Biden her zamanki duygusuz yüz ifadesiyle 'Amerika geri döndü' diyordu, kıtanın tümüne el koyarcasına.

Sosyalizm geri döndüğünde…

“Amerika geri döndü”… Böyle dedi yeni Başkan Biden, müjde verircesine… Demokrasi ve özgürlük bekliyordu kendisinden epey kişi, oysa biliniyordu ki, ABD’nin geri dönüşü işgal, savaş, darbe ve bilimum kötülüklerde tırmanma anlamına geliyordu. Örneğin Biden “geri döndük” derken bir başka “müjde”den daha söz etmekteydi: ABD Irak’ta askeri operasyonlarını yeniden başlatma kararı almıştı.

Yetmedi demek ki Irak’taki yedikleri naneler…

Biden her zamanki duygusuz yüz ifadesiyle "Amerika geri döndü" diyordu, kıtanın tümüne el koyarcasına. Aynı esnada ABD’nin en büyük eyaletlerinden Texas buzul çağına geri dönmekteydi. Milyonlarca kişi dondurucu soğukta elektrik ve su olmadan bir başlarına kalıvermişti. Birkaç saat değil, günlerce!

“Amerika geri dönüyordu”…

Konuyla ilgili haberlere odaklanmadan önce Rusya’daki Yakutsk kentiyle ilgili kısa bir belgesel izliyordum. Sıcaklığın kışın - 50’lere kadar düştüğü, - 25’in “bahar havası” olarak kabul gördüğü bir kent. Sonra Texas’taki görüntülerle karşılaştım. Orada da şiddetli soğuk vardı ve dünyanın enerji kaynakları açısından en “şanslı” bölgelerinden birinde insanları esir almış, elektrikler kesilmişti.

Herkes birbirini suçluyordu ama parmakların en fazla işaret ettiği “aşırı hava koşulları”ydı!

Yalandı bu, şu ana kadar 47 kişinin ölümüne neden olan “skandal”ın faili doğa değildi elbette.

Biliyorsunuz, “planlı ekonomi”nin verimsizliğinden, piyasanın en akılcı düzenleyici olduğundan söz edilir hep. Biraz araştırınca, Texas’ın elektrik üretiminde her şeyi ama her şeyi piyasa tanrısına emanet ettiğini görüyorsunuz. Ne akıl ama! 

Üst akıl!

Eyalet elektrik şebekesini diğer bütün eyaletlerden ayırmış. Aman merkezi olmasın.

Sonra elektrik üretimini (diğer eyaletlerde olduğu gibi) özel şirketlere vermiş; sayısız şirket, kimi fuel, kimi kömür, kimi güneş, kimi rüzgar enerjisi kullanarak elektrik üretir olmuş. Onların, daha doğrusu onların sömürdüğü enerji işçilerinin ürettiği elektriği beş ayrı şirketin dağıtması sağlanmış. Mükemmel rekabet ortamı, girişimci özgürlüğü!

Burada da kalmıyor, aboneler kimden elektrik alacaklarına kendileri karar veriyor. Demokratik sonuna kadar anlayacağınız.

Bitmedi, fiyatlandırma da tamamen dinamik. Tüketimin yoğun olduğu anlarda fiyatlar yukarı çıkıyor, daha fazla para ödüyorsunuz, tüketim azalınca kullandığınız elektriğin birim fiyatı düşüyor.
 
Elektrik piyasasını kontrol eden (aslında etmeyen, onun moderatörlüğünü üstlenen) bir kurum var üstelik.
 
Meğer Texas’taki bu sistem “örnek” gösteriliyormuş. Biden “Amerika geri döndü” dediği sırada kontağı kapatıp havaların ısınmasını bekleyen “özel sektör” ülkenin medarı iftiharıymış.

Peki sorun neymiş? Sorun, bu şirketlerin arz-talep tablolarını incelemekten altyapı yatırımı yapmayı “unutmaları”ymış. Soğukta elektrik üretim ve dağıtımı elbette mümkünmüş ama “Amerika geri dönerken” bu şirketler kârlarından küçük de bir bölüm olsa zorlu hava koşulları için gerekli donanıma para ayırmadıkları için milyonlarca kişi ortada kalıvermiş.

Nasıl bir alçaklıktır bu?

Elektrik bir lüks değil yaşamsal bir zorunluluktur. Bunun üzerinden para kazanılması kapitalizmin eğitim gibi, sağlık gibi bir bütün ayıbı, ayıbın da ötesi suçudur.

Bizde de aynısı.

Türkiye’de sert hava akımı alan her yere, doğayı ve tarımı tahrip etme pahasına, rüzgar türbini diktiler. Yüzlerce şirket bu alana daldı, teşvikler aldılar, kimilerinin enerji dışı hesapları vardı. Uzaktan baktığınızda memleketten elektrik fışkırır sanırsınız.

Ne ki, o rüzgar alan yerlerde yaşayanların elektriği bir gider bir gelir. 

Neden? Çünkü “özel güzeldir” diyerek elektrik dağıtım işine çöreklenen şirketlerin odaklandığı tek şey abonelerden para tahsil etmektir. Ben İzmirliyim, bu kentin lodosu da poyrazı da bir alemdir ve şehir merkezinden çıkınca açıktaki teller her fırtınada kopar. Uzayı fethetmeye çalışan ülkede Ayedaş’ın, Bedaş’ın, Edaş’ın, Gediz’in bütün giderleri yurttaşların sırtına yıkması yetmiyormuş gibi altyapıya kaynak ayrılmadığından sürekli kesinti olur.

Suçlu doğa değildir. 

Yakutsk’ta - 50 derecede evlerde atlet-fanila dolaşır insanlar. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden kalma bir kazanımdır bu.

Sovyetler Birliği’nde evlerdeki ısınma her mahallede kurulan tesislerden gelen sıcak su ile sağlanırdı. Soğuklar başladığında evlere sıcak su verilir, Mayıs ayında kesilirdi. Kimsenin üşüme hakkı yoktu; tek şikayet konusu, fazla sıcak olunca dondurucu soğukta pencereleri açıp temiz havanın keyfini sürmek zorunda kalmalarıydı. Sovyetler Birliği’ni yıkan ekibin şeflerinden Yeltsin hep bunu örnek verirdi, “bu ne israf” diye sızlanırdı. Şimdi abonelerden tonla para alıyorlar ama Rusya hâlâ sosyalizm döneminden kalma merkezi sistemlerle ısınıyor.

Evet insanların üşüme özgürlüğü yoktu pis kızıl despotların ülkesinde.

ABD ve diğer kapitalist ülkelerse tepe tepe kullanıyor üşüme, aç ve susuz kalma özgürlüğünü.

“Amerika geri dönmüşmüş”…

Siz dünyayı sosyalizm geri döndüğünde göreceksiniz.