‘Türkiye’yi haritadan siliver Putin’

Evet, böyle yazmıştı adamın biri, Rus uçağının düşürülme haberinin altına yorum olarak İngilizce: “Türkiye’yi haritadan siliver Putin”!

Sanal alemde manyak çok deyip geçebilirdim. Ancak biraz göz gezdirince Rus ve batı medyasındaki haberlere yapılan yorumlara, gerçekten dehşete düştüm. Rusya’dan Türkiye’ye nükleer füze fırlatılmasını talep edenler arasında iki tane akademisyene rastladım. Fotoğrafına baktığınızda halim selim olduğuna kanaat getireceğiniz bir kadınsa, “yılbaşından önce 'hindi’yi kızartın” diyordu, Türkiye’yi ima ederek.

Irkçılığın her türlüsü iğrenç, milliyetçiliğin de… Ancak burada daha öte bir şey var. Yüzlerce yıl boyunca işlenen ne kadar önyargı, zamanla derinlere itilip üzeri örtülen ne kadar düşmanlık, aşılmıştır sandığınız ne kadar nefret duygusu varsa hepsi zincirlerinden boşalmış. Üstüne dinsel ayrımlarla beslenen fanatizmi ekleyin.

İşte 70 milyonluk ülkeyi haritadan silmeye bu şekilde yelteniyorlar. İnternet dünyasında olsa da… Büyük rezillik.

Peki, cini içeride tutan tıpa nasıl oldu da açıldı; bir adet savaş uçağının düşürülmesi böylesi bir kinin ortalığa saçılmasına nasıl yetti? Dediğim gibi, tek bir yanıtı yok bu sorunun. “Haçlı zihniyeti” deseniz, bu yorumları yapanların önemli bölümünün belli ki dinsel inancı zayıf ya da yok! Emperyalist kibir deseniz, bu herkesi kapsamıyor. Rus propagandası diyeceksiniz, yine cık! Türkiye’ye nükleer başlıklı füze atılmasını isteyenlerin bir kısmı söze “Rusları hiç sevmem” diye başlıyor.

O halde ne?

Olan şu ki, Erdoğan bunu da becerdi ve yıllar öncesine döndük!

Kimse abarttığımı sanmasın, başka isimlere haksızlık ettiğimi de düşünmesin. Yıllar boyu Türkiye’nin imajını kurtarmak için iki isim farkında olmadan büyük bir kavga verdi. Türkiye dendiğinde akla sadece militarizm, işkenceciler, mafya babaları ve Amerikan uşaklığı gelmesinin önüne Nâzım Hikmet ve Aziz Nesin geçiyordu. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu iki büyük edebiyatçı ve mücadele insanına duyulan saygıyla karşılaşırdınız. Şiş kebabı, lokumu boş verin, Türkiye’de iyi, güzel, gelişkin şeyler olduğunu onlar hatırlatıyordu.

Lakin hafızasızlıktan yalnız bizler değil, bütün toplumlar muzdarip. AKP Türkiye’yle ilgili algıyı netleştirdi, emperyalist baylar eliyle üzerine atılan cila dökülmeye başladığında Tayyip’in, artık Nâzım ve Aziz ustalar yardım edemiyordu Türkiye’nin imajına… Gerici, küstah, karanlık işler çevrilen bir ülkeden ibaretti Türkiye.

Yurtsever olmasak bizi dahi memleketten soğutacak bir zihniyet, bu ülkeyle özel bir bağı olmayanlarda tiksinme duygusu uyandırıyordu. Memleketin haline mi yanarsın, bu toptancı nefretin ilkelliğine mi şaşarsın…

İstediğiniz kadar “ülkeler, halklar kötü olmaz; sistem kötü, baştakiler sorumlu” diye çırpının, sonuçta  “sizin lideriniz, siz seçiyorsunuz, siz boyun eğiyorsunuz…”

Halt etmişler!

Boyun eğmedi bu halk. Eğmediğini gösterdi 2013’te. Doğrudur, diktatöre karşı değil ama insanlığa karşı hafif eğik duruyordu boynumuz; Gezi’den itibaren kafayı kaldırmıştık, “ne oldu bu halka böyle” diye sorduklarında hatırlatıyorduk Nâzım Hikmet’i, Aziz Nesin’i, başka değerlerimizi ve başka şeyleri…

Gururla…

Haziran Direnişi, Türkiye’nin imajına yapılan en büyük hizmetti. 

O zaman kimse “bunları kızartın” demiyordu, diyemezdi.

Şimdi diyorlar.

Erdoğan yine becerdi anlayacağınız. Mesele bir uçak meselesi değil. Her tarafından adaletsizlik, yolsuzluk, zulüm akan bir dünyada yine zirveye çıktı, pardon en dibe yerleşti, memleketi de peşinden sürükledi. Uzaktan halimize bakıp kendini cennette yaşıyor sanan ahmaklar da “haritadan silin” diye buyurmaya başladı fütursuzca. 

Bize de dişimizi sıkıp, bu güzel ülkeyi bir kez daha temize çıkarmak, temizlemek için daha fazla çalışmak düştü.

Savaş tacirlerinden, yobazlardan, hırsızlardan, katillerden, padişah bozuntularından, sömürücülerden…