Gözümüz yolda kalmıştı

Kemal Okuyan'ın "Gözümüz yolda kalmıştı" başlıklı yazısı 08 Mart 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Döndük başa… Yeni Anayasa tartışmaları ve İmralı süreci ile birlikte her gün birkaç kişi AKP’ye ilişkin olumsuz düşüncesi olanları ikna etmek için yazı yazıyor, konuşma yapıyor.

İkna olmayanlara küfredenler de var. Muhafazakarları ya da İslamcıları kastetmiyorum. Sola yapışıp kalanlar, solcuyu oynayan liberallerden söz ediyorum. Biz de onları merak ediyor, yollarını gözlüyorduk. Bir süre düşük profil gösterdikten sonra yeniden piyasaya çıktılar. Şükür kavuşturana!

Konumlanışlarını tutarlı bir biçimde gerekçelendirme yeteneğine sahip olmadıkları için bir kez daha eski suçlamaların arkasına sığınıyorlar. Ama anlaşılan üç argümanla AKP’yi AK’lama işlemini bir kez daha deneyecekler.

İlki, “AKP iyi, cemaat kötü” yaklaşımı. Öcalan’ın BDP milletvekilleriyle görüşmesinde de benzer bir değerlendirme dikkati çekmişti. Ancak burada bir sorun var. Türkiye’de liberal kalemşörlerin önemli bölümü, cemaate karşı cepheleşmekten yana değil. Hatta Türkiye’nin demokratikleşmesinde cemaatin önemli bir rol üstlendiğine inanıyorlar. İçlerinde Erdoğan’ın daha otoriter, Gülen’in daha uzlaşmacı olduğuna inananlar var. Ama yine de AKP’yi savunmaya cesaret edemedikleri birkaç yıllık dönemden çark etmenin yollarından biri suçu cemaate atmak.
İkinci ve daha emin yol, “vesayet yanlıları” olarak adlandırdıkları kesimlerin direnişinin AKP’ye istediği reformları yaptırmadığı gerekçesine sığınmak.

Kimileri Erdoğan’ın zaman zaman bu kesimlere taviz vermek zorunda kaldığını söylüyor, kimileriyse Erdoğan’ın sabotaja uğradığını… Özetle, 2003’te, 2004’te sık sık duyduğumuz ve o zaman da dalga geçtiğimiz “AKP hükümet oldu ama iktidar olamadı” tezi yine tedavülde. AKP iktidarda olmasa bu kadar saçmalama özgürlüğü bulacaklardı sanki!

Üçüncü argüman ise daha afili. Burada AKP’nin niyetlerinden bağımsız olarak, demokrasi güçlerinin AKP’yi hizaya getirdiği, en azından masaya oturttuğu ileri sürülüyor. Yani, AKP artık “demokrasi”ye hizmet etmekten kaçamaz! Kimileri burada aslan payını “sivil toplum”a, kimileriyse Kürt hareketine veriyor. Ancak her durumda söylenen şu: AKP artık “olumlu” bir rol oynayacak, çünkü güçler dengesi böyle. Zorla güzellik oluyor anlayacağınız!

Okuduğum ve dinlediğim kadarıyla, AKP zihniyetine karşı bir kez daha “empati” talebi bu üç gerekçeyle açıklanıyor. Doğal olarak “Yeni Anayasa”ya destek kabaca bunlardan hareketle istenecek.

İşin gerçeği, liberallerin birkaç yıl ortalıkta gözükmek istememesi ya da hükümete dönük eleştirel tutum alması, büyük ölçüde Kürt hareketinin AKP ile arayı açmasının ürünüydü. BDP yöneticilerinin “faşistlik”le suçladığı bir hükümete nasıl arka çıkacaklardı ki? Bunu çok yazdık ve dedik ki “sizin AKP karşıtlığınız geçici”. Dediğimiz çıktı.

Evet, bir kez daha başa döndük.

Bakalım kervana kimler katılacak, kimler “AKP meselesi bizim için kapanmıştır” diyerek “AKP Anayasası’na Hayır” pozisyonunu koruyacak.
Bakalım kimler kadını aşağılayan, yok sayan bir iktidarın gerici hamlelerine ortak olmak isterken
8 Mart’ta “özgürlük” nutukları atacak!