Kuzey İrlanda’yı kaybetme korkusu yaşıyor İngiltere. İşte bu yüzden silahlar patlayabilir. Tıpkı dünyanın çeşitli yerlerinde yaptıkları gibi kirli işleri paramiliter güçlere devrediyorlar.

Kuzey İrlanda çatışmaların eşiğinde mi?

Kuzey İrlanda’daki seçimlerin üzerinden aylar geçti ama dengeleri bozan Sinn Fein zaferi sindirilebilmiş gibi görünmüyor. Alabildiğine uyumlu hale gelen ve tüm uç yönleri törpülenen Sinn Fein’in hem İngiltere’de hem de İrlanda’da merkez siyaset tarafından iktidardan uzak tutulmaya çalışılması hayret verici. Kapitalizm uyumlu bile görünse işçi haklarından ve ulusal haklardan bahseden en ufak harekete dahi tahammül gösterecek durumda değil.

Başbakan adayı Michelle O'Neill seçim zaferinden sonra “Kuzey İrlanda’da yeni bir çağın başladığını” söylemişti. Gerçekten yeni bir çağa mı giriyoruz, yoksa İrlanda meselesi tarihsel çözümsüzlük sürecine geri mi dönüyor?

Kraliyet bu aralar korku dolu rüyalar görüyor; bu yüzden yumuşak yüzü yavaş yavaş sert bir yüze dönüşmeye başlıyor. Kapitalizm küresel bir krizin içerisine sürüklendikçe dondurulan bütün anlaşmazlıklar tekrar su yüzüne çıkıyor. Krizler yumuşak bir güç olarak demokrasi masalının yerini iktidarın kırbacına bırakmasıyla sonuçlanıyor.

Avrupa’da bunun adına faşizmin yükselişi deniyor. Sinn Fein Kuzey İrlanda’da bir hükümet kuramıyor, çünkü başbakan yardımcısı önermesi gereken Demokratik Birlik Partisi (DUP) patronlarından yani İngiltere’den olumlu bir işaret almıyor. Peki, Westminster gelişmelere nasıl reaksiyon gösteriyor?

Geçen haftaki yazımda adadaki dengelerin ciddi bir biçimde sarsıldığını söylemiştim. İngiltere’nin karşısında artık terör estirebileceği bir İrlanda yok. Tarihin garip bir ironisi olsa gerek İrlanda’yı yöneten işbirlikçi yapı için de aynı şey söz konusu.

50 yıl sonra İrlanda, devlet iradesi göstererek kanlı pazarı (bloody sunday) sahiplendi ve İrlanda başbakanı (Taoiseach) Micheál Martin ölenlerin anısına çelenk bıraktı.

İrlanda siyasetini bilmeyenler bunun önemli bir ayrıntı olmadığını düşünebilirler. Oysa çatışmalardan sürekli kaçan ve İngiltere’deki sömürücü sınıflarla birlikte iş tutan İrlanda kendisini artık farklı tanımlama ihtiyacı ihtiyacı hissediyor.

Özetle, ‘Özgür İrlanda Devleti’nin’ üzerinden de çok sular aktı. İrlanda Cumhuriyeti’nde Sinn Fein siyasi etkisi arttırdıkça İrlanda merkez siyaseti de söylem değiştirmek zorunda kalıyor. İrlanda merkez siyaseti bu dalgaya karşı akılcı adımlar atmaya çalışırken, İngiltere’de durum tam tersi. Demokrasiden daha ziyade şiddet kullanmaya ve terör estirmeye meftun İngiliz politikacıları silahları tekrar sahaya sürebilir.

Geçtiğimiz hafta İngiltere’ye bağlı paramiliter güçler tarafından DUP liderliğine bir mektup verildi. İngiltere demokrasisine iman edenler tarafından bu tür gelişmeler ya hafife alınır ya da görmezden gelinir. Oysa ada uzun süredir saatli bir bombanın üzerinde duruyor. İngiltere’deki siyasi fırtına ve politikanın faşist bir liderlikle mi yoksa liberal bir liderlikle mi görüleceği tartışmaları bu bombayı aktif hale getirebilir.

Kraliyete bağlı topluluklar konseyi (Loyalist Communities Council-LCC)  başkanı David Campell’ın DUP liderliğine gönderdiği mektup özetle açık bir tehdit içeriyordu. İrlanda Cumhuriyeti dışişleri ve savunma bakanı Simon Coveney’nin Kuzey İrlanda’ya gerçekleştireceği ziyareti açıkça iptal etmesi talep edildi. Zaten bakan Coveney aylar önce yapacağı ziyareti güvenlik gerekçesiyle iptal etmişti. Bağımsız bir ülkenin bakanı, Kuzey İrlanda’daki terör faaliyetleri açıkça bilinen gruplar tarafından tehdit edildi. Bu sadık gruplar özellikle İngiltere’nin AB’den çıkışı sürecinde (Brexit) imzalanan protokollerden rahatsızlar ve bu protokollerin geçersiz kılınmasını istiyorlar.1

Boris Johnson, protokolleri tek başına iptal etmek istemişti ve ondan sonra fazla iktidarda kalamadı. İskoçya ve İrlanda tek yönlü bu aşırılıkları sineye çekecek durumda değil. Sinn Fein bu gelişmeler karşısında soğukkanlılığını korusa da bu süreç onların da kontrolünden çıkabilir. Çünkü, Sinn Fein de kendi içerisinde bölünmüş ve yeni IRA diye tanımlanan grupları kontrol edemiyor. Hükümetin kurulamaması ve İngiltere’nin kendi destekçilerine sınırsız bir manevra alanı bırakması işlerin kontrolden çıkmasına neden olabilir.

Bakın şu İngiltere demokrasisine, Kuzey İrlanda’da bir türlü seçim sonuçlarını kabullenemiyor ve hükümet kurulmasına engel oluyor. 1921 yılında Kuzey İrlanda’nın kurulmasından beri iktidarı elinde bulundurmanın verdiği rahatlığı 100 yıl sonra kaybetmek istemiyor. Kuzey İrlanda’yı kaybetme korkusu yaşıyor İngiltere. İşte bu yüzden silahlar patlayabilir.

Tıpkı dünyanın çeşitli yerlerinde yaptıkları gibi kirli işleri paramiliter güçlere devrediyorlar. El atından sokulan silahlar ve tüm bu tehdit dalgasının başka bir amacı olamaz. İşgal altındaki Kuzey İrlanda’da Sinn Fein’in iktidara gelme ihtimali demokrasinin sınırlarını zorluyor ve artık o sınırlar içerisinde değiliz.

Eğer önümüzdeki haftalarda Kuzey İrlanda’da bir hükümet kurulamazsa yeni yıldan önce yeniden bir seçimle karşı karşıya kalacağız. Peki, bu seçim düğümü çözebilecek mi? Artık genel seçimlerle sorunları öteyebilme ve idare edebilme aşamasını çoktan geçtik gibi görünüyor. Bunu sadece Kuzey İrlanda için değil tüm kapitalist ülkeler için söylüyorum. Üst üste Kuzey İrlanda’da seçimler yapılsa ne değişecek? İrlanda’nın haklı talepleri kabul edilecek mi? Kategorik olarak çeşitli antlaşmalarla işgalci pozisyonundaki bir ülke, İrlanda adasını bölmeye daha ne kadar devam edecek?

Sinn Fein’in İrlanda’daki lideri Mary Lou McDonald bu konuyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Kuzey İrlanda’nın adım adım referandum sürecine ilerlediğini ve birleşik bir İrlanda dışında herhangi bir seçenek olmadığının altını çizdi.2 Şimdi, adını koyabiliriz. Hayırlı cuma antlaşmasının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Liberaller tarafından dünyanın en iyi antlaşması olarak Türkiye’ye örnek gösterilen bu antlaşma küresel bir kriz ortamındaki ilk sınavını geçemedi. Zaten bu antlaşma sorunları tamamıyla çözmüyor, sadece ama sadece donmaya bırakıyordu. ABD’nin rolüyle gerçekleşen antlaşmanın daha ne kadar sürdürülebileceği tartışmalı.

Küresel bir savaş atmosferinde iki sıkı müttefik ABD ve İngiltere bu krizde ciddi bir ayrışma ya da kriz yaşayabilir. Günün sonunda ABD’li politikacılar pragmatizmin kutsal ilkesi gereği İngiltere’nin kışkırtmalarını ya da silaha yeniden sarılmasını görmezden gelebilir. Güçlü İrlanda lobisine ve İrlandalı yöneticilerle bunu ne zamana kadar sürdürebilir orası meçhul. Zira, Sinn Fein liderliğinin açıklamalarını ABD hattından bağımsız görmek yanlış olur. Sonucun ne olacağını öngörmek çok zor. Tarihin tekerleği hızla dönmeye devam ediyor. Eğer okuyucu bana gerçek çözümün ne olduğunu soracak olursa, İngiltere’nin işgal ettiği topraklardan çekilmesi ve İrlanda’nın ada olarak birleşmesi tek gerçekçi çözüm. Bu gerçekleşmediği sürece benzer gerilimleri, dökülen kanları ve İrlanda trajedisini konuşmaya devam edeceğiz.