Nesnel çıtalarımız

Haziran Ayaklanması ile birlikte yeni bir güç Türkiye siyaset arenasına eylemli biçimde giriş yaptı. O güne dek olmayan, kimsenin de beklemediği, mevcutlara ve alışılageldiklere benzemeyen bir güç “ben de varım” dedi. Geçen bir yıl boyunca da, bir saman alevi olmadığını, zaman zaman yaptığı yeni çıkışlarla (Berkin Elvan cenazesi, Soma eylemleri gibi) gösterdi.

Haziran’ın bizim açımızdan en önemli özelliği sola açık olması, nesnel hedeflerinin solun politik hedefleriyle uyumluluk göstermesi, dolayısıyla sosyalist solun ülkenin siyaset arenasına bağımsız bir güç odağı olarak girebilmesi için verimli bir kanal sağlamasıdır.

Bu, Türkiye solunun tarihi boyunca görülmemiş, yeni bir olgudur. Cumhuriyet tarihinin bu en kapsamlı kitle hareketi, Türkiye solunun da çıtasını yükseltmiştir.

Önümüze açılan bu kanalı doğru analiz edip değerlendirme basiretini ve cesaretini gösterebilecek miyiz, gösteremeyecek miyiz? Mesele bu kadar basittir.

Bu hareket yeni bir sosyolojik olgudur. Türkiye sosyalist solunun herhangi bir bileşeninin geçmiş yıllar boyunca oluşmuş geleneksel kalıplarına, geçmişten gelen ideolojik-politik çerçevelerine, alışılageldik örgütlenme ve mücadele tarzlarına uymayacaktır. Hareket belki onları kapsayacaktır, ama onlar tarafından kapsanma olasılığı sıfırdır.

Dolayısıyla açılan bu kanalı değerlendirmek isteyen bir odak, esas olarak, geçmişe, geleneğe değil geleceğe vurgu yapmalıdır. Geleceği anlamaya çalışmalı, kalıplarını değiştirme cesaretini göstermeye hazır ve gönüllü olmalıdır.

Pratik bizim kalıplarımıza ve geleneklerimize uymak zorunda değil. Eğer devrimci isek ve geleceği istiyorsak, kalıplarımızı yeni sosyolojik olgulara uyumlu hale gelecek biçimde dönüştürmek zorundayız. Basiret ve cesaret derken kastettiğimiz budur.

Haziran’ı kendimize uyduramayız. Eğer uydurabilseydik veya uysaydık, zaten şu anda en ciddi iktidar alternatifiydik. Durum henüz böyle olmadığına göre, biz Haziran’a uymak zorundayız.

* * *

Halk hareketi Türkiye solunun önüne hangi çıtaları koydu? Hangi çıtaları aşarsak başarılı, aşamazsak başarısızız?

Bir kere, politik düzlemde, AKP iktidarının halk inisiyatifiyle devrilmesi. Halk hareketinin öne çıkan politik sloganları “Hükümet İstifa” ve “Tayyip İstifa” idi. Bu hükümetin (daha doğrusu ülkenin tepesine çökmüş çetenin) iktidarda kaldığı her an halkın ve bizim başarısızlığımızdır artık. Önümüzdeki süreçlere (cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçimler…) ilişkin politikalarımızı tespit ederken bu çıtayı dikkate almak durumundayız.

Şimdiye kadar ya soyut hedefler doğrultusunda, azami programımızı vurgulayarak politika yaptık (daha doğrusu yaptığımızı sandık) ya da programı iyice gerilere çekip niteliklerimizi yitirdik. Bunun kendimizden başkasına pek zararı yoktu, ama artık vardır. Çünkü Haziran soyutların somutlaşabilmesi olanağını gündeme getirdi. Artık söylediğimizi eyleyebilme, kısacası gerçekten politika yapma olanağımız oluşuyor. Dolayısıyla politik hedeflerin doğru tespit edilmesi, olabilecek olanın ne olduğunun iyi hesap edilmesi büyük önem kazandı. Hayali çıtalar yerine somut çıtalarımız oluştu.

İkincisi, eylem düzleminde kitle çizgisi ve başarı ilkesi. Eskisinden farklı olarak geniş kitlelerin katılabileceği veya benimseyebileceği eylemler yapma olanağı bulunuyor. Hatta kitleler sol örgütlerden daha eylemlidir bugün. O halde bu çıtanın altına düşülmemelidir. Daha da önemlisi, eylemde başarı ilkesinin gözetilmesi, hedef ve taleplerin kitle çizgisi gözetilerek belirlenmesi, eylemin kazançlı olduğumuz noktada bitirilmesi, kitlelerin ezdirilmemesidir.

Bir eylemin ne zaman başlatılacağından çok ne zaman bitirileceği önemlidir ve politik ustalık ister. Amaç polisle çatışmak, polis saldırısına davetiye çıkarmak değil, eylemi hedefine ulaştırmaktır. Bu doğrultuda gerekirse polisle de çatışılır. Haziran’da olan da buydu.

Geçtiğimiz hafta öğrencilerin gerçekleştidiği üniversite işgalleri ve Sol Cephe’nin Kadıköy’de yaptığı “Soma”ya saygı” yürüyüşü doğru eylemin başarılı örnekleridir.

Üçüncüsü, örgütlenme düzleminde Haziran’ın kapsayıcılığına ve çeşitliliğine uygun araçların yaratılmasıdır. Mevcut sosyalist örgütlenmelerin hiçbiri bu nitelikte değil. Öte yandan halk hareketi kendi aramızda yaptığımız ideolojik-politik çoğu tartışmanın toplum düzleminde bir karşılığının bulunmadığını gösterdi. O halde çok daha geniş ve kapsayıcı, çok daha verimli araçlara ihtiyacımız var. Ayağa kalkan halkın, önümüze koyduğu nesnel çıta budur.

Ne mutlu bize ki, bunlar bir yıl önceye kadar hayal bile edemeyeceğimiz hedefler.

Sol Cephe’nin yeni bir atılımı hedefleyen genel kurulunun arifesinde bu noktaları vurgulamak istedim.

Son bir nokta: Haziran hareketi bitmiş, şekillenmiş, sınırlarına ulaşmış bir hareket değil. Henüz yeni başladı ve Soma katliamını protesto eylemleri gösterdi ki, potansiyelleri çok daha büyük. Dolayısıyla çıtalarımız hızla daha da yükselebilir. Bu konuyu da sonraki yazıya bırakalım.