Taşıyıcı sütun

Alper Birdal'ın “Taşıyıcı sütun” başlıklı yazısı 24 Şubat 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

CIA’in Türkiye uzmanlarından Henri Barkey, temmuz ayında bir gazeteye ABD’nin “Büyük Kürdistan” kurmanın peşinde olmadığını söylemişti. CIA uzmanı, ABD’nin meselesinin bir bütün olarak içinde bulunduğumuz coğrafyayı yönetmek olduğunu anlatıyor, özet olarak “Türkiye Sevr sendromundan kurtulsun ve bu mimari içindeki taşıyıcı sütunlardan bir tanesi olsun” diyordu.

Bu “çağrının” AKP’de nasıl karşılık bulduğunu tartışmaya gerek yok. AKP’nin yeni Osmanlı düşü, ABD’nin bölge mimarisinin ana kolonu olma iddiasıdır bunu biliyoruz.

Öte yandan CIA uzmanının çağrısının, yalnızca Türkiye için değil, bütün bölge için yarattığı tehlikelere buradaki gelişmelere bakmaktan yorulmamak gerekiyor. ABD’nin mimarisine payanda olmanın anlamını da asıl bu çerçevede kavrayabiliriz.

Son birkaç hafta içerisinde enerji alanında yaşanan gelişmeler, hem ABD’nin kurmaya çalıştığı yapının hem de Türkiye’nin bu yapı içerisindeki rolünün niteliği konusunda bir hayli veri sunuyor.

Olgulara göz atalım.

Bir: ABD, İran’ın altın karşılığı Türkiye’ye doğalgaz satışına yönelik yaptırımlarını uygulamaya başladı. Geçtiğimiz hafta soL’un manşetine taşıdığı bu konunun çok ilginç bir boyutu var. 26 Şubat’ta İran’ın nükleer enerji çalışmalarıyla ilgili görüşmelerin yeni oturumu gerçekleştirilecek. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın 167 kilogram uranyumu yüzde 20 saflık derecesine kadar zenginleştirdiğini iddia ediyor. ABD’nin İran’dan zenginleştirme çalışmalarını durdurmasını isteyeceği, karşılığında ise değerli metallerin İran’la gaz ticaretinde ödeme aracı olarak kullanılmasıyla ilgili yaptırımları geri çekeceği konuşuluyor. İran’da Haziran ayında cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğu düşünülürse, İran yönetiminin ABD’nin istediğini vermesinin, yalnızca ekonomik değil siyasi bir maliyetinin de olacağını öngörmek mümkün.

Bu durumda, doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’sini İran’dan tedarik eden Türkiye’nin hızla yeni tedarikçilere doğru yöneleceği ve bölgedeki gerilimleri daha da yükselteceği söylenebilir.

İki: AKP bu konuda işi yokuşa sürecek gibi görünmüyor. Bir yandan, Türkiye’deki kaya gazı rezervlerinin çıkarılmasıyla ilgili çalışmalara hız verildiğini görüyoruz. Birden bire enerjide dışa bağımlılığı hatırladılar ve yıllardır “keşfedilemeyen” rezervler gün yüzüne çıkmaya başladı.

Ancak daha önemli bir tartışma, İsrail’in Leviatan havzasında bulunan gazın, boru hattıyla Türkiye’ye, buradan da Avrupa’ya taşınması. Taner Yıldız bu proje için siyasi şartların olgunlaşmadığını söylese de, “şartları bir an önce olgunlaştırma” baskısının bir hayli yüksek olduğu görülüyor. Örneğin İsrail’de büyük yatırım yapan Zorlu Enerji, İsrail-Türkiye hattı için lobi yapıyor.

Üç: İsrail gazının Türkiye’ye taşınmasının Lübnan ve Kıbrıs’ta bulunan büyük doğalgaz rezervlerinin akıbetiyle yakından ilişkisi var. Böyle bir hat yapıldığı takdirde, İsrail yönetiminin Lübnan’daki gazın da buraya akıtılması için her şeyi yapacağı söylenebilir. Bunun karşısındaki temel engel ise Lübnan Hizbullahı. Nasrallah, Lübnan’daki gazı asla İsrail’e vermeyeceklerini defalarca söyledi. Tam da İsrail-Türkiye boru hattı tartışmalarının ısındığı bir dönemde, Özgür Suriye Ordusu’nun Hizbullah’a saldırmaya başlaması tesadüf değil.

Dört: İsrail-Türkiye hattının bir jeostratejik düzlem haline getirilmek istendiği çok açık. ABD, Avrupa’nın gaz tedariğini tamamen Ortadoğu’ya bağlamak istiyor. Bunun için Katar’daki doğalgazın da Suriye üzerinden Türkiye’ye taşınması gündemde. Elbette önce Suriye’yi devirmeleri gerekiyor.

ABD, Avrupa’nın gaz tedariğini güneye kaydırarak, çok kısa süre sonra Avrupa’nın gaz ihtiyacının yüzde 60’ını sağlamaya başlayacak olan Rusya’ya darbe indirme hesabı yapıyor.

Beş: İran, Irak’la doğalgaz boru hattı anlaşmasını tamamlıyor. İran-Irak hattı haziranda açılacak ve hattın ucu Suriye’nin Akdeniz kıyılarına çıkacak. Bu, İsrail-Katar gazının Türkiye’ye uzanması projesinin tam boy hilafına bir proje.

İran-Irak-Suriye hattı, gözlerin bir kez daha Irak’ta Maliki yönetimine dönmesi demek. Suriye’de savaşan El Kaideci militanların büyük bir kısmı Irak’tan geldiler ve bunlar şimdi Suriye’deki işlerini bitirdikten sonra Irak’a dönmekten bahsediyorlar. Kuzeyde Barzani’yi kucaklayan AKP, Sünni bölgelerinde El Kaideci tosuncuklar hep birlikte Irak’ın üzerine yürüyecekler.

CIA uzmanı Barkey, “ABD’nin meselesi bütün bölgeyi yönetmek, Türkiye bu yapının taşıyıcı sütunu olmalı” diyordu mealen. Cayır cayır yanan bir binada, taşıyıcı sütun olmak… Erdoğan’ın Türkiye’yi sürüklediği yer burası.