu. Umudu bir bayrak gibi Taksim’e, Gezi Parkı’na dikti.

Erdoğan ise siyasi kariyerinin bittiğini ve düzen siyaseti açısından da herhangi bir denklemde yer almayacak ölçüde meşruiyetinin yittiğini görüyor. Öfkesi bu gerçeği görmesinden kaynaklanıyor. Elbette hükümet, mitingler, Gezi Parkı direnişini bölme, dün “flamasız bir meydan” yaratma girişimi olarak anlaşılabilecek Taksim Meydanı’na müdahale gibi kozlarını oynamaya çalışacak. Amaç direnişin meşruiyetini ortadan kaldırmak. Fakat, AKP hükümeti bir gerçeği unutuyor, kitlesel bir halk hareketinin meşruiyeti hiçbir şekilde örtülemez.

Halkın bir patlama halini alan tepkisinin sadece birkaç ağaç ile ilgili olmadığı, aynı tepkinin yaşam tarzına dönük dayatmaların reddedilmesine de indirgenemeyeceği açık. Eğer, 2000’li yıllardan bugüne Türkiye’nin içine sokulduğu dönüşüm süreci ve Cumhuriyet’in tasfiyesinden bahsediyorsak, tepkilerin bu sürecin bütününe ilişkin ve bir birikimin sonucu olduğu da rahatlıkla görülecektir.

Emekçilerin en temel haklarına yönelen saldırılara, özelleştirmelere, kentsel rant politikalarına, eğitim ve sağlıkta piyasalaşmaya, sosyal güvenliğin tasfiyesine, güvencesizleştirmeye, esnekleşmeye, taşeronlaşmaya, işçilerin örgütsüzleştirilmesine, cinsiyetçi politikalara, iş cinayetlerine, düşük ücretlere, işsizliğe ve yoksullaşmaya karşı tepkiler, bugüne aktarılmıştır.

Söz konusu saldırı başlıklarında, ilgili dönemde gösterilemeyen veya yalıtık ve cılız kalan tepkilerin bugün AKP’nin baskıcı ve dayatmacı tutumuna karşı başlayan direnişe aktığı anlaşılmaktadır. Bu saldırılara maruz kalan geniş kesimlerin içerisinde örgütlü olanların dahi geçmişte en temel hak ve sorunları için harekete geçirilemediği düşünülürse, bugünkü direnişi zayıflatmaya dönük örgütsüzlük propogandalarına su taşımadan kapsamlı bir muhasebe yapmanın zamanıdır.

Sokağa çıkan ve kitlesel eylemlere katılanlar arasında sendikalı ve sendikasız birçok işçi vardı. Ama sendikaların bir kısmının grev ve çeşitli eylemler gerçekleştirmesine karşın örgütsel kimliklerinin öne çıkamadığı görüldü. Kitlesi sokakta olan sendikalar, kimlikleriyle bir ideolojik seslenme kanalı dahi açamadılar. Çünkü sendikalı işçiler, sendikalarını böylesi bir toplumsal tepkinin taşıyıcısı olarak görmüyorlar, güven sorunu yaşıyorlar. Sendika yönetimleri ise çağrılarıyla tabanın harekete geçmeyeceğini düşünüyor. Bu tablo tam anlamıyla örgütsüzlüğe işaret ediyor. Sadece küçük bir kısmını temsil eden sendikalı işçiler dahil emekçiler bütünüyle örgütsüzdür.

Gezi Parkı Direnişi’nin ateşini yakan gençlerin ise neredeyse tek ortak özellikleri yaşlarıdır. Emekçi mahallelerindeki liseler ve kent merkezindeki kolejlerden gelenler ile farklı üniversitelerden gençler, işsiz ve çalışan akranlarıyla birlikte yepyeni bir direniş ve eylem kültürü yaratmayı başardı. Apolitizm, ülkeye ve hayata duyarsızlık gibi eleştirilerle mahkum edilen gençlik, gelişmeye, öğrenmeye açık olduğunu ve ebeveynlerinden bir masal gibi dinledikleri değerleri yaratıp büyütebileceklerini gösterdi. Emekçiler gibi ülkemizdeki bu gençlik de genel olarak örgütsüzdür.

Öyleyse...

AKP Türkiyesi’ni iki haftada eskiten ve yeni bir Türkiye’yi yaratan kitlesel hareketin sürekliliğinin örgütlü hale gelmesine bağlı olduğu nasıl önemli bir gerçekse, örgütlü bir halk yaratmak için her türlü örgütün kendini yeni Türkiye’ye göre yeniden kurması temel bir koşuldur.