Kürt dostlarımız bizi anlasın

25 Haziran 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Haziran Ayaklanması’na en çok Kürtler şaşırdı. Sabahlara kadar barikatlar kurup sokaklarda çatışan, Akrep ve Toma’yı püskürten, özgürlük çığlığını bütün dünyaya duyuran, parklarda örgütlenen sıradan insanların, devletin şiddetiyle tanışan gençlerin bu muhteşem “serihıldan”ı karşısında “Türk ve Kürt halklarının kardeşliği” konusunu bir kez daha ele alıp üzerinde düşünmeleri, “derinleşmeleri” gerekir.
Kardeşlik zor zamanda belli olur.
Olay başladığında Sırrı Süreyya kepçenin altında durdu, omzundan gaz kapsülüyle vuruldu Ertuğrul Kürkçü, “Sırrı Süreyya’nın hesabını sormazsak namerdiz” dedi. KCK, “Biz de demokrasi istiyoruz” fakat barış süreci zarar görmesin mealinde bir bildiri yayımladı “İmralı süreci”, Selahattin Demirtaş aracılığıyla “Meydan Ergenekonculara bırakılmamalıdır” dedi. Bu arada muhtemelen çeşitli kararlar alındı, muhtemelen hükümet ile KCK arasında çeşitli müzakereler yapıldı. Bu karar ve müzakerelerin izleri somut olarak görüldü.
Doğu illerinde, Diyarbakır, Hakkâri, Van gibi yerlerde sokaklar sessiz, parklar boş. Hükümet “Botan” ve “Serhad” bölgelerinden çektiği çevik kuvvet birliklerini, Toma ve Akrepleri, Ankara sokaklarında kullanıyor. Kuvvet dağılımında dengesizliği nasıl göze alabildiler? Ellerinde polisten başka güç yok. Acaba bir güvence mi verildi?
Ansızın Dev-Genç Genel Başkanı suretine sıçrayarak TBMM’de konuşan Ertuğrul Kürkçü’nün yaptığı “Diktatöre, zalime karşı mücadele” çağrısı, Kürtler arasında pek yankı bulmadı. Sırrı Süreyya, sonunda patladı: “Türkiye yanıyor, dünyanın en büyük isyanlarından biri… DTK tek cümleyle destek açıklaması yapmadı.” Cevap, Ahmet Türk’ten geldi: “Eylemlerde, demokrasi isteyenlerle, hükümeti yıpratmak isteyen, çözüm sürecine karşı olan farklı grupların da yer aldığını söyleyebiliriz.” Öyle mi? Nasıl söyleyebilirsiniz? Nasıl ayıracaksın? Sizin aranızda da Şeriat isteyen kişi ve gruplar var. Bizzat sen, “Suriye konusunda ABD’yle aynı görüşteyiz” demiştin. Bütün Kürtler seninle aynı görüşte mi? İsyan eden insanların arasında hükümet savcısının ağzıyla “Ergenekoncu” aramak ayıptır!
Sırrı Süreyya, “Hükümeti yıpratmayacağız diye kime söz verdik?” dedi. Aslında çok safça bir soru. Herhalde tebessümle karşılanmıştır.
Kürtler hükümetten ve bölgesel projelerden bağımsızlaşarak batıdaki kardeşleri gibi gericiliğe ve işbirlikçiliğe isyan etselerdi, işte o zaman büyük bir halk devrimi içinde Türk-Kürt kardeşliği gerçekleşirdi. İki BDP milletvekilinin iki hareketi birleştirecek bir halka olma gayretleri boşa çıktı.
Kürt dostlarımız da bizi anlasın. Sizin “barış süreci”ni birlikte götürdüğünüz diktatörün gülünü, arıncını, fethullahını da yanına alarak istifasını istiyoruz biz. İsyan eden halk kitleleri, kendi bayrağının altında toplanarak, özgürlük, eşitlik, demokrasi ve laiklik istiyor. Siz bu diktatörle “barış süreci”ni ilerleteceksiniz diye, kimse mücadelesinden vazgeçmez.
Oysa çok büyük bir tarihsel fırsat vardı. Ortak bir devrimci süreçte birleşemedikleri için, Kürt ile Türk bencil, bağımlı, basiretsiz ve korkak politikacılar yüzünden orta vadede Habil ile Kabil’e dönecek. [Efsanenin vardığı mekân Urfa’dır. İkisinden biri sonunda “asi ve kaçak” olur “ve her kim onu görürse öldürür.”] Emperyalizme ve gericiliğe karşı birleşen Kürt ile Türk’ü hiçbir kuvvet yıkamazdı. En büyük tehlike iç savaştır. Kürt kardeşlerimiz şunu asla unutmasınlar: yükselen şu isyan dalgasıyla iktidardan gitmediği taktirde AKP’nin kuracağı militan İslami faşizm Kürtlere de yaramaz BDP’nin yerini Hüda-Par, PKK’nın yerini Hizbullah alır. Olmaz demeyin… Bir zamanlar Filistin kurtuluş mücadelesini, aralarında Marksistlerin de olduğu seküler hareketler yürütüyordu. Görünenin, hatta ufkun ötesine bakmak gerekir.
Murat Karayılan, bir süre önce, “Biz Ortadoğu’da artık bir gerçeğiz, dengeler sisteminde bir gücüz, birçok çevre ve güçle ilişkimiz var” dedi. Doğrudur, bir güçsünüz her türlü çevreyle temas halindesiniz... Fakat ABD ve AKP’yle işbirliğini sürdürürseniz, emperyalizm tarafından bölgede azap askeri olarak kullanıldıktan sonra, devasa petrol şirketlerinin ve ABD askeri üslerinin hâkim olduğu geleceğin kapitalist Büyük Kürdistan’ında küçük bir fraksiyondan ibaret kalacaksınız.
Haziran derslerinden çıkarılması gereken ilk kısa sonuçlar şunlardır: a) Başta KESK olmak üzere sendikalar kendilerinden başka kimseyi temsil etmeyen hayalet örgütlerdir b) Kürt hareketinin manevi kopuşu gerçekleşmiştir sosyalist sol, bu hareketin vesayetinden kurtulmalı ve kendi kaderini tayin etmelidir.