Grev Grev Gibi Olunca

Sendika hakkını verdikleri mücadele ile söke söke almış olan kamu emekçileri, KESK öncülüğünde uzun bir aradan sonra kitlesel bir katılımla oldukça canlı bir greve imza attılar. Uyarı grevinin meşruluğu ve etkisi, sokak eylemlerinin kitleselliği sayesinde katlandı.

Medya sokaklarda fellik fellik grev “mağduru” arasa da, birkaç hastane önündeki ve Adana ile Eskişehir garlarındaki halk tepkisi dışında malzeme bulamadı. İş bırakma eylemleri ve grevler yasak savma kabilinden olmaz, sendikal pazarlıklara kurban edilmezse yani grev grev gibi yapılırsa halk öğrenecek, bu tepkiler de azalacaktır. Halkın greve destek vermeyen kesimi grev günü hiç değilse koşulları zorlamayacak, günlük yaşamında “tedbirini” alacaktır.

25 Kasım'da hayatı durduran kamu emekçilerinin asıl başarısı ise Ergenekon soruşturması, Kafes Eylem Planı, Dersim tartışması ve katsayı kararı gibi “saptırıcı” gündemlere rağmen amaçlarına ulaşmaları, yani AKP'yi gerçekten uyarmış olmalarıdır. Bayramdan hemen önce ülkenin dört bir yanında grev halayları çekilmiş ve geçen hafta boyunca tüm Türkiye'de grev konuşulmuştur.

Başbakan Tayyip Erdoğan ve kurmayları, eylem öncesinde kamu emekçilerine türlü tehditler savurdular ve sonrasında grevi karalamaya çalıştılar. Tehditlerinde ne kadar başarılı olabildikleri ortada.

Fakat daha önemlisi, ne yandaş medya bu tehditleri manşetlerine taşıyabildi ne de AKP kalemşörleri günlere yayılmış bir yazı mesaisi ile grevi karalamaya yeltenebildiler. İşsizliği olduğundan yüksek göstermeye çalışan Ergenekon'un komplolarına bu grevi ekleyemediler. En ileri gideni, Mehmet Altan oldu. Kamu emekçilerinin taleplerini, katsayı kararını eleştirmedikleri için eksik buldu ve grevin arkasında, utangaç bir şekilde, hükümet partisine yönelik siyasal bir amaç aradı... Hepsi bu kadar.

Krizin etkileri derinleşirken gerçekleştirilen uyarı grevi, AKP'nin ve AKP'cilerin kalesine atılan enfes bir gol oldu. AKP şimdi maçı çevirmek için elinden geleni yapacak.

Grev sonrası soruşturma kozunu dillendiren hükümetin, bu kozu yaygın bir saldırıya dönüştürüp dönüştürmeyeceği, kamu emekçilerinin grevle meşruiyeti artan mücadelelerini hangi ivmeyle sürdürecekleriyle yakından ilgili olacak.

AKP hükümetinin işçi sendikalarını olduğu gibi KESK'i de kuşatmaya çalıştığı meydanda. Üstelik, hükümetin bu alanda Memur-Sen gibi bir şansı bulunuyor. Kamuda gerici kadrolaşmanın hız kazanması ile güçlenen ve bu açıdan büyük bir güvenceye sahip olan Memur-Sen, grevin yasadışı olduğunu açıklayabilecek kadar AKP güdümlüdür.

Kamu Reformu, bağlantılı olarak kamu personel sistemindeki değişiklikler ve kamu istihdamında esnekleşme uygulamalarının yaygınlaştırılması da AKP'nin elini giderek güçlendiriyor.

Asıl tehdit ise, KESK'in grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı mücadelesinin bir “demokratik hak” talebine indirgenmeye, kamu emekçisinin örgütlenme hakkının bireysel özgürlük alanına hapsedilmeye çalışılması olacak. AKP'nin gerici ve işbirlikçi operasyonları için mükemmel bir zemin oluşturan liberal atmosfer, kamu emekçilerinin mücadelesini yutmaya hazırdır.

Kamu emekçileri, dişleri ve tırnaklarıyla kazandıkları mücadele mevzilerini kolay kolay bırakmayacaklarını 25 Kasım Grevi'yle gösterdiler.

Grevin işaret ettiği bir başka gerçek daha var...

Sendikaların karar alma süreçlerinden örgütlenmesine kadar eylemlerin hakkını vermesi, AKP'nin saldırılarına set örülmesinin ve liberal kuşatmaya karşı bağışıklık kazanılmasının ön koşuludur.