Ayaktayız… Omuz omuza dayanışmadayız… Ne sömürücüler ne siyasal temsilcileri ne de onlarla uyumlaşanlar 1 Mayıs’ın sahibi olabilir. İşçi sınıfının eseri olan 1 Mayıs işçi sınıfınındır.
1 Mayıs’ı kurtarmak
Ali Rıza Aydın
Kısıtlamalarla, yasaklarla, meydan tartışmalarıyla sınırlı değil “kurtarmak”.
Siyasal iktidarların, düzen siyasetinin, sömürücülerin, bunların gemisinden inmeyen sendikaların 1 Mayıs’ın içini boşaltmasına, tekellerine almasına karşı çıkmak gibi önemli ve anlamlı başlıklar da var kurtarılması gereken.
Kurtarmak istediğimiz alt başlıklar dönem dönem değişebiliyor ama bu başlıklardan kurtulmaya harcanan enerji gerçek kurtuluş savaşımını öteleyerek egemen sermayeye yarıyor.
Sonuçta emekçilerin düşmanlarının çizdiği çerçeve içinde, onların lütfettiği bir özgürlük gibi ortalarda kalıyor 1 Mayıs.
Kutlanıyor, yasaklanıyor, kutlanıyor…
“Bahar Bayramı” yapılıyor. Kana bulandırılıyor. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra bayram ve tatil kaldırılıyor. 2009’da Emek ve Dayanışma Günü olarak hüküm altına alınıyor. AKP ve yandaşları bu biçimsel değişiklikle sürekli öğünüyor.
Demokratik gözükmeye çalışıyorlar. Yandaş sendikalara şirinlikler gösterip işçi sınıfının gerçek sahiplerini hukukun içine sıkıştırıyorlar.
Burjuva demokrasisi hayranlarına sahte gülücükler dağıtıyorlar. Siyasal iktidarın temsilci ve görevlilerinin kutlama mesajlarıyla meraklılarının yüreklerine su serpiyorlar.
Ama…
Sömürü, eşitsizlik keskinleşerek devam ediyor.
Hukukla verilmiş gibi gösterilip hukukla baskılıyorlar işçi sınıfının birlik, dayanışma ve savaşım gününü. Sembolik bir gün gibi gösteriyorlar, küçümsüyorlar.
Aslında baskıladıkları işçi sınıfının sınıfsal birlik, dayanışma ve savaşımı.
Emek gücünü satın alanlar işçi sınıfının olan her şeyin kendilerinin olduğunu sanıyorlar.
1 Mayısların kitlesel işçi eylemlerinin, işçilerin siyasal ve ideolojik taleplerinin birikimiyle kazandırdıkları Sevgili Gülay Dinçel’in dünkü yazısında ayrıntılı özetlediği “sömürüde rekorla” noktalanıyorsa “tutsaklık” her gün sürüyor demektir, buna 1 Mayıs da dahildir.
1 Mayıs’ı kurtarmak 1 Mayıs’ın sömürenlerin emekçileri egemenlikleri altına almak adına kullandığı oyalama günü olmaması demektir.
1 Mayıs’ı kurtarmak emek ve dayanışmayı sınıfsal karakterine kavuşturmak, sınıfsız ve sömürüsüz toplum için örgütlenerek ayağa kalkmak, sömürenlerin egemenliğini sona erdirmek, cumhuriyeti gerçek nitelikleriyle yaşama geçirmek demektir.
1 Mayıs’ı kurtarmak sınırsız tahakkümcü sermayeyle barış yapmak değil, emekçileri sömürüden kurtarmak demektir.
1918’de kadın şair Yaşar Nezihe Hanım tarafından yazıldığını bildiğimiz ilk 1 Mayıs şiirinde söylendiği gibi, kuvvette olan hakkın haksızlara anlatılarak boyunlardan esaret bağının parçalanması, kesilip atılmasıdır 1 Mayıs’ı kurtarmak.
1 Mayıslarda her günün ve anın birlik, dayanışma ve savaşımla yaşanması, emek gücünün sömürücüler tarafından teslim alınıp denetlenmesine son verilmesi için alanlardayız, alanlarda olacağız.
Ayaktayız… Omuz omuza dayanışmadayız…
Ne sömürücüler ne siyasal temsilcileri ne de onlarla uyumlaşanlar 1 Mayıs’ın sahibi olabilir.
İşçi sınıfının eseri olan 1 Mayıs işçi sınıfınındır.
Lenin’in sözleriyle kısa ve öz bağlarsak:
“Mülk sahibinin mülk sahibi olmak ‘özgürlük’ünden, emeğin sermaye tarafından sömürülme ‘özgürlük’ünden vazgeçtik ve ebediyen vazgeçiyor ve ona amansız ve acımasız bir savaş açıyoruz.”
“Kahrolsun eski toplumsal ilişkiler, eski ekonomik ilişkiler, eski -sermayeye bağımlı- çalışma ‘özgürlük’ü, eski yasalar, eski alışkanlıklar!”
“Kirli gömleği atmanın, temiz çamaşır giymenin zamanıdır.”
Emekçilerin cumhuriyetini kurmanın zamanıdır.