Vatan ve Terbiyesizlik...

İlhan Cihaner'in “Vatan ve Terbiyesizlik” başlıklı köşe yazısı 28 Kasım 2012 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

...
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
...
(Nazım Hikmet)

Dikili Belediye Başkanının, daha önceleri sokaklarda kullandığı parke taşlarının renginden dolayı “komünist” olduğu gerekçesi ile soruşturma geçirdiğini duymuştuk. Dikili’nin ülkede özgürlüklerin alabildiğine kısıtlandığı dönemlerde düzenlenen, barış, kardeşlik, kültür, sanat temalı etkinliklerle adeta bir “vaha” haline geldiğini gözlemledik. Daha sonra belediyenin halka, suyu bedava verdiğini, sağlık hizmetlerini ucuzlaştırdığını (muayene 1 lira, röntgen 6 lira, parası olmayana bedava), öğrencilere ulaşımı ücretsiz hale getirdiğini duyduk. Ekmeğin belediye tarafından normalin çok altında bir fiyatla satıldığı, 1 Mayıs günü çalışanlara izin verildiği gibi haberler de hep Dikili’den geldi.
Bunların dışında onlarca festival, kültürel etkinlik, öğrenci bursları, evlerin jeotermal enerji ile ısıtılması gibi birçok “sosyal belediyecilik” uygulaması Dikili’de hayata geçirildi.

Üstelik bunlar, bütçeden kış/yerleşik nüfusu (18.000) üzerinden pay alıp, yaz aylarında 150.000’i aşan bir nüfusa hizmet vermeye çalışarak başarıldı. Açılan soruşturmalar, davalar ve AKP’nin kendinden olmayana uyguladığı baskı ortamını da unutmayalım.

Açılan davalardan birisi “su hakkına” ilişkindi. Dikili Belediyesi çalışanları ve Belediye Başkanı hakkında, “Dikili halkına 10 tona kadar suyu bedava verdiği, belediye çalışanlarına da yüzde 50 indirimli tarife uyguladığı için” görevi kötüye kullanmak suçundan dava açılmıştı. Yaklaşık iki yıl süren yargılama sonucu Başkan ve belediye çalışanları beraat etmişti. Belediye başkanının dava sonrası yaptığı açıklama aslında çok şey anlatıyor:

“Bugün tarihi bir gündür. Benim beraat etmem elbette önemli, ancak suyun ticarileştirilmesi için çaba sarf edenlere karşı suyun bir hak olduğu, bir meta olmadığı bu kararla kanıtlandı. Bu davanın başladığı günden beri suyun bir hak olduğunu ve insanlara suyun parayla satılmaması gerektiğini vurguladık. Belediyeler ticari kurum değil kamusal kurumlardır... Bundan sonraki dönemlerde de, halkın faydasına olan çalışmalar yapmaya devam edeceğiz”

Evet bu başkan Osman Özgüven...

Dikili Belediyesi’nin emekçileri ile birlikte tüm olumsuz koşullara rağmen “sosyal belediyeciliği” hayata geçirmeye çabalayan birisi.
Neoliberalizmin en vahşi halinin uygulandığı, TOKİ gibi kurumların yereli boğduğu, yağma ve rant ekonomisinin egemen olduğu bir “düzende” sosyal belediyeciliğin uygulanabilirliği gibi tartışmalar yapılabilir.

Ancak Osman Özgüven’in başarısı Dikili halkının tecihlerine bakılarak görülebilir.

12 Eylül faşizminin acımasızca ezdiği Fatsa ve “Terzi Fikri” örneğinden sonra, üzerinde en çok durulması gereken “belediyecilik pratiği” olan “Dikili örneği”, 12 Eylül’ün “en has evladı” olan AKP tarafından ezilmeye çalışılıyor. Darbenin tanklarının yerini, emniyet, yargı ve müfettişler almış durumda. 12 Eylül’ ün cezaevine gönderip orada ölümüne neden olduğu Terzi Fikri’den sonra Osman Özgüven’e de benzer bir son öngörülüyor.

Yargıtayın, Osman Özgüven ve Dikili Belediyesi çalışanları hakkında 8 yıl 4 aylık hapis cezasını onaylaması sonrası AKP’nin “yerel seçimler stratejisinin” en önemli ayağı da iyice ortaya çıkmış oldu.

Ama “kararı veren yargı, AKP nin suçu ne?” diyenler için açıklayayım. Osman Özgüven ve çalışanlar, hiçbir kişisel çıkarın elde edilmediği ve kamu zararının olmadığı iki suçlama nedeniyle aldı bu cezaları.

Peki buna ne dersiniz:

“...1. İstanbul Ümraniye K... Apart ve V... İnşaatları işinde olduğu gibi, İhale Komisyonu’nca teklif alma şartnamesine aykırı şekilde gerçekleştirilen işlemler nedeniyle yalnızca alt düzeydeki görevliler hakkında disiplin cezası öngörüldüğü...”

“...Devlete ait arsaların değerinin düşürülerek ve müteahhitlerin inşaat maliyeti yükseltilerek TOKİ’nin 773 Milyon TL zarar ettirilmesi BYDK tarafından 2005 yılında düzenlenen raporla tespit edilmiş ve yedi proje ile ilgili olarak sorumluların belirlenmesi ve zararın tazmini için BTK ile SPK tarafından müştereken soruşturma yapılması talep edilmiştir. BYDK’nda görevli altı denetçi tarafından hazırlanan bu rapor her biri konusunda tecrübeli 18 üyeden oluşan denetleme kurulu üyeleri tarafından kabul edilmiştir...”

(Bu tespitler CHP İstanbul milletvekili Aykut Erdoğdu’ nun peşine düştüğü bir yolsuzluk olayı nedeniyle BYDK tarafından yazılan rapordan ve yaptığı açıklamadan alıntıdır).

Peki ne dedi ilgili Bakan: “Biz onu yapılırken göremedik diye onun ızdırabı içindeyiz. Onu paylaştık. Biz dedik ki 40 katrilyonluk iş yapmışız. Bu vatan bizim, bu ülke bizim. 40 katrilyonluk işte bir terbiyesiz gelmiş, yanlış yapmış ve biz onu bulmuşuz. O yanlışlığı yaptığı için üzülmüşüz”.
773 Milyon liralık zarar için “terbiyesizlik” diyeceksiniz, kamu zararının olmadığı bir olay için 8 yıl 4 ay ceza!

Sevsinler sizin vatanınızı, adalet ve terbiye anlayışınızı!