Laiklik aniden neden moda oldu?

Geçmişte laiklik lafını duyduğunda tüyleri diken diken olanlardan “hata yaptık, önemsemedik” noktasına gelenler olduğunu biliyorum. Hayat öğretir, bu herkes için geçerlidir.

Bir de hep öğretenler var. Bir öyle bir böyle yapar, yeri geldiğinde her renkten bayrak sallar ve her durumda haklı çıkarlar.

Bunlar içinse, laiklik şimdinin modasıdır.  

En güzelini Nuray Mert yazmış, “şimdi laikliği savunma zamanı”… Açık açık da söylüyor, şimdi öyle geçmişteyse dindarların haklarını savunma zamanıydı diye… Katı laikçilikle filan mücadele edilmesi gerekiyormuş dün, bugün ise onların yaptığını AKP iktidarı eylemekteymiş.

İslamcı/muhafazakar kesimin, öteden beri ‘laiklik’le başının hoş olmadığını biliyoruz. Doğrusu, inananlar için, dinin kamu alanından kovulması kabul edilebilir, daha doğrusu uygulanabilir bir şey değil. Cumhuriyet’in kuruşundan bu yana, ‘laiklik’ten anlaşılan bu olduğu için, insanlar başörtüsüyle kamu hayatına katılamadı, açıkça cuma namazına gidiyorum diyemedi, çocuğuna gizlice dini eğitim aldırmak zorunda kaldı…

Hatırladım, tutarlı demokrat böyle olunuyordu. Kalsın!

Nuray Mert demokrat olabilir ama laiklikten zerre anlamadığı ortada. “Dinin kamusal alandan kovulması” derken, inananların toplumsal yaşantıdan dışlandığını ima ediyor, böyle bir şey hiçbir zaman olmadı, tersi ise, bazen özellikle yoğunlaşmak üzere, her zaman geçerliydi: Türkiye’de farklı inançlar ya da inanmayanlar üzerinde devlet ya da mahalle baskısı hiç eksik olmadı. 

Gizlice dini eğitim meselesine gelince… Siyasal bilince sahip olmaya başladığım 1970’lerden bu yana, Türkiye’de çocukların dini eğitim alması ya teşvik edildi ya göz yumuldu. Mert’e göre ise dindarlar illegale çekilmişti!

Aynı ülkede yaşamıyoruz.

Burada Cumhuriyet dönemi uygulamalarını savunmak durumunda değilim. Kapitalizm gerici ideolojilerle hesaplaşmada tarihsel sınırlara sahiptir ama ikide bir “Katı Laikçilik” denmesinden de bıktım açıkçası. Türban yasağını muhafazakar bir toplumsal dokuya dokunamayan bir rejimin alan sınırlama girişimi olarak görüyorum. Nuray Mert gibiler sınırlanmasın demekteler, bense o toplumsal doku dönüşmeli diyenlerdenim. Aynı ülkede yaşamıyoruz, farklı diller konuşuyoruz.

Ama şimdi hepimiz laikliği savunur olduk!

Neden?

Sözü dolandırmadan söyleyeyim. Laiklik moda oldu çünkü;

1. Erdoğan dönemi kapanıyor.

2. Emperyalizm ve sermaye dünyası, Türkiye için yeni arayış içinde.

3. Kürt siyaseti uzun bir ardan sonra laiklik kartını kullanmaya karar verdi.

4. Laik duyarlılığı olanların direnci kırılamadı.

Bu dört olgu birbirine bağlı aslında.

“Ilımlı İslam” tezinde yaşanan fiyaskodan sonra, aslında ondan çok da uzak düşmeyen “ılımlı laiklik” devreye sokuluyor. Bir açıdan ölümü gösterip sıtmaya razı etmek. Ama başka açılardan çok daha ötesi!

Bu sefer ABD gerçekten de iyi oynadı, henüz daha dolandığı çarşafdan kurtulabilmiş değil ama IŞİD’i sahaya sürüp onun karşısına dikilerek, ılımlı laiklik için fetva vermiş oldu. IŞİD’çi barbarların Kobane’ye yöneltilmesi de bu planın parçasıydı, hem Kürt siyaseti test edildi hem de “ılımlı laiklik” önemli bir mevzi kazandı.

Görüldüğü gibi, süreç hızlı gelişiyor. Şimdi laikliği savunma zamanı!

Cemaat bile “ılımlı laik” pozisyona çekilirken liberallerin kuyruğa girmemesi düşünülemezdi elbette.

Cık, biz vazgeçtik. Laiklik yetmez, şimdi emperyalizme ve kapitalist sömürüye karşı mücadele zamanı!

(13 Şubat Boykotu, bugünün koşullarında başarılı olmuş, laiklik devrimci ve kamucu bir bağlamın içine yerleştirilmiştir. Moda olmaya başlaması, laikliği asla değersizleştirmiyor. Madalyonun bir yüzünde laikliği iğdiş etme girişimleri duruyorsa, diğer yüzünde yıllardır verilen aydınlanmacı kavga vardır ve orada Laikliği Yedirmeyiz yazmaktadır. Herkesin laikliği savunmaya başlaması, bu kavganın etkili olduğunu da göstermektedir.)