Müzakere ve ABD

Kemal Okuyan'ın “Müzakere ve ABD” başlıklı yazısı 19 Şubat 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Ciddi olan herkes, AKP ile PKK veya devlet ile PKK arasındaki görüşmelerin bölgesel gelişmelerle, daha da açığı “Arap Baharı” denen süreçle bir bağı olduğunu biliyor.

Kimilerine göre bu, yıllardır adım adım uygulanan bir ABD planının son aşaması. Dolayısıyla, Kürt sorunu başlığında ele alınabilecek her tür gelişme, çatışma ve talep bu ABD planının içine yerleştiriliyor. Plan sahibi ABD olunca, zaten iş bitiyor, tartışmaya dahi gerek kalmıyor, “ABD planına karşıysan…”, Kürtlerle ilgili konularda “sağlam” duracak ve kılını kıpırdatmayacaksın!

Oysa, Kürt sorununu ABD ya da diğer emperyalist ülkeler icat etmedi. Bu sorunun tarihsel kökleri var, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınıf karakteri ve siyasal-ideolojik yapılanması ile ilgili yanı var… Dahası, Kürtler, ABD öyle istediği için değil, gerçekten öyle hissettikleri ve düşündükleri için bazı talepler ileri sürüyorlar.

Kürt uyanışını bir “emperyalist oyun” olarak nitelemek, hastalıklı bir davranıştır.

Öte yandan, Kürt sorununun bütün bölgesel güçlerle birlikte, başta ABD olmak üzere, emperyalist ülkeler açısından bir “manivela” olarak kullanılmak istendiği de açık bir gerçektir. Bu manivelayı kullanabilmek için Kürt gerçeğinin Türkiye’deki en önemli, belirleyici aktörü olan PKK ile temas etmek bütün bu güçlerin öncelikli gündemlerinden olmuştur.

Şaşacak bir şey yok, ABD yönetimi, Küba’nın “Sovyet etkisindeki komünist partinin denetimine geçmemesi” için Devrim öncesinde Castro ve arkadaşlarıyla anlaşmaya çalıştıysa Ortadoğu kazanındaki bir ulusal hareketi etkilemeye, yönlendirmeye mutlaka çalışacaktır. Hoş, Küba’da “sert kaya”ya çarpmış oldular ama bu onları başka örneklerde cüretli denemeler yapmaktan hiçbir zaman alıkoymadı.

Burada önemli olan, bütün bu karmaşık ilişki ağının sonuçlarıdır.

Başta da dediğim gibi, bazıları PKK için “bütünüyle ABD planları doğrultusunda davranan bir örgüt” tanımlaması yapmaktadır. İşleri sadeleştirdiği için böyle kestirip atmak rahatlatıyor olabilir ama iddia doğru değildir. Benzer biçimde “ABD’nin bölgesel planlarının önündeki en büyük engelin PKK olduğu” tezinin de bir karşılığı bulunmamaktadır. Başka şeyler bir yana, bizzat PKK yöneticileri böyle bir algının ortaya çıkmaması için her şeyi yapmışlardır. Örgütün önemli kadroların ya da aynı doğrultuda siyaset yapan kritik isimlerin ABD’ye hayırhah bakan, “biz ABD düşmanı değiliz” vurgusunun altını çizen açıklamaları arşivlerde durmaktadır. Irak işgali başladığında, kimin nasıl tavır aldığı da belleklerdedir. Tıpkı, ABD emperyalizmini kınayan hatta halkı ABD planlarını bozmaya çağıran açıklamalar gibi…

Burada bir aldatmaca yok, burada yalnızca değişken dengeler üzerinde süren bir pazarlık da yok.

Burada, bir ulusal hareketin kendi iç karmaşası da var.

İçinde ve çekim alanında liberallerin, muhafazakarların, dincilerin, sosyalistlerin, milliyetçilerin aynı anda yer alabildiği bir hareketten söz ediyoruz.
Yalnızca ABD emperyalizmiyle ilgili olarak değil, bir dizi konuda farklı düşünen unsurlar var. Şeriat isteyenlerle, laisist tutum alanlar piyasa ekonomisini savunanlarla sosyalizan eğilimleri olanlar aynı siyasi çizginin içinde durmaya devam ediyorlar.

Bu çok özel bir durumdur ve devlet bu durumun ağırlıklı olarak Öcalan’ın liderliğinin “başarısı” olduğunu düşünmekte ve varılacak bir anlaşmaya önemli bir karşı koyuşun yaşanmayacağına inanmaktadır.

Böyle düşünmeleri için çok neden var.

ABD’nin müzakereleri kolaylaştırmak için ağırlık koyduğu açıkça görülüyor. Bunun anlamı, Vaşington’un müzakerenin temel aktörlerinin uzlaşacağı noktaya iyimserlikle baktığı hatta oldukça rahat olduğudur.

Hesap, Kürt sorunu ile ilgili değildir. Hesap Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ın geleceği ile ilgilidir. Unutulmamalıdır ki, bu hesabın içine yerleşen bir süreç, bu kez gerçek bir sadeleşmeye yol açar. Onyılların karmaşık tarihi silinir ve kritik, can alıcı evredeki tercihler belirleyici hale gelir.

Kritik, can alıcı evreye girilmiştir. ABD ve AKP planlarına karşı olmak her şey değildir ama her şeyin başlangıcıdır.