Başka 
kavram yok

Şu soruluyor: “Sosyalist solun Mısır’da olanları açıklamak için emperyalizmden başka kullanacağı kavram yok mu?”

Bence cevap şudur: “Yok!”

Şu son yirmi yıl içinde bu bölgede bütün ölümler, yıkımlar, felaketler, vahşet ve rezalet her ne olduysa emperyalizm yüzünden oldu.

Soğuk Savaş’tan sonra rakipsiz kalan emperyalizm, Kuzey Afrika’dan Afganistan’a kadar uzanan geniş bölgeyi deney alanı olarak kullandı, dini ve etnik grupları kışkırtarak bölge halklarının geleneksel hayatını tahrip eden siyasi/sosyolojik deneyler yaptı. Bu deneylerin ilk laboratuarı Yugoslavya’daki iç savaş ve etnik/dinsel parçalanmadır.

Süreç elbette, Sovyetler Birliği’ni çevrelemek/kuşatmak için geliştirilen “Yeşil Kuşak” stratejisiyle başladı. Bu strateji, Sovyetler Birliği çöktükten sonra, ardında İslami/nihilist bir dizi terör şebekesi bıraktı. 11 Eylül’den (İkiz Kuleler) sonra radikal İslam’a karşı “ılımlı İslam” projesi geliştirildi AKP ve İhvan gibi örgütler, Batı tarzı demokrasiyle radikal İslam’ın hayat alanını daraltacaklardı.

Emperyalizm bölgedeki ulusal devletleri Afganistan’da kontrgerillayla, Irak’ta nizami savaşla, Libya’da NATO’dan hava destekli milislerin yaptığı katliamla, Suriye’de iç savaşla, Türkiye’de “açılım”la parçalamaya başladı. Bu stratejinin yöntemi, mezhepleri ve etnik grupları kışkırtıp silahlandırmak (denetimli kaos) ideolojik aygıtı, “insan hakları” bağlamında tanımlanan “mikro milliyetçilik” nihai hedefi ise ABD ve ortaklarının küresel hâkimiyetiydi. Yüksek askeri teknolojinin bu stratejiyi nasıl mümkün kıldığı bu yazının konusu değil.

Bu strateji iki önemli engele takıldı. Birincisi, Rusya’nın 2008-2011 arasında Kaliningrad’daki Voronej radar üssünü yenilemesidir. Bu hamle, ABD’nin Uzay Kalkanı ve NATO’yu genişletme girişiminin sonu oldu. İkincisi, Rusya’nın Lazkiye’den İran’ın içlerine kadar geniş bir alanı kapsayan radar sistemidir. Bu girişim, ABD ve ortaklarının Irak ve Libya’da yaptıkları gibi “uçuşa yasak bölge” ilan etmelerini, katillerine hava desteği sağlamalarını engelledi (düşürülen iki Türk savaş uçağı, bu radar sistemini denemek için NATO tarafından “mayın eşeği” olarak kullanıldı).

ABD, Afganistan’da batağa saplandı Ortadoğu’da İran’ın nüfuz alanını daraltamadı ve en önemlisi, İslam’ın tarikat ve örgütleri bir kez siyasallaşıp iktidar konumuna geldiklerinde, bunların “ılımlı ve işbirlikçi” olanları ile “radikal ve terörist” olanları arasındaki ayrım çizgisinin silindiği görüldü.

Kaderi aynı olan Mursi ile Erdoğan’ın ortak hataları, demokrasi görüntüsü altında çaktırmadan bir İslami devrim yapabileceklerini sanmalarıydı. Emperyalizmin sıkı denetimi altındaydılar. Cezayir’de FIS’in başarısız bir ayaklanma girişiminden sonra nasıl yasadışı ilân edildiğini görmüşlerdi. İran’daki gibi cepheden dünya sistemine meydan okuyup silahlı ayaklanmayla iktidarı ele geçirecek güçleri de yoktu. Bezirgân taktiği uygulayarak, ilk durakta inmek üzere “demokrasi treni”ne bindiler. Fakat olmadı. Mısır’da otuz, Türkiye’de on milyon insan sokaklara dökülerek bu sinsi İslami devrimi protesto etti.

Fatih Camisi’nde Mısır’da öldürülenler için gıyabi cenaze namazı kılan kitlenin taşıdığı pankartlar (“Ne darbe ne demokrasi, biz ümmetten ve hilafetten yanayız” vs.) İslamcıların Mısır’dan sonra titreyerek asıllarına rücû edeceklerini ve demokrasi treninden erken ineceklerini gösterdi. Emperyalizm “ılımlı İslam”dan vazgeçerek babadan kalma yöntemlere döndü ve demokrasicilik oynayan şeriatçılar bunu anladılar. Şimdi, bölgedeki bütün güçler yeniden tertiplenecek.

Tahrir Meydanı’nda lazerle bulutlara en çok, peş peşe Müslüman hilâli, Hıristiyan haçı ve Yahudi yıldızı çizildi. Hem emperyalizme hem de Mursi’nin şeriatçılarına çok önemli görsel mesajdır. Falanca cemaatin ya da ırkın mensubu değil, bütün etnik gruplara ve dini cemaatlere kör olan bir ulusal devletin eşit anayasal haklara sahip yurttaşları olmak istiyorlar. Ancak o zaman kendi ulusal kaynaklarına sahip olabileceklerini, kendi ortak tarihleri ve kültürleriyle övünebileceklerini, emperyalizmin ve çok uluslu şirketlerin sömürü ve menfaat alanı olmaktan çıkabileceklerini ve insan gibi yaşabileceklerini biliyorlar. Sosyalizme de bu yoldan gidilir zira emperyalizmin etnik ve dinsel hatlar boyunca parçaladığı ulusların enkazından çıkmayacak tek bir şey varsa, o da sosyalizmdir.