Düşünenlere, gelecekten umudunu kesmeyenlere, düşüncelerini ve savaşımlarını “devrim” inancıyla yarınlara taşıyanlara saygıyla…
Halit Çelenk, gençlik ve yarınlar
Ali Rıza Aydın
2009’da imza gününde birlikteydik Halit Çelenk’le. Birkaç kitabı elimde, önümdeki sıranın bitmesini bekliyorum. Benden önce bir genç var sırada. Elinde “İdam Gecesi Anıları”nın eski, biraz da yıpranmış baskılarından biri. Ara ara dönüp bana bakıyor bir şey soracak gibi. Ben yol açayım istedim, “öğrenci misin” diye sordum. Lise ikinci sınıftaymış.
“Ağabey ben kitap alamadım. Babam ‘endişelenme’ dedi, evdeki kitaplıktan bu kitabı çıkarıp, ‘bunu imzalatabilirsin, hiç çekinme’ dedi. Kitabı uzattı… “Harika” dedim, “hem de ilk baskı, Halit Ağabey çok sevinecek bunu imzalatmana”.
Sıra genç arkadaşa geldi. Çekinerek kitabı masanın üstüne koydu. Halit Çelenk kitaba baktı, dokundu, ayağa kalktı, ceketini ilikledi ve “hoş geldin” diyerek genci öptü. İlk baskıyı imzalamaktan mutlu olduğunu söyleyerek uzunca bir notla imzaladı. Yine ayağa kalkarak uğurladı. Neler yazdığını öğrenme isteğim gerçekleşemedi. Halit Ağabey “Üç Fidan”la ilgili Anayasa Mahkemesi kararı konusunu açınca, sohbetimiz uzamış, genç de yanımızdan ayrılmıştı.
2025 Halit Çelenk Hukuk Ödülleri Seçici Kurulu olarak birincilik ödülünü “Hak Mücadeleleri” sınıflaması altında liseli ve üniversiteli gençlere verme kararı alırken ve aşağıda yer alan ödül gerekçesini açıklarken bu anıyı düşündüm.
***
Birincilik Ödülü Gerekçesi:
5 Mayıs 2011 günü veda ettiğimiz ama hep aramızda olan hukukçu, siyasetçi, yazar, Türkiye hukuk ve siyaset tarihinin etkin ve örnek insanı, devrimcilerin/devrimci gençlerin ödünsüz savunmanı, sosyalizmin bilgelerinden Halit Çelenk’i anma etkinliklerinin 11. yılındayız.
10 yıl boyunca ödüller, ödül esaslarına uygun olarak belirli süreler içinde üretilen ve Seçici Kurula gönderilen eserlerin (birincilik, özel, akademik, teşvik, destek, konuya özgüleme gibi) eş türden sınıflandırılmasıyla incelenip değerlendirilmesi sonucu verildi. Seçici Kurul kendiliğinden eser taramasına girişmedi.
Ödüllerin özündeki temel ilke, konu ya da olayların hukukla bağlantılı olarak sorgulanıp işlenmesiydi. Soyut hukukun, soyut hak ve özgürlüklerin maddi, manevi, bireysel, toplumsal yaşamla ilişkilendirilmesi, bu ilişkilendirme yapılırken de Halit Çelenk’in yaşamda ve hukukta devrimci duruşunun, adaletsizliğe karşı simge oluşunun, meslek/hukuk ve yaşam savaşımlarının, eserlerinin, fikirlerinin, bilimselliğinin, aydınlanmacılığının, toplumsal/ekonomik/siyasal/kültürel ilişkiler ile hukuk arasında kurduğu bağlantının, Marksist analiz ilkesine bağlılığın incelenip değerlendirilmesi, esere dönüştürülmesi esas alındı.
Kısa bir Türkiye özeti yaparsak;
Yıllardır burjuva demokrasisi ve hukukunun, soyut ve çifte standart hak ve özgürlük tanımlarının içinde, eşitsizlik ve adaletsizlik içinde yaşayan toplum…
Bu toplum içinde de ilkokullusu, ortaokullusu, liselisi, lisans ve lisansüstü öğrencisi, eğitim hakkından yoksun bırakılanı, çocuk yaşta çalışanı, işsizi, yoksulu, iş cinayetinde ya da direnme hakkını kullanırken yaşamı sona ereni, devrimci savaşımda darağacına çıkarılanıyla milyonlarca genç…
Gericiliğin, tarikat ve cemaatlerin, etnik grupların, özgürlük yanılsamasının, hukuksuzluğun, dinsellik ve piyasa tarafından teslim alınan eğitimin, sömürünün, sınıflı toplumun içinde sindirilmeye, uyuşturulmaya çalışılan devasa gençlik…
Eşitsiz ve adaletsiz düzen tarafından yoksulluğa mahkum edilen çocuklar, gençler, aileler, büyük çoğunluğu emekçilerden oluşan halk…
Kimi zaman sınırlı örgütlü hareketlerle kıpırdama gösteren, kimilerince umutsuz olarak işaret edilen gençlik 2025’in Mart ayında büyüklere de ders verircesine ayağa kalktı. Hem güncel olayları, seçme ve seçilme hakkının gasp edilmesini, hem de yurdunun ve insanının genel sorunlarını ve bu sorunları yaratan siyaseti, düzeni protesto ederek ayağa kalktı.
İnsanlığın savaşımlarıyla kazanılan, Anayasada yazdığı halde uygulanmayan hakları yalnızca kendileri için değil aileleri, çevreleri ve tüm toplum için anımsatarak, anımsatmakla kalmayıp yaşama geçirilmesini isteyerek ayağa kalktı.
Laik hukuk devleti başta olmak üzere cumhuriyetin niteliklerini, toplantı ve gösteri yürüyüşünü, eleştiri ve protesto hakkını, düşünceyi açıklama ve yayma hakkını, protesto ve direnme hakkını, genel oy hakkını, beslenme ve barınma hakkını, kamusal sağlık hakkını, eşit, parasız ve bilimsel eğitim hakkını, bütünsel olarak bireysel ve toplumsal yaşam hakkını Anayasa dersi, hukuk dersi, insanlık dersi verircesine savunmak için ayağa kalktılar ve hala ayaktalar. Onların savunduğu hak ve özgürlükler içinde yer alan “hak arama özgürlüğü” ve “adil yargılanma hakkı” ne yazık ki onlara uygulanmıyor.
Baskı, eziyet, okullarda yoklama, ölçüsüz tavır, şiddet, işkence, gözaltı, tutuklama…
Her şeye karşın yılmadılar.
Gençlik insanlık adına bir eser yarattı, tüm engellemelere karşın yaratmaya da devam ediyor.
Halit Çelenk, “Üç Fidan”ın, gençlerin ve devrimcilerin savunmanı olarak, yaşamda ve yargıda devrimci duruş insanı olarak bu esere yürekten sarılırdı. HÇHÖ Seçici Kurulu da Halit Çelenk’in bu duyarlılığına duyarsız kalmama kararı aldı.
Gençliğin eseri, tam da Halit Çelenk’in istediği gibi, hukukun sınıfsallığını anlatıyor. Anayasa’nın, hukuk ve devletin ekonomi politiğini ve sorgulanmasını anlatıyor. Hukuka ve yargıya karşın hukuk ve yargıyla yapılan saldırıya karşı gençliğin direnişini ve hak savaşımlarını anlatıyor.
Gençliğin eseri, içinde yaşadığımız düzeni sınıfsal olarak analiz eden ve çözüm yollarını tartışıp değerlendiren eserler üretme, bu yönde yaratıcı olma hedefi için HÇHÖ’ye gönderilecek eserler konusunda geleceğe yol gösteriyor.
2025 HÇHÖ büyük ödülü “Hak Mücadeleleri” başlığıyla, yukarıdaki gerekçelerle 2025 olaylarında boyun eğmeyen, diz çökmeyen, dik duran, savaşım veren, gelecek güzel ve güneşli günler için yol gösteren, ürettikleri ve yaşadıklarıyla eser olmaya hak kazanan gençliğe sunulmuştur.
***
Halit Çelenk “İdam Gecesi Anıları”nın 15. Baskısına yazdığı önsözde: “Sosyalizmi yeryüzünden idamlarla, katliamlarla silmek isteyenler öncelikle insanın düşünce yetisini ortadan kaldırmak zorundadırlar; çünkü insanlar düşündükçe bu haksız ve vahşi düzeni değiştirmek için mücadelelerini sürdüreceklerdir. Denizler gibi, Yusuflar gibi, Hüseyinler gibi…” diyor.
Düşünenlere, gelecekten umudunu kesmeyenlere, düşüncelerini ve savaşımlarını “devrim” inancıyla yarınlara taşıyanlara saygıyla…