Nükleer AKP!

İlhan Cihaner'in “Nükleer AKP! başlıklı köşe yazısı 12 Aralık 2012 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Başbakanın bütçe konuşmasında, “iki nükleer santralin on yıl içerisinde devreye alınacağının, üçüncüsüne ise yer arandığının” müjdesini verdiği saatlerde, henüz Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nin akibeti belli olmamıştı.

İleri demokrasimizin “nükleerden daha tehlikeli” gördüğü derneğin kapatılma gerekçesi “derneğin lokal görünümlü” olmasıymış!

Bizleri böyle büyük bir tehlikeden kurtardığı için devletimize ne kadar teşekkür etsek azdır!

Bu arada İzmir Gaziemir’ de ortaya çıkan “küçücük” nükleer skandalla ilgili tarih tekerrür ediyordu.

Bakan Ertuğrul Günay: “Atom Enerjisi Kurumu’ nun internet sitesinde bir açıklamasını gördüm. ‘Bunun çevre açısından, sağlık açısından çok fazla bir zararının olmadığını’

gördüm. Ancak bu soruyla muhatap olacağımı düşündüğüm için bana yazılı bir açıklama göndermelerini talep ettim. Hâlâ ulaşmadı. Ama ben daha ciddi bir incelemenin yapılması gerektiğini düşünüyorum. En azından insanların o tehlikeli bölgeye ulaşmasını engelleyecek çevre düzenlemelerinin yapılması gerekiyor. Çünkü raporda, o tel örgünün zaman zaman yırtılmış olduğu, içine girip çıkılabilir olduğu belirtiliyor. Çocuklar bu tehlikeli bölgede oyun oynuyorlar. Son derece titizlikle bir araştırma yapılması gerektiğini düşünüyorum.” derken,

Bakan Binali Yıldırım ise: “Radyoaktif değil kimyasal atık... Radyasyon cep telefonlarında, televizyonlarda var. Saç kurutma makinasından alıyorsunuz. Burada radyasyonla ilgili sorun yok. Burada, aküler, atıklar, kurşunlar çıkarılıyor. Yüzde 90 depolanıyor. Orada zamanla toprakla karışarak kimyasal reaksiyona giriyor. Bir nükleer atık, bir radyasyon atığı değil, kimyasal bir atık. Orada her ihtimale karşı TAEK tedbirini almış, orayı izole etmiş. Bunu EXPO sürecinde aleyhimize kullanırlar. Ben anlatılanlardan Atom Enerjisi Başkanlığı’nın raporundan tatmin oldum... Atıklardan dolayı Çevre İl Müdürlüğü ceza kesmiş. Sanki bu fabrika birdenbire ortaya çıkmış...” diye açıklama yaptı.

Bu “zihniyetin” daha önceki incilerini hatırlarsınız: dönemin bakanlarından Cahit Aral, canlı yayında çay içerken: “biraz radyasyon iyidir, dininize, imanınıza inandığınız gibi biliniz ki, Türkiye’de kesinlikle böyle bir tehlike mevcut değildir” diyordu. Aynı Bakan 1992 de “Hükümet gerçekten de Çernobil’in Türkiye üzerindeki etkileri konusundaki gerçekleri ve rakamları gizlemiştir.” demişti.

Demokrasi kahramanı Turgut Özal “radyoaktif çay daha lezzetlidir” diyerek basına poz verirken, Özal’ ın “patronu” Evren: “radyasyon kemiklere yararlıdır” demişti.

Tabii istese “atom mühendisi bile olabilecek” başbakanımızı unutmayalım: “Riski olmayan hiçbir yatırım yoktur. Yani o zaman evinize Aygaz tüpü de koymamanız gerekir veya bir doğalgaz hattı çekmemek gerekir veya ülkeden ham petrol hattının geçmemesi gerekir... bırakın nükleer enerjiyi görüyorsunuz, televizyonlarda izliyoruz köprüler vesaire... Yani biz köprüleri yapmayalım mı? Bütün o dev köprüler, gördünüz, gitti. Şimdi bizim 1. köprümüz, 2. köprümüz, ne bileyim 3. köprü bunların hepsi hesapta.(?)” (sonrasını “hayat ne garip vapurlar falan” diye bağlamamıştır umarım!)
Çernobil duyarsızlığının katlettiği Kazım Koyuncu’ nun adına tahammül edemeyen AKP devleti, İzmir’in çocuklarının sağlığını tehlikeye atan “nükleer skandalı” geçiştirmeye çalışıyor.

Bu konuda CHP İzmir milletvekili Erdal Aksünger soru önergesi, Tekirdağ milletvekili Emre Küprülü ise araştırma önergesi verdi.

Aslında Gaziemir skandalı ile ilgili olarak sorular açık:

Tespit edilen Europium-152 ancak nükleer yakıt elemanlarında (yakıt demeti veya kontrol çubuğu) bulunur. Bunlar yurda nereden gelmiş, nasıl girmişlerdir?

Bu şekilde işlenen başka atık olup olmadığı etkin bir şekilde araştırıldı mı?

Başka hangi izotoplar tespit edildi?

Olay 2007 de ortaya çıktığı halde “çocukların bu tehlikeli bölgede oyun oynamalarına” niye müsaade ediliyor?

TAEK “ergitme potalarında ve fırınlarında radyoaktif maddelerin sehven eritildiği anlaşıldığından” demiş. TCK 174. madde (tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi) ve TCK 181. madde (çevrenin kasten kirletilmesi) gereği soruşturulması gereken bir suç sözkonusu iken, sehven eritildi (yine mi sehven!) kanatine nasıl varılabilir?

Adli soruşturma başlatılmış mıdır?

Radyoaktif maddeleri işleyen tüm firmaların çalışanları tespit edilip sağlık kontrolleri yapılmış mıdır?