Tahammül Sınırı

İlhan Cihaner'in “Tahammül Sınırı” başlıklı köşe yazısı 5 Aralık 2012 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

“Hükümetin emniyetini ihlal ettikleri
idarei zabıta tahkikatı mevsukası üzerine sabit olanların
memaliki mahrusai şahaneden
ihraç ve teb’id etmek
münhasıran Zatı Hazireti
Padişahınin yedi iktidarındadır”

Kanun-i Esasi

Bilindiği üzere 17 Ağustos’ta Şemdinli’de, BDP Genel Başkan Yardımcısı Kışanak ile milletvekilleri Adil Kurt, Sebahat Tuncel, Nazmi Gür, Hüsamettin Zenderlioğlu, Halil Aksoy, Ertuğrul Kürkçü, Esat Canan, İdris Baluken ve Aysel Tuğluk’un karşılaştıkları bir grup PKK’lı ile sarılma ve konuşma görüntüleri medyaya yansımıştı.

Başbakan, “Eğer kendilerine çok daha rahat yer arıyorlarsa kendilerine adres verdim, Kandil’e gitsinler, ama bu Parlamento’nun içinde mücadele edeceklerse Anayasa ne emrediyorsa, hukuk neyi emrediyorsa o çerçevede hareket etmeye mecburdurlar. Etmedikleri takdirde de şuanda kendileri... Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor, biz de Parlamento’da gereği neyse onu yapacağız.”

Yargı gerekeni yaptı ve düzenlediği fezlekeyi Adalet Bakanlığı’na gönderdi. Fezlekede milletvekillerinin eylemi “PKK ve KCK silahlı terör örgütüne yardım etmek” suçu olarak değerlendiriliyor. TCK’nın 220(7) ve 314(2) maddeleri ile TMK’nın 3713(5) maddesi gereğince soruşturma açılmasına izin verilmesi talep ediliyor.

Meclis’te ne olacağı belli. AKP’nin vicdan sömürgeni “iyi polislerinin” açıklamaları hikaye! Başbakan talimatı verdi: Dokunulmazlıklar kaldırılacak.
Başbakan’ın dokunulmazlık konusunda “yargıyı fethetmeden” önceki yaklaşımı herkesce malum. Sadece çifte standart ve tutarsızlığı vurgulamak için şu konuşmasını hatırlatayım: “Parti programında dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili madde var. Ama sadece milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması değil. Yargı, asker kalkacaksa böyle kalkacak. Sadece milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması demek politikanın yozlaşması demek. Dokunulmazlıkta bir saptırma var. Milletvekilinin dokunulmazlığı yok. Ben buna katılmıyorum. Bittiği anda yargılanıyor. Sayın Baykal’ın kalkıp bunu ağzına pelesenk etmesi anlaşılır şey değil.”

Tutarsızlıkları ve dokunulmazlıkların kaldırılması girişimine neden olan fiillerin eleştirilebilir olmasını bir yana bırakalım. Başbakan ve dokunulmazlıkların kaldırılmasından yana olan hukukçular, fiilin fezlekedeki kanun maddelerine “uyup uymadığını” nedense hiç tartışmıyorlar. Hatta kaldırılmasın diyenler de pek yorum yapmadı. Özel yetkili ve talimatlı yargımız zaten çok renkli olan “örgüte yardım” literatürüne yeni bir katkı sunuyor : “sarılarak yardım etme!”

Açık olan şu referans alınan, eylemin suç olup olmaması değil. Siyaseten ülkeyi nasıl bir çıkmaza sokacağı da değil. Çok kullanıldığı üzere Başbakan’ın (siz Zatı Hazireti Padişahi olarak okuyun) “tahammül” sınırı.

Bu tahammülün nasıl işlediğine/işleyeceğine dair MİT yasasını hatırlamak yeterlidir sanırım. Başbakan milletvekillerinde bile olmayan bir “dokunulmazlığı” birkaç saat içerisinde MİT çalışanlarına tanımıştı.

Bu koşullarda dokunulmazlığın sınırlandırılması, muhalefeti boğacak ve yalnızca muhalefet milletvekilleri aleyhine işleyecektir. Hele hele yalnızca BDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılması barış içerisinde birlikte yaşama umudu ve çabasına büyük bir darbe vuracaktır.

Tüm yurttaşların “muktedirlere” şunları sorması gerekir:

30 yıldır bu sorunu niye çözmezsin? Senin talimatınla, senin adamların “sarılınca, şakalaşınca” suç olmuyor da niye başkaları yapınca suç oluyor? Seçim barajı niye var? Elinde hala silah olanlarla kapalı kapılar ardında pazarlık yapıp seçilmiş olanları tutuklayıp niye “dağı” gösteriyorsun? Sürekli “Meclis, milli irade” deyip, niye sivil siyaseti davalarla, seçim barajlarıyla, ırkçı söylemlerinle imkansız kılıyorsun? Demokrasinin ve özgürlüklerin sınırını “tek adamın tahammülüne” göre mi belirleyeceğiz?

Bir söz de AKP içinde dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı olan milletvekilleri için: aynı “hassasiyeti” tutuklu olan milletvekilleri için de cesurca gösterirlerse bir anlamı ve tutarlılığı olacaktır. Aksi halde dokunulmazlığın kaldırılmasına verecekleri oy ne olursa olsun, “Parlamento’nun bitişini” hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacak milliyetçi bir refleks olacaktır.