İyi ki bu ülke bundan ibaret değil...

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, TKP'nin 23 Haziran seçimlerine ilişkin kararına dair soL'un sorularını yanıtladı.

Okuyan, "İnsanlar aydınlanmacı, yurtsever, cumhuriyetçi duyarlılıklarını bir kenara atabilirler, biz atmayacağız. Kimseye bir borcumuz yok ayrıca TKP medya goygoyuyla, mahalle baskısıyla yönetilecek bir parti değil" dedi.

TKP dün yazılı bir açıklamayla TKP üyelerinin sandığa gitmeyeceğini kamuoyuna bildirdi. Bu açıklamanın nedeni İmamoğlu'nun televizyon performansı mı?

Elbette hayır. Partinin yetkili kurulları Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu’nun birlikte katıldıkları tartışma programından önce toplanıp karar aldı. Ayrıca bir günde almadık bu kararı. İlk açıklamamızda, gelişmeleri takip edeceğimizi, bir değerlendirme yapacağımızı açıklamıştık. Hangi koşullarda nasıl davranacağımızı da kamuoyuyla paylaşmıştık. İlk açıklamamızı okuyanlar, bunu hatırlayacaktır. TKP’nin bir televizyon programını izleyerek karar vermesi herhalde saçma olurdu. Ancak madem sordunuz, söyleyeyim. Televizyon programını canlı takip etmedim, sonrasında geniş bir özetini izledim. Bu televizyon programının halk işin doğrusunu görsün, ona göre karar versin diye yapılmadığı ortada. İki parti arasındaki normalleşme çabalarının bir parçası olduğunu duyuyorduk, bakınca bu iddiaların doğru olduğu hemen görülüyor. Ortada tartışmanın kırıntısı bile yoktu. Bir de acı gerçek var elbette… Türkiye her açıdan devasa sorunlarla boğuşurken Türkiye’nin seçeneklerinin o programdaki taraflardan ibaret olduğunu düşünen birisinin bu ülkeden umudu keseceği ortada. İyi ki, bu ülke bundan ibaret değil.

TKP’nin açıklaması neredeyse oy hakkının gasp edilmesinden daha fazla konuşuldu ve tartışıldı. Bunda bir tuhaflık yok mu?

Neden, TKP bir siyasi tutum alıyor ve bu çok konuşuluyor, bunu tuhaflık olarak değerlendirirsek asıl bizim açımızdan tuhaf olmaz mı! 

Neredeyse bir kampanyaya dönüştü ama…

Sosyal medyadan elimden geldiğince uzak duruyorum, dolayısıyla tam vakıf olamayabilirim ama çok konuşulduğunu ve epeyce eleştirildiğini elbette görüyorum. Bunda şaşırtıcı bir şey yok, insanlar zar zor ikna ediyorlar kendilerini, bir şeyin parçası oluyorlar ve sonra farklı bir ses duyduklarında elbette rahatsız oluyorlar. Bunu bekliyorduk, ilk kez de yaşamıyoruz. TKP elbette farklı olmak için böyle bir tutum almıyor ama çoğunlukla “aykırı” bir konumlanış içine giriyor. Dolayısıyla arayış içinde olup, çaresizlikle önlerine açılan ilk yola girenleri anlıyoruz, onların serzeniş ya da kızgınlığını da… Dinliyoruz, konuşuyoruz, bazen hemen ikna ediyoruz, bazen bir yıl sonra… Mücadelemizin bir parçası bu. Bir de TKP’ye zarar vermek için fırsat kollayanlar var, onlara teşekkür borçluyuz, kendilerini kontrol edemiyorlar ve çıkarılan gürültüden rahatsız olup tepki gösterenleri TKP’ye doğru ittiriyorlar. Dün akşam bu gürültüden rahatsız olup TKP’ye başvuranlar oldu. 

Peki bu açıklamanın zamanı mıydı, TKP bu süreci sessiz geçiremez miydi?

Biz bir siyasi partiyiz. Sessizlik bir siyasi tavır değildir. Evet bazen bazı konularda düşük profil sergiler, fazla önemsemezsiniz ama Türkiye’nin en büyük kentinde seçimlerin iptali geçiştirilecek bir konu olamaz. TKP zaten, adalet duygusu nedeniyle ve İstanbul’un Belediye Başkanı olarak Ekrem İmamoğlu’nu gördüğü için, bu süreçte eleştirileri ve uyarılarının dozunu geriye çekti. Ancak seçimlerde ne yapacağını söylemeyen bir parti olur mu? Biz bir boykot çağrısı yapmadık, bu süreçte insanlara oy kullanmayın da demedik, yalnızca “TKP üyeleri oy kullanmayacak” dedik. Daha fazlasını seçimden sonra diyeceğiz, seçimden önce değil! TKP’ye karşı çirkinleşen bazı isimlerin gerçekte ne düşündüklerini, kimlerin “doğrusu boykottur” dediğini, seçimlerden önce hangi pazarlıkların yapıldığını, medyadaki gelişmeleri… Bunlardan söz ediyor muyuz? Bakın İmamoğlu sağdan oy olmak için takiye filan da yapmıyor, kendisi bayağı inanmış bir İslamcı, piyasacı, fazlasıyla samimi… Normalde aydınlanmacı, laik, devrimci bir parti olarak TKP’nin bu tablo üzerinde tepinmesi gerekirdi. Yapmıyoruz, çünkü defalarca söyledik, İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’dır. Biz bu gerçeği dile getiriyoruz çünkü genel oy hakkına sahip çıkıyoruz. İptal kararına boyun eğmek, genel oy hakkının açıkça gasp edilmesine boyun eğmek anlamına gelmiştir. Yine de söyleyeceklerimizin, söylenmesi gerekenlerin küçük bir bölümünü söylüyor, bekliyoruz. Buradan yanlış sonuçlar çıkarmasın kimse. İnsanlar aydınlanmacı, yurtsever, cumhuriyetçi duyarlılıklarını bir kenara atabilirler, biz atmayacağız. Kimseye bir borcumuz yok ayrıca TKP medya goygoyuyla, mahalle baskısıyla yönetilecek bir parti değil.

İktidarın ekmeğine yağ sürdünüz diyenler de oldu, TKP doğrusunu yapıyor diyenler de. Siz tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz bu iktidara neden karşı çıktık başından beri? Bir piyasacı, iki İslamcı, üç NATO’cu ve işbirlikçi. Bir emek düşmanı, iki gerici, üç pro-emperyalist. Bunların karşısına emekçi halkın çıkarlarını, aydınlanmayı ve yurtseverliği çıkarmak gerekir. İktidar ve muhalefet göreli kavramlar. Asıl iktidara muhalif geniş toplumsal kesimlerin piyasacı, İslamcı, NATO’cu-AB’ci çözümlerin peşine takılmasına yardımcı olanlardır iktidarın ekmeğine yağ sürenler.

Sandığa gitmeyeceğiz ama bu bir boykot çağrısı değil diyorsunuz bu ne demek?

Boykot çağrısı yapacak bir zemin yoktu. Bakın 31 Mart’ta İstanbul seçimlerinin iptali, yalnızca İmamoğlu’na değil genel oy hakkına bir saldırıdır. Sadece İstanbul’da değil, başka yerlerde de genel oy hakkına saldırılmış, seçim sonuçları iktidar tarafından yok sayılmıştır. Kuşkusuz İstanbul çok önemli bir kent, burada büyük bir meydan okuma var. Biz bu meydan okumaya verilecek doğru tepkinin yinelenen seçimi boykot etmek olduğunu açıkladık ancak konunun bir de genel oy hakkı dışında boyutu var. Seçimi kazanan aday ve partisinin tutumu. Bu tutuma rağmen bir boykot çalışması gerçekçi olmadığı gibi birçok açıdan sıkıntılı olurdu. Bunu denemedik bile. Şu anda söylediğimiz şudur: Biz İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunu söylüyoruz, bu nedenle insanlara gidip tekrar oy kullanmayın demiyoruz. Dediğimiz şudur: Biz TKP olarak AKP mi CHP mi ya da Binali Yıldırım mı Ekrem İmamoğlu mu tercihine dönüşen bir platformun parçası değiliz. Özgün bir durumla karşı karşıyayız. Bu herhangi bir seçim değil ki, herhangi bir seçim olsa neden adayımızı geri çekelim? Eğer İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur demesek, 23 Haziran’ı bir seçim olarak görsek, tartışmaya bile gerek yok, TKP kendi adayıyla seçime katılırdı. Seçimi bir aday kazandı. Bu aday İmamoğlu. İktidar seçimi iptal etti. Biz bu meşru değildir dedik ve yinelenen seçimin boykot edilmesinin doğru tavır olduğunu söyledik. Seçimi kazanan ise boykot olmaz, bir daha gireriz seçime tutumuna girdi. TKP bu tutumla kavga etmiyor ama bunun parçası değil. Anlaşılmayacak bir şey yok burada. Kimisi “TKP’nin kaç üyesi var ki” diyor, kimisi “sizin yüzünüzden ya Binali kazanırsa…” 

Evet, bunu söyleyenler de var…

Biz TKP’yiz, farklı bir siyasi partiyiz; böyle argüman mı olur! Madem muhafazakâr seçmeni ikna etmek için yürütüldüğüne inandıkları bir kampanyanın zorunluluğuna ve etkisine ikna olmuşlar, hep birlikte laikliğin ruhuna Fatiha okumakla meşguller, özgürlük ve de hatta devrim mücadelesine kazandıkları milyonlarca muhafazakârın diyeti olarak görsünler TKP’nin İmamoğlu destekçiliğinden eksilmesini!