"Biz düşerken, biz ölürken zengin olanlara, huzur içinde paralarını sayanlara ayağa kalkarak yanıt vermediğimiz sürece, o tavandan düşen yeni Sezerler olacağız."
İnsanlık onuru, Panora AVM ve Sezer cinayeti…
Ali Ufuk Arikan
50 yaşında ve üç çocuk sahibiydi.
Sadece bunu ve ismini biliyoruz şimdilik, Sezer Pekruh…
Ankara’nın en ‘popüler’ AVM’lerinden birinden bir fotoğraf aşağıdaki, AVM’nin metrelerce yükseklikteki tavanından.
Buradan düştü Sezer Pekruh.
İnsanlar alışveriş merkezinin yürüyen merdiveninde kat değiştirirken tam yanlarına, yürüyen merdivenin ortasına düştü.
Herkesin şaşkın bakışları içinde, yaralı halde hastaneye kaldırıldı. Kısa süre sonra ise hayatını kaybetti.
Sorun tam da burada belki, şaşkın bakışlarda, bakışlarımızda…
Açlık sınırında bir ücrete mahkum edilip, insanlık dışı koşullarda çalıştırılan milyonlarca emekçiden biriydi, alınmayan en basit iş güvenliği önlemleri nedeniyle aramızdan ayrıldı Sezer Pekruh.
Aklımızda bir soru, kim bu cinayetin faili ya da failleri?
İlkiyle başlayalım: Rifat Hisarcıklıoğlu…
Cinayetin yaşandığı Panora AVM’nin sahibi.
AKP’ye en yakın patronlardan birisi, Erdoğan’ın “babayiğitler” diye tarif ettiği para babalarından.
Söz konusu AVM meclis lojmanlarının yerine yapılıp bitirildiğinde ve 2007 yılında açıldığında tam 4 AKP’li bakan bu “babayiğidin” yanında, açılış karesindeydi.
O açılış karesine ve arkasındaki düzene, onu temsil eden siyasi iradeye bakarsanız Sezer’in failler tablosu tamamlanır.
O tablonun mimarlarından olan Hisarcıklıoğlu’nun sözlerine kulak verelim şimdi hep birlikte…
Zenginliğinin tarifini "Toprağın üstündeki insan kaliteniz, beşer sermayenizle oluyor” diye yapıyor Hisarcıklıoğlu ve devam ediyor, “Çok şükür millet olarak girişimci bir ruha sahibiz. Girişimcinin gelişmesi için de önce huzur gerekiyor yani formül basit; huzur olmadan ticaret olmaz, ticaret olmadan da zenginlik olmaz!"
50 yaşındaki bir emekçinin, kendisi huzur içinde zenginliğinin tadını çıkarırken ona ait AVM’nin çürük tavanından düşüp ölmesi, huzurunu kaçırmıyor.
Sorun tam da burada ve yukarıda değindiğimiz şaşkınlık halimizde.
Bu şaşkınlığın son bulması için bir çağrı Sezer’in geride bıraktığı kareler.
Bu düzen çürük ve hepimiz Sezer’le birlikte düşüyoruz.
Biz düşerken, biz ölürken zengin olanlara, huzur içinde paralarını sayanlara ayağa kalkarak yanıt vermediğimiz sürece, o tavandan düşen yeni Sezerler olacağız ve sorulacak hesabın listesi gün geçtikçe kabaracak.
“Nüfusun yüzde 1’lik kesiminin milli gelirin yüzde 14’ünü almasına, zenginliklerin de yüzde 40’ına sahip olmasına itiraz ediyorum. Ülkemizin kaymağını yiyen bu mutlu azınlığın benden daha zeki, daha çalışkan, daha şanslı olduğu iddiasını reddediyorum. İnsanlık onuruma dokunan bu eşitsizliğe itirazım var” diyerek bu hafta sokağa çıkacak olan yurttaşlar, Sezer’in de fotoğrafını taşıyacaklar yanlarında, hesabını sormak için.
Ve evet, Sezer’in hesabını sormak için şaşkınlık halinden bir an önce kurtulmaya, bizi yoksulluğa ve ölüme terk eden bu düzene olan öfkemizi örgütlü hale getirmeye, patronların huzurunu kaçırmaya ihtiyacımız var.
19 Ocak’ta yürüyecek olanlar, Sezer Pekruh’un hesabını sormak için de sokakta, meydanlarda olacak.
'Bu düzene itirazım var' diyenler, Sezer’in safında olanlar, öfkemizi sokağa taşımanın tam zamanıdır!