"Bu kavga aynı zamanda karanlıkla aydınlığın kavgası, bu kavgada safların sıklaşması için mücadele zamanı..."
Karanlık orada, aydınlık burada!
Ali Ufuk Arikan
Ülke ve dünyadan gündemimize giren neredeyse her yeni haber, karanlığın kazandığı gücü gözümüzün içine sokuyor.
İsrail’in artık adeta günlük bir rutine dönüşen saldırıları, Filistin’deki soykırımı, Lübnan’da, Suriye’de ve Yemen’de devam eden katliamları hiçbir sınır tanımadan devam ediyor.
Geliyoruz ülkemize, bir yanda derin bir yoksullaşma, diğer yanda büyük bir çürümeden söz ediyoruz.
Gericilik yayılıyor, en çok da kadınları ve çocukları hedef alıyor…
Düzenin tüm unsurları, bu koyu karanlığın asli unsurları, biliyoruz.
Buna işaret etmeden, yaşadığımız bu karanlığın halkalarının birbirini her daim beslediğini tüm açıklığıyla dile getirmeden alabileceğimiz yol yok, bunu her geçen gün daha iyi görüyoruz.
Asıl mesele tek başına İsrail ya da ABD, AKP ya da hepsi birbirine benzeyen, ‘normalleşme’ aşığı meclis partileri değil, hepsini güdüleyen paranın hüküm sürdüğü bu düzen ve onun karanlıktan beslenen çarkları. Bugün dünyanın dört bir yanına yayılan bu karanlığın bu düzenle kopmaz bir ilişkisi var.
İsrail’in Filistin halkının üzerine bomba yağdırmak için ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden sağlandığını, İsrail’e Türk patronların milyonlarca dolarlık ihracatının aynı şekilde devam edip kayıtlara 'Filistin' olarak işlendiğini biliyoruz örneğin. Biliyoruz, büyük bir utanç ve öfke duyuyoruz.
Bu ülkenin yurttaşları olarak, yoksul Filistin halkının üzerine yağan bombalara memleketimizin adını karıştıranları, bir ellerinde para, diğer ellerinde kan biriken patronları bir bir not ediyoruz.
Tam da buradan ülkemize geliyoruz...
Türkiye’nin dört bir yanına yayılan karanlıkla İsrail ile iştahla devam eden ticari ilişkiler arasında kopmaz bir bağ var, iddiamız da budur, gerçekliğin ta kendisi de.
Bugün ülkenin dört bir yanında sürüp giden çocuklara yönelik istismar, kadın cinayetleri, çeteleşme haberleri, kaynağını büyük bir çürümüşlükle ve iştahla bu patron düzeninden alıyor.
İktidarları sürsün, düzenleri bozulmasın diye hem ülkemizi hem de dünyamızı korkunç bir şekilde çürütüyorlar.
Üstelik tüm bunları yaparken büyük bir riyakarlık ve ikiyüzlülükle sahte gözyaşları dökmeye devam ediyorlar, bunu da biliyor ve not ediyoruz.
***
Peki, bu tabloda aydınlık nerede?
Sıra arkadaşlarını anmak isterken karşılarına dikilen polislere “artık yeter diye” hınçla seslenen, sınıflarından çıkıp sokağa inen liselilerin yüzlerinde ve onların haklı öfkelerinden süzülen gözyaşlarında.
Yurtlarından, dersliklerinden önce kampüs önlerine, sonra da mahallelerine, kent merkezlerine inen, “Boyun eğme” diyen gençlerde, üniversitelilerde.
İkiyüzlü gözyaşlarıyla Filistin için ağlayan ama aynı zamanda gemisini yüzdürmeye devam eden patronlara karşı mücadelede yerini alan emekçilerde, işçilerde…
Öyle lafta değil, gerçekten Filistin’de katledilen çocuklar, kadınlar ve yoksul halkın acısını içinde hisseden, bu katliamı durdurma inancıyla sokağa çıkma çağrısı yapan, bugün bunun için ülkenin üç büyük kentinin merkezlerine yürüyecek, “İsrail mutlaka durdurulacak” diyen devrimcilerde, komünistlerde.
İşte aydınlık tam da burada!
Bu kavga aynı zamanda karanlıkla aydınlığın kavgası, bu kavgada safların sıklaşması için mücadele zamanı...
Bugün sokağa, mücadeleye, boyun eğme sesini yükseltmeye olan çağrımız aynı zamanda içinde bulunduğumuz bu büyük karanlığa karşı kavga çağrısıdır!