Olaylar ne kadar birbiriyle ilişkili bilmiyoruz ama iki ülkeyi birbiriyle karşılaştırmanın zamanıdır.

Haiti suikastı ve Küba komplosunu birlikte değerlendirmek

Haiti devlet başkanı Moise’nin kendi konutunda paralı askerler tarafından öldürülmesinin üzerinden bir hafta geçti neredeyse. Hemen arkasından ABD’nin Küba komplosu ortaya çıktı. Olaylar ne kadar birbiriyle ilişkili bilmiyoruz ama iki ülkeyi birbiriyle karşılaştırmanın zamanıdır.

Moise, çoğu Kolombiya ordusunda görev yapmış, dolayısıyla ABD ve CIA tezgâhından geçmiş 28 kadar paralı asker tarafından öldürüldü. Kiralık askerleri tutan ABD yerleşimli şirketin daha önce 2018’de Venezuela devlet başkanı Maduro’yu hedef alan başarısız suikastı da düzenlediği ortaya çıktı.

Suikasta ilişkin ayrıntılar, şüpheler… Önemsiz değil bunlar ama Haiti’de devlet başkanının öldürüldüğü bir askeri operasyonun ABD’den bağımsız, ondan habersiz veya onaysız işleneceğini düşünen var mı?

Zaten Küba’yı anlamak için Haiti’deki cinayet sonrası pespayeliğe de bir bakmak gerekiyor. Devlet başkanının yerine gelen kişi hemen ayağının tozuyla ABD’yi Haiti’yi askeri olarak işgale davet etti. ABD ise “Sağolun davetiniz için ama şimdilik bir işgal planlamıyoruz” diye yanıtladı.

Geçen senelerde bu köşede “Haiti dünya tarihinde neden önemlidir?” diye bir yazı yayınlanmıştı.

İki konuya dikkat çekiliyordu. İlki, 1800’lerin hemen başında Fransız sömürgesi olan Haiti’deki köle ayaklanmasının zaferiydi. Köle ayaklanmaları tarihini taçlandıran bu gelişme aynı zamanda daha sonra Karayiplerde Küba halkı tarafından devralınacak devrimci gelişmeyi de müjdeliyordu.

İkincisi ise, Haiti’de köle cumhuriyeti yıkıldıktan sonra ama özellikle 1900’lerin başında ABD hegemonyasına girince başına gelenlerdi. Çünkü aşağıdaki haritada gördüğümüz gibi Küba ve Haiti ada ülkeleri olmalarına rağmen coğrafi bir bütünlük oluşturuyorlar. Ve Küba’da sosyalizme karşı Haiti’de yaşananlar bize ABD tarafından “özgürleştirilmenin” ne kadar aşağılık ve yıkıcı bir şey olduğunu gösteriyor.

Küba ve Haiti aynı coğrafi konumda bulunuyorlar. İklim ve nüfus yapısı çok benziyor, bu nedenle sosyalizm bayrağı altında bir ülke ile ABD’ye bağımlı yarı sömürge bir ülkeyi karşılaştırmak için çok iyi bir olanak sunuyor.


Haiti 1915’ten 1934’e kadar ABD işgali altında kalır. Sonrasında da ABD gerek gördükçe askeri olarak müdahale eder Haiti’ye. En son 2010’da deprem sonrası ABD müdahalesine uğrar. Ama zaten bu kukla devlette herkes ABD’ye çalışmaktadır.

Sanayisi ve tarımı yıkılmış, nüfusunun %75’inden fazlası günde 2 doların altında gelire sahip Haiti bir mafya cenneti haline gelir. Öldürülen başkan da doğal olarak mafyanın bir parçasıydı ve ABD’nin adamıydı. 

Küba’nın yüzyılın ilk yarısında Haiti’den farkı yoktu, ABD’nin sömürgesi ve batakhanesi rolünü oynuyordu. Burada uzun boylu anlatmaya gerek yok, çetin bir mücadele sonucu Küba devrimi 60 yıl önce belirdi ve devrim yaşayabilmek için sosyalizmin onurlu yolunu seçti.

Küba’daki komplonun ABD’nin insanlık dışı ablukasında doğan sıkıntıların ABD kökenli bir sosyal medya operasyonuyla yönlendirildiği anlaşılıyor. Yine aynı kökenden daha önce Bolivya’da darbe destekçiliği yapıldığı bildiriliyor. Binlerce sahte hesaptan yönetilen bir karşı devrim çağrısı.

Şu veya bu şekilde sokağa çıkan Kübalılara “Küba’ya özgürlük” etiketi yapıştırılıp aynı kaynaklarca servis ediliyor.
Bir bakalım şu “özgürlüğe”. 

Küba’da sosyalizmin başarılarını burada anlatmaya gerek yok, buna bir köşe yazısı değil, kitaplar gerekir.

Ama aşağıdaki Haiti, ABD ve Küba’nın iki ölçüt üzerinden karşılaştırılması fikir verecektir.

Karşılaştırmada kullandığımız her iki ölçüt de toplumsal yapıya çok duyarlıdır. Bebek ölüm hızını bir puan düşürmek için koruyucu sağlığa, toplumsal eşitliğe, biyoteknolojiye ve aydınlanmaya çok emek vermeniz gerekir. 

Küba’da bebek ölüm hızı yaşanan alçakça ablukaya rağmen dünyanın en düşük değerlerinden biridir ve sosyalizmi olağanüstü bir şekilde test eder.

Buna karşılık ABD tarafından sürekli bir “özgürlük” durumunda tutulan Haiti’de ise günümüz dünyasının en yüksek bebek ölüm oranlarından birisiyle karşılaşırız. Buna karşılık onca zenginliğine rağmen ABD’nin neredeyse Küba’nın iki katı olan bebek ölüm hızı toplumsal eşitsizliğe ve bozuk sağlık sistemine işaret eder.

Haitililer doğduklarında Küba vatandaşlarından ortalama 15 yıl az yaşayacağı bir “kader”e mahkûmdur. Bu her iki ölçüt “Kübalaşamayan” Haiti’de insanlığın bütün kültürel birikimine rağmen her yıl on binlerin haksız ölümünü bize gösterir.

Moise cinayeti ABD’nin Haiti halkını aşağılamanın münferit bir olayı mı, yoksa ABD kökenli bir terör dalgasının başlangıcı mı, bunu anlamak için bir süre veri biriktireceğiz.

ABD’nin bir yandan prestije ihtiyacı var, öte yandan hemen arka bahçesinde kaybediyor. Bolivya, Arjantin derken Brezilya’nın da emperyalizmin değil ama ABD yörüngesini tek etme ihtimali güçleniyor.

Çaresizlik ultra-siyasi müdahaleleri getirebilir.